Hafta başında gazeteler, internet siteleri ve televizyon kanalları üzerinden istihbarat birimlerine dayandırılan bir haber gündemimizde yerini aldı. Haberde 19 Mayıs günü Anıtkabir’de IŞİD eylemi olabileceğine dair istihbarat bilgisinin yetkililerle paylaşıldığı anlatıldı. Genelkurmay Başkanlığı, iddiaların yarattığı dedikoduları sonlandırmak amacıyla Anıtkabir’in 19 Mayıs günü açık olacağı bilgisini paylaştı. CHP ise 19 Mayıs’ta Kızılay’dan Anıtkabir’e yürüyeceğini açıklamıştı ve bu haberlerin ardından eylemlerini yapma kararlarını değiştirmeyeceklerini açıkladı. 18 Mayıs günü ise Ankara Valiliği CHP’nin yapmayı planladığı bu yürüyüşe izin verilmediğini açıkladı. Valiliğin açıklamasına rağmen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yürüyüşü gerçekleştireceklerini açıkladı.
16-18 Mayıs 2016 tarihleri arasında yaşanan bu süreci neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Öncelikle medyanın IŞİD’in Anıtkabir’i dahi vurabileceğine dair haberler yapması ya da bu haberlerin medyaya servis edilmesi skandaldır. Eğer bu haberlerin son cümlesi bu eylemlerin polis/asker tarafından engellendiğini anlatmıyorsa bu haberler sadece Türkiye’nin terör tehdidine karşı zayıf durumda olduğunu gösterir. Hele hele Anıtkabir gibi bir yerin bir terör olayıyla vurulabileceğini söylemek en azından psikolojik harbin kaybedildiği manasına gelir.
Genelkurmay’ın bu haberlerin ardından yaptığı açıklama ise herhangi bir yankı uyandırmadı. Açıklamada Anıtkabir’in 19 Mayıs’ta halkın ziyaretlerine açık olacağı bilgisi paylaşıldı. Bu açıklama, belirtilen bilginin aksi yönünde bir uygulama olamayacağı için ve Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı demilitarizasyon süreci de malum olduğundan haberlerin yarattığı etkiyi ve haberlere oluşan tepkiyi engelleyemedi.
Bu olaylar zincirindeki asıl skandal ise Ankara Valiliğinin yürüyüşe izin vermemesi oldu. Halkın önce medya üzerinden bilinçli ya da bilinçsiz korkutulması ve ardından CHP’nin yapacağını önceden açıkladığı yürüyüşe güvenlik nedeniyle izin verilmemesi değerlendirildiğinde Türkiye’nin birçok muhtemel sorunla karşı karşıya olduğunu gösterir.
- Öncelikle olaylara kronolojik olarak bakılırsa devletin açık bir terör tehdidine karşı boyun eğdiği ve başkentini, Anıtkabir’ini korumaktan aciz duruma düşmüş olabileceği dillendirilebilir. Bu yorumu yapmaya devlet organlarının kararları yoluyla fırsat vermek korkunç bir sonuç doğurur.
- Yeri ve zamanı belli olan, katılımcılarının devlet erkanından önemli kişilerin olduğu bir nikah töreninin güvenli bir şekilde gerçekleştirilebildiği bir ortamda; yeri ve zamanı belli olan demokratik bir yürüyüşün güvenlik nedeniyle iptal edilmesi birçok soru işaretini ortaya çıkarmaktadır. Eğer kolluk güçleri nikah törenine yapılabilecek saldırıyı önleyebilir güçteyse bu demokratik hak gasbının açıklaması neden güvenlik sebebidir? Yürüyüşe izin verilmemesinin gerçek sebebi farklı mıdır? Cumhuriyetin başkentinin valiliği neden cumhuriyeti kuran iradenin doğduğu günün anlamını taşıyan bayramı akıl tutulması sayılacak sebeplerle iptal etmiştir?
Bu ve benzeri soruların alt alta sıralandığı uzun bir liste hazırlanabilir, bu argümanı hiç sağlam olmayan, kafa karışıklığı yaratacak birçok açıklama için de birçok yorum yapılabilir. 23 Nisan etkinliklerinin iptalinden 19 Mayıs’a kadar olan sürece bakılırsa bu saçmalıkları sorular sorarak, açıklamalara yorumlar yaparak yıkmaya çalışmak mantıklı değildir. Kendini var eden bayramlarını tutarsız açıklamalarla, devleti acizmiş gibi göstererek iptal etmek mantık çerçevesinin içinde olmadığından bayramları iptal eden kişileri mantıklı argümanlarla eleştirmek ya da sorular yöneltmek çözüm olmayacaktır.
Rasyonel davranmayı becerebilen bir anlayış olsaydı karşımızdaki; 23 Nisan’ın, 19 Mayıs’ın, 29 Ekim’in ve diğer kutlu bayramlarımızın bugün karşılaştığımız tüm sorunların panzehirinin ham maddesi olduğunu çoktan görürdü. 1923 ilerici devriminin insanlarımızı öldüren gerici vahşetin ortadan kalkması için referans alınması gerektiğini görmüyorlar. Ulusal egemenlik anlayışının, ulus kavramının etnik bölücü terörü yenmemiz için elzem olduğunun farkına varmıyorlar. Cumhuriyetin yarattığı aydınlanmanın toplum tüm kesimlerine yayılmasının devlet içerisinde cemaatleşme, tarikatlaşma gibi gerici tehditlerin çözümü olduğunu kabul etmiyorlar. Bugün tepeden tırnağa yaşadığımız bu dekadansı alt edebilecek çözümlere kulak tıkayanlara karşı verilmesi gereken en gerçekçi cevap; yaptıkları mantık dışı açıklamalara, uyguladıkları saçma yöntemlere karşı kulak tıkamaktır. Gençliğin kendi bayramını engelleme gayretinde olanlara vereceği en güzel cevap sahibi olduğu cumhuriyeti karşı devrimciliğe karşı omuz omuza Anıtkabir’e yürümek olacaktır.
19 Mayıs emperyalizme karşı kazanılacak ulusal kurtuluş mücadelemizin doğduğu gündür. Bu günden Cumhuriyet’in kurulduğu güne geçerken verdiğimiz mücadele ulus oluşumuzun, sonrasında yapılan ilerici devrimler aydınlanma hareketimizin ilk hamleleridir. Bugün karşı karşıya kaldığımız yıkımın, terörün, gericiliğin reçetesi 19 Mayıs’ta yazılmaya başlandı ve gençliğe emanet edildi. Gençlik yozlaşmaya ivme kazandıranlara karşı fren, aydınlanma hareketinin hız kazanması için ise daima çaba içerisinde olmalıdır. Teröre boyun eğenlere boyun eğmemek, gençliğin birinci görevini yerine getirmesi için ön koşuldur.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun!
[box_dark]Kaynakça[/box_dark]
- http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/534223/_Hedef_Anitkabir__haberinden_sonra_TSK_den__19_Mayis__aciklamasi.html
- http://www.hurriyet.com.tr/ankara-valiligi-chp-yuruyusune-izin-vermedi-40105885
- http://www.hurriyet.com.tr/chpden-19-mayis-yuruyusu-aciklamasi-40105898