Dün akşam saatlerinde CHP Merkez Yönetim Kurulu olağanüstü toplanırken Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin bir laf etti. Sorular üzerine “Hiçbir bilgim yok ki. Tayyip Erdoğan’ın yeni bir marifeti çıkmış herhalde” dedi. Laf üzerine bir düşündüm. Bütün ses kayıtlarını bu edayla dinlemişim. Özetle, ben ülkemin Başbakanı konumundaki Recep Tayyip Erdoğan’a güvenmiyorum ve ses kayıtlarının doğruluğuna inanıyorum. Yazıya başlamadan konu dahilindeki tarafımı belli etmek adına bunu söylemek istedim. Sonradan kıvırma şansım olmasın diye.
Bu sefer ne diyeceğiz? “Ama adam çalışıyor” mu? İddia ediyorum, bu ülkede kimse, eritilmiş hali 100 milyon liraya yaklaşan para hak edecek kadar çalışmamıştır. Öyle bir miktar ki, adamlar 6-7 kişi toplanıp anca yok edebiliyorlar parayı. Neyse ki bu olayda bile iyi bir yön var. Yıllar önce, Erbakan Kayıp Trilyon davasında yargılanırken milyonlardan bile bahsedemiyorduk. Milyondu sadece. Ancak Ak Parti iktidarında ekonomimiz o kadar gelişti ki, bugün 100 milyonlarla yapılan yolsuzluk iddiaları var. Yemin ediyorum bugün kriz olsa, Ecevit’e yazar kasa fırlatıldığı günleri geride bıraktığımızı, Erdoğan’a fırlatılacak olan para sayma makinesinden anlarız. Tanrım! İstikrar çok güzel.
Ama bundan sonra tartışılacak şeyin istikrar olduğunu zannetmiyorum. Bundan sonra aylarca, bir tarafın diğerini hırsızlıkla suçlayacağı, diğer tarafın da cevap olarak vatana ihanet suçunu ortaya atacağı yeni bir sürece giriş yapıyoruz. Tamam, böyle söyleyince önceki süreçlerin aynısı gibi oldu ama bu sefer farklı. Bu sefer tartışma çok somut dönecek gibi duruyor. Aslında ne isterdim biliyor musunuz? Demokratik bir ülkeymişiz gibi “Önümüze sunulan ses kayıtları meşru yollardan mı toplanmış yoksa ‘Paralel Yapı’nın kanunsuz bir dinlemesi mi?” sorusunu uzun uzun tartışmak isterdim. Ama iki sebepten tartışamıyorum.
Birincisinin son derece haklı bir sebep olduğuna inanıyorum. Bugün o devlete paralel duran yapının yapı hep bu kadar yaygın ve güçlü değildi. O yapıya kudret katan, devletin her kademesine o yapının montajını bizzat elleriyle yapan irade, bugün bundan muzdarip olan iradedir. Bir yanlışa mağdur olmadan ses çıkarmamak Türk siyasetinin şanından olsa da bu şan bugün o iradeye “devlete paralel bir yapı kurmuşlar” deme hakkını vermeye yetmez.
İkinci ve tamamen duygusal olan sebep ise bahsedilen paranın (büyük bir kısmı eritilmiş halinin) 30 milyon euro, öyro, avro veya her nasıl okunuyorsa o olması. Bu kayıtlara göre Neo Banker Bilo, eşi dostu toplayıp iki günde zor boşaltıyor evdeki nakiti. Şimdiye kadar yaşadığı evden eve taşınmaların en uzunu 18 saat süren ben, hayretler içinde dinledim eritilen meblaları. Bu meblaların döndüğü yerde ilk sorduğum soru da “bu kayıt nereden geldi” değil, “bu para nereden geldi” oluyor haliyle.
Ayrıca “kayıt nereden geldi” sorusunu sormaya gerek olduğunu bile düşünmüyorum. Yıllardır hükümetin işine gelen dinlemelerin kayıtları nereden geldiyse, bu kayıt da aynı yerden geldi. Başbakanın, sanki bugüne kadar haberi yokmuş gibi şikayetçi olduğu ama meşhur balkon konuşmasında ad aktarmasıyla teşekkür ettiği yerden geldi. Başta Binali Yıldırım olmak üzere tüm hükümet kanadının desteklediği bir tutumla toplandı ve aynı, iddianamesi mahkemeden önce basına giden davalarda olduğu gibi sürüldü insanların önüne bu kayıtlar. Yani eğer Ak Parti bugün karşısındakini canavar olarak görüyorsa, o canavarı kendi yarattığı gerçeğini de hatırlamalı ucundan.
Gelelim yazının başlığına. Başta söylediğim gibi, kayıtlara inanan biri olarak yazıyorum bu yazıyı. Kısa planda olacak şey belli, hükümet daha agresifleşecek, daha saldırganlaşacak, daha paranoyaklaşacak ve gücünü kullanarak gücünü korumaya çalışacak. Güç kullanarak gücü korumak kısa vadede işe yarar belki. Ancak uzun vadede boş bir beklenti olduğu kesin. Peki uzun vadede ne olacak? İşte bu sorunun cevabını vermeye çalışıyorum ben başlıkla.
Kimse sonsuza kadar kalmaz iktidarda. Güç dengeleri eninde sonunda değişir. Ve değiştiği günden sonra, yani Ak Parti’nin gücünü kaybettiği, Recep Tayyip Erdoğan’ın sarsılmaz kudretinin düştüğü günden sonra, bu adamlar yine her gün haberleri meşgul etmeye devam edecekler. Çünkü eğer kayıtlar doğruysa, güçlerini kaybettikleri andan başlayarak yıllarca yargılanmalarını izleyeceğiz bu adamların. Yıllarca sonu gelmez davalarda, tahta korkulukların önünde ifade verirken çekilmiş görüntüleri süsleyecek manşetleri. Anlayacağınız, daha uzun süre kurtuluş yok bu adamlardan.
Grup Toplantısından Bir Minik Not:
Bir de bugünkü grup toplantısı var. Erdoğan bugünkü grup toplantısında yine öfke dolu, bol lobili, bol komplolu bir konuşma yaptı. Yine 7000 dinleme skandalını yeni duymuşçasına şaşırdı, medyanın olaya ilgisizliğinden yakındı. Daha sonra kendileriyle sorunu olanın, kendileriyle 30 Mart’ta (yani yerel seçimlerde, hani şu siyasi seçim saymadığımız, partiye değil adaya oy verdiğimiz varsayılan seçim) sandıkta hesaplaşmasını istediğini belirtti. Ben yine klasik azarımı yemiş gibi ayrıldım ekran başından. Ancak dikkatimi çeken bir nokta oldu. Erdoğan dedi ki… Hatta bağırdı ki; “Devletin kriptolu telefonlarını bile dinlemişler”. Dünkü ses kaydı hakkında da birkaç ses uzmanı, ikinci görüşmenin “temiz” bir telefondan yapıldığını söylemişti. Yaptığım çıkarımla bir soru sormak istiyorum. Devletin kriptolu telefonu, devlet adına vatandaşlık dışında hiçbir sıfat taşımayan Bilal Erdoğan’da ne arıyor?