Yeni yıla girmek üzereyiz, saatler kaldı desek yanlış olmaz. Hepimiz listeler yapıyoruz, yeni yıldan hedeflerimiz var. Başarı, para; her şeyin başı olan sağlık; olmazsa olmaz aşk ve yolunda gitmesi umulan ilişkiler. Yepyeni bir yıl var önümüzde tüketeceğimiz. Kim bilir neler getirecek, bilmediğimiz. Hakkını vererek yaşamak için, unutmamamız lazım dedik ve 3 yazılık bir seride 2013’te neler olmuş birlikte görmeye çalışmış. Şimdi son 4 aylık sürece bakma zamanı…

Eylül 2013: Yılın en hareketli ayı

Piyasaya yenik düşen Nokia, topyekün yenilgi yerine bir anlamda güçlerini Microsoft ile birleştirmeyi seçti.

Piyasaya yenik düşen Nokia, topyekün yenilgi yerine bir anlamda güçlerini Microsoft ile birleştirmeyi seçti.

Eylül ayı geride bırakmaya hazırlandığımız yılın en hareketli aylarından biriydi. Teknoloji devi Nokia’nın satışı, 2020 Olimpiyat Oyunları’nın nerede oynanacağı seçimi ve Kenya’daki alışveriş merkezi katliamı bu aya damgasını vuran üç önemli olaydı.

Bu yılın Eylül ayında teknoloji ve ekonomi dünyası, Nokia’nın Microsoft’a satışını konuştu. Temelleri 1865 yılına, kablolu iletişim teknolojisine kadar dayanan Nokia, cep telefonu piyasasında uzun yıllardır koruduğu liderliği, geride bıraktığımız yıllarda Güney Koreli Samsung’a ve sonrasında da Apple’a kaptırmıştı. Özellikle de şu hepimizin indirdiği “uygulamalar”, bu uygulamaların nasıl oluşturulacağı ve nereden indirileceği, bir yerden sonra teknoloji pazarına yön vermeye bağlamıştı. Bu süreçte Nokia’nın zararı 5 milyar Euro’ya yaklaşınca ve 20 binden fazla çalışanını işten çıkarmak zorunda kalınca; Microsoft Nokia’yı 7,17 milyar dolara satın aldı. Bu olayla, serbest piyasa ekonomisinin hiç de öyle sanıldığı gibi “serbest” olmadığını, köşeleri tutulmuş oligarşik bir sistem olduğunu bir kere daha görmüş olduk.

2020 Yaz Olimpiyat Oyunları için aday şehirler arasında İstanbul'la birlikte Madrid de bulunuyordu ancak yarışı Tokyo kazandı.

2020 Yaz Olimpiyat Oyunları için aday şehirler arasında İstanbul’la birlikte Madrid de bulunuyordu ancak yarışı Tokyo kazandı.

Eylül ayında hepimizi heyecanlandıran başka bir olay da Türkiye’nin 2020 Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapmak üzere aday olması ve bu yarışı kaybetmesiydi. Aslında herkes çok umutluydu başta. Hatta 2012 yılında Başbakan Erdoğan, “Şu ana kadar hiçbir Müslüman ülke Olimpiyat Oyunlarını düzenleme şansına erişemedi. Bu sorgulanmalı. Türkiye bunu yapabilir. Çin bile Olimpiyat oyunlarını düzenledi” diyerek bu konuda hepimizin ne kadar istekli olduğunu da vurgulamıştı. Güzel de bir video hazırlanmıştı. Ancak yazın, malumunuz, hepimiz’in bir kısmı için başka “önemli” olaylar oldu. Financial Times gazetesi konu ile ilgili olarak “çalkantılı yaz ayları, Başbakan’ın kendi memleketinde Olimpiyatlara ev sahipliği yapılması ‘hayaline’ gölge düşürdü” demiş. Başbakan da daha sonra Gezi Parkı protestolarını suçlamıştı konuyla ilgili. Haklılık payı var sanıyorum. Özellikle de olimpiyat videosunu izleyince, orada yansıtılan yeşillikler içinde, farklılıklara saygılı insanların beraber yaşadığı, sanatın ve sporun sonuna kadar desteklendiği bir İstanbul görüyoruz. O İstanbul’un sadece, olimpiyat üzerinden rant sağlamaya çalışanların kafasında olduğu, birkaç ay öncesi İstanbul’un görüntüleri düşünülünce rahatlıkla görülebiliyor. Eylül ayında yapılan seçimle, 2020 Olimpiyat Oyunları’nın durağı Tokyo oldu.

Kenya'da gerçekleşen saldırıda 72 kişi hayatını kaybetti.

Kenya’da gerçekleşen saldırıda 72 kişi hayatını kaybetti.

Eylül aynının sonuna doğru yaklaşırken, dünya Kenya’dan gelen saldırı haberleri ile sarsıldı. 21 Eylül günü, ülkenin en büyük alışveriş merkezlerinden biri olan Westgate Alışveriş Merkezi’ne silahlı saldırı düzenlendi. Saldırının sorumluluğunu üstlenen grup, “Kenya’yı birçok defa Somali’deki askerlerini çekmezse ağır bedel ödeyeceği konusunda uyarmıştık” açıklamasıyla Somali’deki El Kaide bağlantılı El Şebab oldu. Öğle saatlerinde başlayan saldırı, sayıları kaynaklar arasında farklılık gösteren ve 5 ila 15 arasında değişen saldırganların alışveriş merkezini ele geçirmesi ile başladı. 24 Eylül’e kadar süren ve ancak ordunun müdahalesi ile sona eren saldırıda 5’i terörist 72 kişi hayatını kaybetti, 175’e yakın kişi yaralandı.

Ekim 2013: Hükümeti kapattık, bugün gidin yarın gelin!

Ekim ayının ilk gününden 16’sına kadar olan süreçte, Amerikan hükümetinin

Amerika'da bütçe üzerine uzlaşıya varılamasa da sanıyorum Türkiye'dekine benzer meclis bütçe komisyonu tartışmaları yaşanmamıştır

Amerika’da bütçe üzerine uzlaşıya varılamasa da sanıyorum Türkiye’dekine benzer meclis bütçe komisyonu tartışmaları yaşanmamıştır

“kapandığına” şahit olduk. Dünyanın en güçlü ülkesinde, sağlık reformunun engellenmesi sonucunda böylesi bir duruma düştüğünü görmek gerçekten fazlasıyla şaşırtıcı. Obama’ya “Sosyalist” sıfatının verilmesine bile neden olan ulusal sağlık reformunun 2014 bütçesine eklenmesine engel olmak için Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Temsilciler Meclisi, borç tavanı krizinde uzlaşıya varamadı. Bunun sonucunda özel sektörün lokavt kararı alması ile benzerlik taşıyan bir durum yaşandı. Yaklaşık 800 bin federal hükümet çalışanının ücretsiz izne çıkarıldı; Ulusal Hava Servisi, federal tesislerdeki tıbbi servisler, posta servisi, silahlı kuvvetler, hava trafik idaresi ve ceza infaz kurumları dışındaki kalan devlet binaları kapatıldı. Kriz ancak “karşılıklı uzlaşı” ile 16 Ekim gününde çözüme ulaştı.

Kasım 2013: Nükleer Umutlar

İran'la imzalanan nükleer anlaşmasının, Orta Doğu güvenliğinde daha iyi bir dönemin öncüsü olması bekleniyor.

İran’la imzalanan nükleer anlaşmasının, Orta Doğu güvenliğinde daha iyi bir dönemin öncüsü olması bekleniyor. Tabii bunun için tek bir ülkeyle anlaşma imzalanmasından daha fazlasına ihtiyaç var.

2002 yılında iki yeni tesisin ortaya çıkmasından beri İran’ın nükleer programı, bütün dünyada büyük bir endişe ile izliyordu. P5 + 1 olarak tanımlanan Amerika, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve artı bir Almanya, nükleer çalışmaların denetlenmesi ve bir silah teknolojisine dönüştürülmemesi konusunda bir denetimin sağlanması için İran’la masaya oturmuştu. 26-27 Şubat 2013’te Kazakistan’da, 5–6 Nisan’da Türkiye’de ve 17–18 Mart ve 7–8 Kasım’da Cenevre’de gerçekleştirilen toplantıların hepsi sonuçsuz kalmıştı. Ta ki 20 Kasım’da başbakanlar düzeyinde yapılan toplantıya kadar. Anlaşmaların sonucunda İran’ın nükleer enerji ile ilgili çalışmalarını uluslararası anlaşmalara belirtilen düzeye taşıyacağı kesinleşti. Anlaşmanın sonuçlandırıldı, ancak uygulanması bir çok uzmana göre; sadece İran’ın nükleer programı konusunda değil, Suriye’de siyasi çözüm için de dönüm noktası olma potansiyeli taşıyacak. Bunun sonucunda Ortadoğu’da bölgesel güvenliğe dönük daha kapsamlı görüşmelere zemin oluşması umuluyor.

Aralık 2013: Mandela’ya Veda

Aralık ayında eşitlikle eşanlamlı anılan önemli bir siyasi figür aramızdan

Mandela, eşitliğin simgesi

Mandela, eşitliğin simgesi…

ayrıldı: Nelson Mandela. Ülkesinde yürüttüğü ayrımcılık karşıtı hareketle tanınan ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk siyahi devlet başkanı olarak tarihe geçen Mandela, hayatını ırkçılığı engellemeye, fakirlik ve eşitsizliğe odaklamıştı. Hukuk eğitimi alan Mandela, öğrencilik yıllarından başlayarak siyasetin içinde aktif olarak yer aldı. Ülkesinde edindiği bir başka “ilk” sıfatı ise, ilk siyahi avukat olmak… Eğitimini bitirdikten ve bir süre çalıştıktan sonra, yurt dışına çıktı, ülke ülke gezerek Güney Afrika için diğer Afrika ülkeleri ile sosyalist ülkelerden silah ve para yardımı temin etti. Ülkeye dönüşünde arkadaşlarıyla birlikte; izinsiz yurtdışına çıkmak, halkı kışkırtmak, sabotajlar ve suikastlar düzenlemek gibi birçok farklı iddiayla yargılandı. Halkın, tamamının temsil edilmediği ve beyazların temsil edildiği parlamentonun çıkardığı kanunlara uymak zorunda olmadığını savundu. Ülkesindeki beyaz yönetim tarafından 1964 yılında ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Bu kararın sonucunda ırkçılığa karşı mücadele eden Afrikalı siyahların simgesi oldu. Dünyanın en ünlü mahkûmu diyebiliriz onun için, dile kolay tam 27 sene hapis yattı. 1980’li yıllarda, ırkçılığa karşı mücadelenin bütün dünyada yoğunlaşması üzerine adını duymayan kalmadı. 1990’da serbest bırakıldığında 71 yaşındaydı. Ve durmadı! “Mücadele benim hayatımdır. Hayatımın sonuna kadar siyahların bağımsızlığı için mücadele edeceğim” diyerek eşitlik mücadelesini sürdürdü. 8 Haziran’da kaldırıldığı hastanede – sanki dünyada son bir senenin daha sağ salim geçtiğine emin olmak ister gibi – 5 Aralık’ta hayatını kaybetti.

2013’ün son dört ayı da böyle geçti. Bir yılı bitirmiş olduk böylelikle. Bu yıl biraz daha önemliydi sanırım. Neler yapabileceğimizi gördük, neleri başarabileceğimizi. Boyumuzun ölçüsünü de aldık birkaç konuda, bazen bazı şeyleri de değiştiremediğimizi – önce algımızı değiştirmeden – fark ettik. Hayatın ölümlü olduğunu fark ettik ve aslında “ölümü” değil de “yaşamı” kutsamaya ne kadar da hazır olduğumuzu. Bu yıl önemliydi, birçok şey öğrendik; biraz daha büyüdük. Şimdi daha önemli bir yıl var önümüzde, yepyeni yıl! Tüketilmeyi, anılarla doldurulmayı bekleyen, unutmamamız gereken.

Leave a Reply