29 Ekim dediğinizde insanların zihninde canlanan ilk kavram Cumhuriyet’tir. 8 Mart derseniz kadındır. 23 Nisan, meclistir ya da çocuktur. Kurban Bayramı kavurma getirir akla (en azından benim aklıma). Paskalya, o renkli yumurtalarla gelir kutlayanlara. Yani bayramların, insanların zihninde ilk canlandırdığı şey o bayramla ilgili kavramlardır.
Gelelim 1 Mayıs’a. 1 Mayıs ne getirir akla ilk? İşçilerin birliği? İşçi haklarının savunulması? Sendikalaşma mı yoksa? Belki başka bir ülkede… Çünkü Türkiye’de 1 Mayıs’ın simgelediği ilk şey Taksim’dir. Taksim 1 Mayıs’tır ve 1 Mayıs Taksim’dir. Tabi benim yaşım için 1 Mayıs Celalettin Cerrah ve Muammer Güler biraz. (Sahi, Celalettin Cerrah ne yapıyor acaba şimdi? O da beni düşünüyor mudur?)
Taksim’i insanların zihnine bu kadar kazımış olan da zat-ı muhteremin ifade ettiği şekilde şımarıklık değildir, bilakis dökülen kandır. Hatta şarkıda geçtiği üzere “baskı, zulüm ve kandır”. 77’de dökülen kanın, Gezi’de verilen canın merkezidir Taksim. Kenan Evren ve dostlarının öcüsüdür, haramıdır, günahıdır. Lafını hatırlayın; “Eğer 12 Eylül harekatı yapılmasa veya onlar bu harekatı yapıp muvaffak olsalardı bu meydanın ismi Kızıl Meydan olacaktı.” diye bas bas bağırıyordu bir Taksim mitingi sırasında.
Ah canım vesayet! Ağamız askeri vesayeti yıkacaktı değil mi? Vesayeti yıkmakla onu devralmak arasındaki fark, bu 1 Mayıs’ta da kendini baş role yerleştiriyor gibi. Bu açıdan bakınca da 2010‘da atılan Taksim adımı, bu vesayetin devir teslim töreninde padişahımızın bize bahşettiği bahşiş gibi duruyor. Aslında bu olayın içerisindeki tutarsızlık bu yazının konusu olabilirdi ama tutarsızlık konusunda Erdoğan’a laf etmek ne akıl karı, ne de anlamlı. Zira kendisi, tutarsızlık bir din olsa o dinin peygamberi olurdu.
Bu meseleyi teknik bir bahaneyle kapatmak isteyen şahıslar da olacaktır. Bu noktada başbakanın konuşma ritüelini hatırlamamız icap ediyor. Genellikle sistem şu şekilde ilerler; Başbakan bir konuşma yapar, 20 kadar kişi onun konuşmasında söylediği şeyi kastetmediğine dair bir açıklama getirir. Sonrasında başbakan tam olarak söylediği şeyi kastettiğini söyleyip yeni bir açıklama yapar. Ardından bu açıklama da aynı 20 kişi tarafından açıklanmaya çalışılır ve bu döngü, Erdoğan o konuda konuştuğu sürece devam eder. Durun! Konudan uzaklaşıyorum. Nerede kalmıştım. Evet, teknik bahaneler. Şimdiden “Taksim, kalabalığı kaldırabilecek bir mekân değildir” diyen birkaç gazete haberi ortalıkta dolanıyor. Böyle bir açıklama karşısında da tek bir sorum olacak. 2010’da 1 Mayıs’lara açılan, yani kalabalık bir kutlamayı kaldırabilecek bir yapıda görülen Taksim, yayalaştırma projesiyle kalabalığı kaldıramaz hale mi getirilmiştir?
Aslına bakarsanız buraya kadar Erdoğan’a çok da laf edilemez. Kısıtlayıcılık ülkemizde başbakanlık makamının şanındandır. Ama o üslubu nereye koyacağız bunu merak ediyorum. Sizi bilmem fakat benim için bir başbakandan, sanki ben onun lisede haylazlık yapan en küçük oğluymuşum gibi azar yemek az komik bir şaka gibi. Şımarıklıkmış. Benim zaten hali hazırda bir babam var. Yeni bir babaya ihtiyacım yok yani. Biri Başbakan’a, babalık taslayabileceği yeterince çocuğu olduğu gerçeğini hatırlatmalı. Çünkü ben bir vatandaş olarak yeni ebeveynler değil, kutlama özgürlüğümü istiyorum.
Ama asıl sorunumuz bu zihniyet değil. Hâlâ bu zihniyeti bir kalıba oturtmaya, yapılan eylemleri, koyulan yasakları mantık ve demokrasi çerçevesinin içine sıkıştırmaya çalışan yan zihniyet daha büyük bir tehlike bana sorulursa. Demokratik hak istemenin şımarıklık olarak nitelendirildiği bir 1 Mayıs, dilerim ki hâlâ Ak Parti’yi “demokrat” veya “özgürlükçü” kılıfına sokmaya çalışan dostlarımızın suratına çarpılmış bir bardak su olur. Bunun yanında ise umarım 1977’nin 1 Mayıs’ına mekan olarak en yakın, vaka olarak en uzak 1 Mayıs olur. Dilerim çürümüş sloganların ötesine geçebilen bir 1 Mayıs olur. Ama her şeyden önce dilerim herkesin kendini ait hissettiği bir 1 Mayıs olur. Yaşasın 1 Mayıs!
Bonus:
1 Mayıs denince akla gelen ilk şey Taksim belki, ama eğer ikinci bir şey geliyorsa o da bu videodur benim için. Bir 1 Mayıs yazısının sonunda olmalı.
http://www.youtube.com/watch?v=6XQ4A4SwG40
Celalettin Cerrah
Merhaba ben Celalettin Cerrah ve seni dusunuyorum Erdem. Winston Smith olarak aklimdan cikmiyorsun.