Toplumlar tarih boyunca incelendiğinde iki ana karaktere sahiptir. Arnold Toynbee’ye göre, bunlardan ilki “zilotaist” olarak kavramsallaşan değişime karşı direnen, yeniliklere karşı koyan kapalı toplumlardır. İkincisi ise, “herodian” teriminin ifade ettiği açık toplumlardır. Bu tip toplumlar ise yeniliklere ve gelişmeye oldukça açık ve hemen uyum sağlayabilen toplumlardır. Bu iki tip toplum özelliği, tarih biliminde kullanılabilecek sınıflandırmalarda oldukça işe yarayacaktır. Fakat 21.yüzyıla geldiğimizde, “kapalı toplum” terimine uygun ciddi bir örnekle karşılaşamıyoruz. Küreselleşen ve kitle iletişim araçlarının bu kadar yaygınlaştığı dünyamızda kendini değişime ve gelişime kapatmak yerine artık değişimi nispeten yavaşlatan toplumlardan söz edebiliriz. Bu hızın görecelileşmesi ise, sosyal yapının temelinde bulunan “kültür” çeşitliliğinin sonucudur. Sosyolojinin, değişim farklılığını ve başka birçok meseleyi dayandırdığı temel unsur “kültür” farklılığıdır.

Kültür de temel manası itibariyle ikiye ayrılır: maddi (teknoloji) ve maddi olmayan (sosyal) kültür. Kültür, tanımındaki canlılık ifadesinden ötürü dinamiktir. Yani kavramsal olarak değişime karşı oldukça açıktır ve her an bir dinamikliği ihtiva eder. Bir toplumun, değişme yaşayabilmesi için kültürel gelişimi iyi okuyabilen, çağın gerekleri ile toplumun geneline hitap edebilen aydın kitlesi ise elzemdir. Değişim sürecinin kültürel, tarihsel ve sosyal arka plana sahip olmadan muktedirlerin dayatmasıyla gerçekleşmesi, o toplum için geri dönüşü olmayan tehlikelere sebebiyet verebilir. Dolayısıyla, bu süreci yöneterek toplum için ateşleyici ve realist role sahip olacak aydın takımının yetişmesi toplumsal gelişim için gereklidir.

Dr. Sait Başer’in “kültürün güncellenmesi” olarak kavramsallaştırdığı bu değişim ve gelişim süreci; sekülerizm furyasında metafizik değerlerden koparılarak bir düşünce mihengine vurulmadan tabulaştırılan kültürden uzakta işlemesi gereken bir süreçtir. Aksi taktirde; Sayın Başer, “günü ıskalamak” ve “zaman kaybetmek” gibi olumsuzluklarla karşılaşılabileceğine dikkat çekmektedir. Günün yakalanamaması durumunun neticesinde ortaya çıkan “kültür muhafazakârlığı”nın “sosyal afet”e sebebiyet vereceğini de belirtmektedir.

Amerikan sosyolog William Fielding Ogburn’ün de buna benzer şekilde tanımladığı “kültürel gecikme” (cultural lag), maddi olmayan (sosyal) kültürün maddi kültürden geride kaldığı durumları niteleyen bir kavramdır. Buna göre, maddi kültürün temel öğesi olan teknolojik gelişim, sosyal kültürden daha hızlı gelişir. Sosyal kültürün, maddi kültüre entegre olamaması birtakım “toplumsal sorunlar”ın ortaya çıkmasına sebep olur. Örnek vermek gerekirse, tarımsal alandaki teknolojik gelişmeler (sulama vb.) toplumdaki aile yapısına doğrudan etki eder. Aile yapısındaki değişimin yanı sıra toplumdaki genel yaşayış tarzını da etkilemektedir.

Prof. Dr. Orhan Türkdoğan’ın “Toplumlar Sadece Reform Yasaları ile Değişmez” makalesinde ifade ettiği gibi; kuru pirinç ekiminden sulu pirinç tarımına geçilmesi, toplumun bir arada yaşama tarzını da doğrudan etkilemiştir. Yaşam tarzının değişmesi, muharebe teknikleri ve tertibini de etkilemiştir. Tarım alanındaki bu teknolojik gelişim, sosyal yapının esasına doğrudan etki edebilmektedir. Toplumun bu değişime zihinsel ve ailevi ilişkilerde hazır olamaması kültürel şoklara davetiye çıkarır.

Tüm bu argümanların neticesi olarak, toplumlarda yaşanan çatışmalar ve problemler toplumsal dinamiklerden ve kültürel temellerden bağımsız bir şekilde çözülemez. Mantıksal ve realist analizlerin perspektifinde yapılan çıkarımların ışığında sosyal çözümler bulunabilir. Maddi gelişim ile paralel bir şekilde kültürün ve sosyal dokunun güncellenerek zamanının gereklerine münasip çözümler üretmek, toplumlar arenasında yer edinebilmemizi sağlayacak esas unsurdur. Sosyal problemlere kalıcı ve uzun vadeli çözümleri, değişime direnmeyen -tam tersine değişim yanlısı- ve toplumsal yapıdan yüz çevirmeyen açık toplumlar bulabilecektir.

Dolayısıyla, sosyal gelişim planları tasarlarken politik dayatmalardan ziyade, toplum tabanına inerek milli ve kültürel değerlerimizi -bizi ‘biz’ yapan değerleri- dikkate almalıyız.

Dr. Sait Başer’in de dediği gibi,

“Diğer bütün meselelerin anası!”

bu meseledir.

Kaynakça

Başer, Sait. “Kültürün Güncellenmesi” http://saitbaser.com/2013/12/08/kulturun-guncellenmesi/

Türkdoğan, Orhan. “Toplumlar Sadece Reform Yasaları ile Değişmez” Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi. Sayı:340. Cilt:57. Nisan 2015.

http://www.felsefe.gen.tr/sosyoloji/kulturel_gecikme_nedir_ne_demektir.asp

Resim ve Karikatür Kaynakçası

http://ohaa.net/zamani-yakalamak-ve-otesine-gitmek/2/

http://www.arastiralim.net/

http://www.toplumdusmani.net/

Leave a Reply