İslam dünyasının belki de en şikayetçi olduğu konulardan birisidir İslamofobi. Kelime anlamıyla “İslam korkusu”, yani bir önyargı ve ileriki aşamalarında nefrete, ayrımcılığa ve cinayetlere uzanan bir olgudur. İslamofobinin ortaya çıkışının çoğunluk 11 Eylül 2001 saldırısı olduğunu düşünüyor, kelime ise ilk kez 1991 yılında kullanılıyor. Ancak SETA dış politika uzmanı Levent Baştürk, kavramın tarihi ve anlamı hakkında önemli bilgiler veriyor. Baştürk bu kavramın ortaya çıkışını 3 ana olaya dayandırıyor: Filistin-İsrail çatışması, 73 Arap Petrol Ambargosu ve 79 İran Devrimi. Yani, Doğu’daki genel Batı karşıtlığı hissiyatına karşı Batı’da da karşı hissiyat doğuyor ve günden güne büyüyor. Hatta Almanya’daki “dönerci cinayetleri” diye anılan olaydaki neonazi diye adlandırılan grubun Türk göçmenlere saldırı düzenlemesi, İslamofobi tartışmalarını körüklüyor. İslamofobinin diğer sebepleri arasında ise Saddam’ın idam edilmesi, Sovyet-Afgan savaşı akabinde örgütlenen ve başa gelen Taliban’ın yüklesişi ve işleyişi ve elbette 11 Eylül saldırısı gibi olayları sıralamak da mümkündür. Ayrıca Avrupa’daki sağın hızlı yükselişi de buna büyük bir etken. Şu an Işid terör örgütünün eylemleri de İslamofobiyi bir hayli körüklemektedir.
Batının İslam dünyasına bu denli korkuyla ve ön yargıyla yaklaşmasına karşı çıkan ve “İslamofobi’ye hayır” sloganlarıyla bu algının saçma olduğunu savunanlar da bulunmaktadır. Ancak ben İslamofobinin yerinde bir korku olduğu kanısındayım.
Neden mi?
İslam dünyası, inançlı ancak gözü kör, büyük bir grubun altında ilerleyişini asla sürdüremeyen bir coğrafyadır ve Edward Said’in “Oryantalizm” adlı eserinde anlattığı gibi, daima bilinen bir Doğu bilen bir Batı vardır. Doğu nesne, Batı öznedir; hatta Doğu belirsiz bir yer Batı belirliliğin ta kendisidir. Özellikle Sünnilerin gerçekten de acı çektiği konusunda hem fikir olsak bile, Batılı olmayan bizler sürekli şiddet ve öfke üzerinden yürütülen direnişin haddini aştığı ve asla inandıkları kitabın yazdıklarının izinden ayrılmayacaklarını söyleyenlerin, kitabı diledikleri gibi yorumladığını görüyoruz. Hadi şeriatı getirin, cihad yapın, savaşın, dövüşün Allah yolunda ve sizden olmayanlara bir şans tanıyın; ya bize katılırsınız ya da … Bu algıyı yaratan Batı değildir bence, İslamiyetin yayılması gerektiğini düşünenlerdir. Cihadın sadece savaşarak yapılacağını düşünen boş beyinlerdir. İslami anlamda düşünmesek ve daha mikro olaylara dönsek mesela… Birine düşüncemizi kabul ettirebilmek de bir cihattır. Ancak biz bunu kendimizi iyi ifade etme yoluyla yapabiliriz. Silah zoruyla kabul ettirdiğimiz şey, sadece kendini kandıran ve egolarını tatmin eden bir zihinden başkası değildir. En basit örneğiyle İlber Ortaylı’nın söylediği gibi: “Bizler trafikte bile birbirimize hemen hakaret etme ve bağırma yolunu seçiyoruz, bunun sebebi konuşmayı, anlatmayı ve dünyadaki rasyonel bilgileri de bilmediğimizdendir”. Bilgi birikimi İslam Dünyası’nda ne kadar çok ne kadar az? Bunun yanında unutmayalım ki sadece Doğu’yu ve kitabı biliyor olmamız, diğerlerini önemsiz ve batıcılık saymamız; dinin üzerimizdeki afyon etkisini artırmaktan başka bir şey değildir.
Gündemden örnek verecek olursak; IŞİD gibi bir örgütün yapmayı hedeflediği cihad, cihad mıdır? Eğer cihadsa “İslamofobiye hayır” pankartlarıyla sadece at gözlüğünüzle sokakta yürürsünüz. Örgütün içine çekebilme ve sosyal medyayı bu denli aktif kullanarak kendini anlatan IŞİD’i stratejik açıdan tebrik etmek gerek. Ancak, onlara katılanlara ve savaşarak Allah yolunda ölenlere cennette 72 bakireyle ödüllendirileceklerini söylüyor, Müslüman olmayan kadınların karıları olacağını çünkü Allah’ın böyle emrettiğini dile getiriyorlar. Yani diyorlar ki seve seve biz Müslümanlara alışacaksınız. Hatta intihar eylemleri için “brave heart”lar yetiştiriyor ve onlara, intihar eylemcilerine, tecavüzün serbest olduğu söyleniyor. Dahası, kendilerine katılmış olan fakat Müslüman olmayanlara, Müslüman olanlara nazaran daha kötü davranılıyor. Bütün bunları IŞİD’in elinden YPG’ye teslim olmuş Omar anlatıyor.
İdeolojisini bu kadar belden aşağı yaşayan ve kadınlara seks objesi gözüyle bakan, kendinden olmayanı zorla kendinden yapmaya çalışan ve bunu mide bulandırıcı bir terörle yapan gruplardan sonra, Müslüman bir ülkede yaşayan bende bile İslam’a fobi oluşuyor, Batılı insanda nasıl oluşmasın?
Ali Burak Erdoğan
İslam’da inanç ve din özgürlüğünün şüphe götürmez delilleri bu kadar ortadayken, İslam adına yapılan bu zulümleri ve zorbalıkları İslam’a mal etmeye çalışanlar elbette başarıya ulaşamayacaklardır. Yazın için teşekkürler.
Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. (…) (Bakara 256)
Ve de ki: Hak, Rabbinizdendir. Öyle ise dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. (…) (Kehf 29)
Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin.
Onların üzerinde bir zorba değilsin.
(Ğaşiye 21-22)
Elifsu Kocaman
Yorumun için teşekkür ederim.
Umarım zorlamaların kalktığı, şiddetle ya da toplumsal baskıyla değil ve sözcüklerle anlatılmaya çalışıldığı günler gelir.
özlem
yazınızı okudum gayet güzel fakat son kısımda işidin bir müslüman olduğundan mı basseddiniz şaka gibi müslüman olsun olmasın nasıl bir insan baska bir insanı öldürebilir hemde haksız yere işid kendi kendine seriatı uygulamaya çalışan terör örgütü adı üstünde onlar daha ne müslümanlığı ne de şeriatı biirler yani demem oki siz bence ilk önce hakiki müslüman kimdir onu araştırın yazınız için teşekkürler…..