7 Haziran genel seçimlerine sayılı günler kala, mitinglerin, anketlerin, kitleler önünde dile getirilen sert sözlerin yerini seçim heyecanı almaya başladı. Haftalar süren maratonda siyasi partiler ve liderleri yorucu bir temponun içerisinde yer aldı.

Siyasi partilerin başarılarının en muhakkak ölçütü seçim sonuçları olmasına rağmen, henüz bu yüzdelere ulaşmadan dahi siyasi partilere ve Türkiye ekonomisine karnelerini vermek mümkün gibi görünüyor.

Daha önceki seçimlerin aksine, Türkiye yepyeni bir havada seçim hazırlığı sürecinden geçti. “İrtica geliyor”, “cumhuriyet elden gidiyor”, “mağdur edildik” söylemleri karanlığında hatırlanan geçmiş seçimlerin yerini projeleriyle ön plana çıkmaya çalışan liderler ve arkalarındaki danışman kadroları alıyor.

Ekonomiyi Kim Yönetirse Mühür Ondadır:

Kurulduğu tarihten bu yana kazandığı seçimlerin sayısını ve seçmen karşısındaki performansını ileri taşıdığı için genç bireylerin tanıklık ettiği “tek parti” hükümeti olan AK Parti hükümeti belki de kurulduğu zamandan bu yana en hazırlıklı muhalefete karşı seçime giriyor. Demokrasinin kemâlatının en belirgin bir özelliği olarak, iktidar ve muhalefet, bütün partiler seçimlere ekonomi temelli projeleri ile giriyor.

Siyasi partilerin, geçmişlerinden çıkardığı dersler ışığında şu gerçekliği fark ettiğini dile getirmek gerekiyor. Türkiye seçmeni, ideolojik endişe ve söylemlerin ötesinde ekonomik gelişme (en azından istikrarın korunması) ve ekonomik projelere ehemmiyet veriyor. Geçmiş seçimlerin en sıradan analiziyle dahi, seçmenlerin ekonomik refah düzeyini korumaya ve geliştirmeye öncelik verdiği sonucuna ulaşılabiliyor. Seçmen, ekonomik istikrarı ve ilerleyişi koruyabilecek ve dahası bu ilerleyişi daha da hızlandıracak olan partiye mührü verecek gibi görünüyor.

AK Parti Seçime Nasıl Giriyor:

Kendinden önceki iktidarların seçim sürecinde oy kazanmak adına izlediği “vaat et-oy devşir” metodolojisinin aksine hareket eden AKP, bir iktidar partisi olarak seçmenin bu propagandaya en olası tepkisinin farkında. Hâlihazırda edilecek vaatlerin “Elinde iktidar varken neden yapmadınız?” tepkisiyle karşılaşabileceği bilincinde hareket eden AKP, gelecek zamanlı cümleler yerini geçmiş zamanlı cümlelere bırakarak seçim hazırlık sürecini geçirdi. Geçmiş dönemde vaat edilen projelerin tamamlanmış olan veya halen çalışılmakta olanlarını, ekonomik getirileri üzerinde durarak anlatan Davutoğlu, projeleri sıralamaktan ziyade uygulamanın önemli olduğu üzerine seçim konuşmaları gerçekleştirdi. Tek başına iktidarları konusunda endişeleri olmadığını dile getiren Davutoğlu, bugüne kadar ilk adımı atılmış olan projelerin devam edeceği sinyalini veriyor.

 

CHP Eskisinden Farklı:

Geçtiğimiz seçimlerde, cumhuriyetin koruyucu partisi olmaktan öteye geçmeyen argümanlarla seçime katılan ve ideolojik oy kitlesini bu fikir etrafında korumayı başaran ana muhalefet partisi bu seçime yenilenmiş bir stratejiyle giriyor. Seçmenin ekonomik istikrar konusundaki çekincelerinin farkında olan CHP, ekonomik ilerlemeyi temel eksenine koyduğu bir seçim bildirgesiyle karşımıza çıkıyor.  Daha öncesinde, “proje üretmemek” ile sıkça eleştirilen Kılıçdaroğlu, bu seçime ekonomi danışmanlarının mümkün gördüğü birçok fikirle katılıyor.  Uygulanabilirliği hakkında haftalardır tartışmalar devam eden bu projelerin seçmen tabanında güven karşılığı  bulup bulmayacağı merak ediliyor. Bu sorunun en su götürmez cevabını daha önceki ideolojik söylemli seçimlerle, 7 Haziran’daki ekonomik söylemli seçim sonuçlarını kıyaslayarak göreceğiz.

MHP –HDP Ne Durumda:

Seçmen tabanları üzerinde ekonomik projelerle açılma fikrini ana merkezde bulundurmayan Türkiye’nin iki milliyetçi partisi bu seçime de ideoloji eksenli seçim propagandası yaparak girdiler. Daha önce sıkça tartışılan asgari ücret, vergi derecelendirmesi gibi konularda kendine has bir fikir belirleyen MHP’nin yanında HDP; adayları ve ideolojisine çokça güvenen söylemlerle seçime giriyor.

Siyasi görüş ve tartışmalardan tamamen kopamayan seçim stratejilerinin özelinde iktidar beklentisinin düşük olması ve dolayısıyla bir muhalefet olarak duruşunu sergileme gerekliliği hissedilmesi düşünülebilir. Bu bakış açısından, MHP ve HDP’nin ekonomi karnelerini zayıf yorumlamak mümkün olacaktır.

Seçime Günler Kala Dolar:

Ekonomik tercihleri ve tepkileri olan bireylerin oluşturduğu makroekonomik göstergeler de, tıpkı bireyler gibi, seçim heyecan ve beklentilerine sahip olarak son günlerini geçiriyor. Daha önce FED’in Haziran ayında faiz artırımına gideceği söylemleri ile 2.71 civarına kadar yükselen ABD Dolar’ı, geçtiğimiz günlerde faiz artırımında erteleme açıklamalarıyla olağan seyir bölgesine dönmüş ve 2.57’lerden işlem görmeye başlamıştı. Piyasaların üzerindeki stres ve beklentinin etkisiyle günümüzde 2.67’den işlem gören doların üzerindeki “köpük etkisinin” seçim sonuçlarının açıklanmasıyla yeniden olağan düzeyine çekilmesi bekleniyor.

Seçim Ekonomisinde Sonuç:

Yunanistan’da verdiği ekonomik vaatlerle seçimi kazanan Syriza’nın, ülkemizdeki muhalefeti de ekonomik proje ve vaatler yönünde bir seçim propagandasına ittiği aşikâr. Bununla beraber, seçmenin Yunanistan’daki gibi bir değişime eğilimi/ihtiyacı olup olmadığı veya ekonomik gidişattan memnun olup olmadığını seçim sonuçları gösterecek. Seçmenin ekonomik memnuniyetinden emin bir yöntem izleyen iktidar ise uygulamaya koyduğu ve noktaladığı projeler üzerinden seçimlere girerek ekonomik istikrarı devam ettireceği sinyali veriyor. Bütün seçim programları, proje ve vaatlerinin yanında piyasaların en büyük merak konusu ise mevcut iktidarın ya da ekonomi politikalarının devam edip etmeyeceği. Her ne kadar son süreçte “Ekonomiyi kim yönetirse mühür onun hakkıdır” görüşü  hâkim olsa da, “ekonomiyi kimin, ne kadar etkin yöneteceğine” mevcut baraj sistemi ve kararsızlar son şeklini verecek.

 

 

Leave a Reply