23 Nisan “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” ardımızda kaldı, kutlu olsun. Herhalde, başka bir ülkede böylesine önemli iki konuyu tek bir günde kutlamaya çalışan başka bir özel gün yoktur. Hem meclisin açılışını, Anadolu’da istiklal mücadelesinin başlangıcını ve dolayısıyla egemenlik hakkını; hem de ülkenin ve dünyanın çocuklarına verilen değeri aynı 24 saatin içine sığdırmak güç bir iş. Bu iki konu arasında, “çocuklar bizim geleceğimiz, egemenliğin devamlı” bağlantısı kurulsa da, işin çocuklar boyutu pek de öyle önemsenmiyor gibi. Çocukların yarın’ına o kadar odaklanılmış ki, renkli kostümlerin ve halk oyunları gösterilerinin arasında bir yerlerde unutuluyor çocukların bugün’leri. Peki bugün, 5-17 yaşları arasında uyanan bir çocuk, bu ülkede neler yaşıyor?
Daha Az Çocuk
Öncelikle söylemek gerek, giderek daha az çocuk var emaneti devralacak. Ülkemizle ilgili hep övündüğümüz birkaç konu vardır, hatırlarsınız… Kıtalar arasında muzaffer bir köprü oluşu, her daim göz önüne alınan jeopolitik önemi, boğazları, ‘kendi kendine yetebilen’ kaynaklara sahip olması, kocaman kara ordusu; ve tabii genç nüfusu. Coğrafya derslerinde bize öğretilen, piramit şeklinde bir demografi grafiği vardı; genç nüfusun yaşlı nüfusa oranla daha fazla olduğunu gösterirdi. Genç, umut vaat eden bir grup; ülkemizin gücünü aldığı kaynaklardan biri…
İşte bu çok övünülen “demografik grafik” günden güne değişiyor. Türkiye’de çocuk nüfusunun toplam nüfusa oranı, 2013 sonu itibariyle %30’un altına indi. 2013 yılında çocuk nüfus yalnızca 69 bin arttı ve toplamda 22 milyon 761 bin oldu. 2012 yılında çocuk nüfusun genel nüfusa oranı %30 iken 2013 yılında %29.7’ye geriledi.
Daha Çok Yoksulluk
Türkiye’de çocuk nüfusu azalırken, çocukların içinde yaşadıkları şartlar da giderek kötüleşiyor. Ülkemizde yaklaşık her üç çocuktan ikisi Avrupa standartlarına göre şiddetli “maddi yoksunluk” içerisinde yaşıyor. Peki, bu ne anlama geliyor? Çocuklar beslenmeyle, barınakla ve giyinme ile ilgili sürekli olarak ve büyük sorunlar yaşıyorlar. Çocukların %67,7’si iki günde bir balık, tavuk ve kırmızı et gibi bir protein kaynağını tüketemiyor, %39,9’u yeterince ısınmayan evlerde yaşıyor ve %40’ı eskiyen kıyafetleri yerine yenilerini alamıyor. Bu üç temel ihtiyacının hiçbirini gideremeyen çocukların oranının ise %24,8. Yani, Türkiye’de her dört çocuktan biri üç temel ihtiyacının hiçbirini gideremiyor.
Avrupa’daki sıralamaya baktığımızda; Türkiye’nin çocuklar arasında şiddetli maddi yoksunluk açısından oldukça arkalarda kaldığını görüyoruz. Bu durumun ne kadar trajik olduğunu, bu listede Türkiye’yi takip eden ülke olan Romanya’daki duruma bakarak anlamak mümkün. Çocuklarda şiddetli maddi yoksunluk oranının Türkiye’de %63,5 iken bir sonraki ülke olan Romanya’da bu oran %36.
Daha Çok Çocuk İşçi
Dünyada her 5 çocuktan birinin çalışmak zorunda bırakılıyor. Türkiye de bu konuda dünya sıralamasında oldukça yukarıda. Türkiye’de çocuk istihdamı 1999 – 2006 yılları arasında 2 milyon 270 binden, 890 bine inmişti ancak bu umut veren grafik devam eden yıllarda yeniden artış gösterdi. 2012 yılında çocuk işçi sayısı 893 bine ulaştı ve özellikle de meslek hastalıkları ve iş kazaları açısından en tehlikeli sektörlerden birisi olan tarım işçiliğinde artmaya devam ediyor.
Elbette bu veriler sadece kayıtlı veya tespit edilebilen istihdam kapsamında geçerli. Bu çerçevenin dışında kalan çocuklar de eklendiğinde sayı 8 milyon 397 bine ulaşıyor. Okula devam ederken çalışan çocukların sayısı 2006-2012 yılları arasında %64 oranında artarak, 272 binden, 445 bine yükselmiş durumda. Sendikal ve sosyal haklardan bihaber biçimde çalışan çocuklar; sonu ciddi sakatlıklarla hatta ölümle biten iş kazaları ile de her gün karşı karşıya kalıyorlar. 2013 yılında yaşamını yitiren bin 235 işçinin 59’u çocuk işçiydi.
Daha Az Duyarlılık
“Çocuklar bizim geleceğimiz”. Geleceğimiz elbette, ancak çocukların bugünü ne derece umurumuzda? Sanki o kadar adam yerine koymuyoruz ki onlar;, büyümeden, büyüyüp de onlara biçilen kostümlerin içini doldurmadan ciddiye almıyoruz onları, dertleri ile ilgilenmiyoruz. Çocukların yaşadıkları kötü durumu iyileştirmeye yönelik projeler özel teşebbüslerden öteye geçemiyor. Büyükler kendi aralarında birbirlerini yiyedursunlar; ülkemizde çocuklar yaşam mücadelesi veriyor. Belki, çocukların yarın bizim ve ülkemiz için neler yapacağına odaklanmak yerine, bugün nelere ihtiyaç duyduklarına odaklanırsak, bunları sağlamak için gerekli olan değişiklikleri, devrimleri yaparsak daha mutlu nesiller yetiştirebiliriz. İşte o zaman inanabiliriz, güzel ve güneşli günler göreceğimize.
Elbette bu önemli günün “Ulusal Egemenlik” boyutunu da göz ardı etmemek gerek. Konuyla ilgili gazetemizde dün yayınlanan bir yazıyı inceleyebilirsiniz.
Yazıda kullanılan kaynaklar
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi 23 Nisan 2014 tarihli raporu
Türkiye İstatistik Kurumu’nun yaptığı “İstatistiklerle Çocuk” araştırması