Ankara’nın Çarpık Kentleşme Sorununa Tarihsel Bir Bakış

Kurtuluş Savaşı kazanılmıştı fakat şimdi çok daha zorlu bir sürece giriliyordu. Yeni devleti ve başkentini meşrulaştırmak, ülkeyi kalkındırmak ve birçok inkılap yapmak, Atatürk’ün hedeflerinden sadece birkaçıydı. Bu hedeflere ulaşmak kolay olmadı. Birçok ülke, Türkiye’nin başkentinin Ankara olmasını bile kabullenemiyordu.

Mesela İngiltere, Ankara’nın başkent olmasından sonra da direnişine devam etmiş, büyükelçisi İstanbul’da ikâmet ederken Ankara’da bir temsilci bulundurmaya başlamıştı. Diğer devletler de aynı yolu izlemişlerdi. Sadece Ankara’da Sovyetler Birliği, Afganistan, Gürcistan, Ukrayna ve İran’ın büyükelçileri bulunuyordu. Gerek yabancı devletler gerekse Ankara’nın başkent olmasına karşı çıkanlar “Bir müddet yerleşmek için uğraşılır, sonra tekrar İstanbul’a dönülür” düşüncesini taşımışlardı.1

Böyle bir durumda Ankara’nın her yönden gelişmesi için çalışmalar başlatan Atatürk, Macar Profesör Anton Rethly’i ülkeye davet etmiştir:

Profesör Rethly ülkede bulunduğu iki yıl içerisinde, meteoroloji istasyonlarını tesis etmek adına yurt genelinde dört önemli geziye çıkmıştır. Bu örgütlenme çalışmalar için toplam on yedi bin kilometre mesafe kat etmiştir. Bu geziler çoğu zaman trenle, bazen otomobille, bazen de gemiyle veya at ile yapılmıştır. Rethly, on yedi bin kilometrelik yolculuğu esnasında 4 birinci, 13 ikinci, 18 üçüncü sınıf klima istasyonu ile 100 adet yağış ölçen istasyon kurmuştur.2

Profesör Rethly, Türkiye’de bulunduğu zaman zarfında pek çok rapor yayınlamıştır. Bu raporlardan dikkat çekici olanlarından biri de Ankara Raporu’dur. Rapora göre şehrin Kızılay, Sıhhiye ve Maltepede kurulması, gelişmeye açılması son derece yanlıştır. Aynı raporda Ankara’nın maksimum 300.000 kişiye hizmet verebileceği, nüfusun artması halinde ciddi problemlerle karşılaşılacağından bahsedilmektedir. Raporda aynı zamanda Ankara havası hakkında şu ifadeler de yer alıyor: 

Ankara’nın meteorolojik rasatları ile ilgili raporunda şehir ikliminin, özellikle Etlik ve civarındaki dağlık sahalardan daha gayri sıhhi olduğunu belirtmiştim. Bu sonuca uzun yılların değil yalnız bir yılın rasat malzemesi ile erişmiş bulunuyorum. Mühim iklim elemanı olan sisin önemini sırası gelmişken belirtmek isterim, zira Etlik’te yapılan rasatlar görüşlerimi kuvvetlendirmektedir. Şehrin kapalı, güneşin gayet güçlükle görünebildiği zamanlarda, Etlik’te günlük güneşlik bir havanın hüküm sürdüğünü bir çok defalar şahit oldum. 1925 yılı Kasım ayından, 1927 Temmuz ayına kadar geçen 20 aylık zamanda, Etlik sadece 29 gün sis altında kalmış, Ankara ise 380 gün sisli geçirmiştir. Bu sebepler arasında şehrin ikliminin iyi olmadığı sonucuna varmaktayız. (Rapordan alınmıştır)

Aslında Profesör Antal Rethly, her ne kadar iklim bilimci olsa da sunduğu raporda Ankara’nın şehir planlamasının nasıl olması gerektiğine dair ipuçları da veriyordu. Şehrin ikliminin iyi olmadığını fakat Etlik taraflarının ikliminin gayet uygun olduğunu belirtiyor. Ankara şehir imar planının yapılması için 1933’te Milletlerarası bir yarışma düzenleniyor ve yarışmayı Alman Profesör Jahnssen kazanıyor. O tarihlerde Ankara İmar Müdürlüğünde çalışan bir yetkili, Janssen’nin bu konudaki görüşlerini şöyle anlatıyor:

 ‘‘Eğer bana Ankara’nın şehir planı bakımından mecburi noktarar verilmemiş olsaydı, hiçbir zaman bu şehri çukura sokmaz, Etlik sırtlarına doğru kayardım.’’ 3

 Profesör Jahnssen’in bu ifadeleri, Profesör Rethly’i doğrular niteliktedir. Aşağıya Profesör Rethly’in Ankara havası hakkında 1927 yılında vermiş olduğu raporun resimlerini koyuyorum. Bu raporu ve daha fazlasını üniversitemizin kütüphanesinde bulunan TD 883.076 1989 kodlu eski Meteoroloji Genel Müdür Teknik Yardımcısı Mehmet Örmeci’nin yazmış olduğu ANKARA HAVA KİRLİLİĞİ VE TEDBİRLER PROJESİ adlı kitaptan bulabilirsiniz. 

Sorulması gereken soru, 1927 yılında ve 1933 yılında iki bilim insanı tarafından dile getirilen tavsiyenin neden dikkate alınmadığıdır. Acaba bizim o yıllarda şehir planlaması için yeteri kadar gücümüz yok muydu? Aynı soruyu Profesör Hernmann Janssen de merak etmiş ve soruyu direk Mustafa Kemal Atatürk’e sormuş.

 “Bir şehir planını tatbik edebilecek kadar kuvvetli bir iradeniz var mıdır?” diye sormuş, Atatürk bu söze çok kızarak “Koca memleketi yedi düvelin elinden kurtarmışız. Bir ortaçağ saltanatını yıkarak yerine bir yeniçağ devleti kurmuşuz. Bunca devrimler yapmaktayız. Bütün bunları başaran bir rejimin bir şehir planını tatbik edebilecek kuvvette olup olmadığını nasıl sorabilirsiniz?” Profesör Hermann Janssen ise; “Belki sizin hakkınız var. Biz Almanya’da bile türlü güçlüklerle uğraşıyoruz da onun için sormuştum” demiştir.4

Belli ki bizim önümüze de birçok sorun çıkmış ve şehir planlamacılığını becerememişiz. Bunu elbette kendim iddia etmiyorum. Profesör Rethly’in raporunu da içinde barındıran ANKARA HAVA KİRLİLİĞİ VE TEDBİRLER PROJESİ kitabının yazarı, Mehmet Örmeci diyor. Kendisi kitabı yayımlarken (1989) Meteoroloji Genel Müdürlüğünün Genel Müdür Teknik yardımcısıydı. 1992 ve 1996 yılları arasında da Meteoroloji Genel Müdürü idi. Bakın kitabında şehir planlamacılığı hakkında neler demiş: 

Şehir plancılığımız açısından dünyaya örnek teşkil edecek kötü uygulamalarımız vardır. Son otuz yıl içerisinde, Kızılay, Ulus gibi iş merkezlerinde üç katlı binalar yıkılarak yerlerini beş katlı binalara, beş katlı binalar yıkılarak yerlerini sekiz katlı binalara terk etmiştir. Bu uygulama ile şehrin tarihsel gelişimi öldürülürken yetersiz altyapıya sebep olmakta, altyapı iyileştirmelerinde lüzumsuz iş, emek kaybı olmakta ayrıca hava kirliliği açısından son derece etkili olan kilometre kareye düşen kişi sayısını artırmaktadır.5

Aynı zamana şunları da ekliyor Mehmet Örmeci:

 Hava kirliliği açısından sokaklar ve caddeler şehirlerin ciğerleridir. Gerek topoğrafya gerek çarpık yapılaşma yüzünden şehirde 500 metreden uzun cadde ve sokak yok gibidir. Dolayısıyla düşük rüzgar hızlarında binalar perdeleme etkisi yaparak yatay sirikilasyonu yok eder. Problemin çözümünde Ankara’nın yerle bir edilip yeni baştan şehir planının yapılması, sokak ve caddelerin birbirlerine hep paralel veya hep dik olması ve şehrin bir ucundan öbür ucuna ulaşması sağlanılmalıdır. Ekonomik açıdan uygulaması mümkün olmayan bu çözümün pratik uygulaması da söz konusu değildir.6

Peki neden böyle oldu? Ülkenin başkenti neden göz göre göre çarpık kentleşmeye, yanlış planlaşmaya kurban gitti. Raporlarda ve alıntısını yaptığım kitaplarda belirtilen sorunlar hala devam ediyor ve çözümler de hala aynı. Belki treni çoktan kaçırdık çünkü şu an da bir şehri yerle bir edip şehir planını yeniden yapacak bir gücümüz hâlâ yok.

KAYNAKÇA

[1]

(TBMM Zabıt Ceridesi, II. Intihap, c.II, Ankara (t.y.). s.665-670.; ayrıca bu konudaki tartışmalar için bkz., İsmet İnönü, Hatıralar, Yay. Haz. Sabahattin Selek, 2. Kitap, Ankara 1987. s.166-169 ve s.314.; Şerafettin Turan, İsmet İnönü Yaşamı, Dönemi ve Kişiliği, Ankara 2000, s.65-69.) 

[2]

(Antal Rethly’nın YAŞAM ÖYKÜSÜ, TÜRKÜYE’DE METEOROLOJİ ALANINDA YAPTIĞI ÇALIŞMALAR VE TÜRK METEOROLOJİSİ NE KATKILARI PROF. DR. SEVTAP KADIOĞLU YUNUS EMRE FENERCİ İSTANBUL,2019) 

[3]

(ANKARA HAVA KİRLİLİĞİ VE TEDBİRLER PROJESİ, MEHMET ÖRMECİ, ANKARA ARALIK 1989)

[4]

(Atay, a.g.e., s.422) 

[5]

(ANKARA HAVA KİRLİLİĞİ VE TEDBİRLER PROJESİ, sayfa 6) 

[6]

(ANKARA HAVA KİRLİLİĞİ VE TEDBİRLER PROJESİ, sayfa 5)

Leave a Reply