ABD Başkanı Donald Trump’ın ne zaman saldırı yapıp yapmayacaklarının belli olmadığını söylemesinin ertesi günü ABD ve müttefikleri Suriye’ye hava saldırısı düzenledi. Son zamanlarda bölgedeki gelişmeler üzerine çekişen büyük güçler nedeniyle diken üstünde olan dünya, “3. Dünya Savaşı mı çıkacak?” korkusuyla bekliyor.

Suriye’ye yönelik bir saldırının ne zaman gerçekleşeceği hakkında asla hiçbir şey söylemedim. Operasyon çok yakında veya yakın olmayan bir zamanda olabilir! Her halükarda, ABD, benim yönetimim altında IŞİD’i bölgeden temizlemek konusunda çok iyi bir iş çıkardı. “Teşekkürler Amerika”mız nerede?

ABD, İngiltere ve Fransa’nın katıldığı operasyonda Suriye’deki rejimin kimyasal silah saldırısı üzerine yeni tehditler oluşturabilecek stratejik noktalara füze saldırısı yapıldığı duyuruldu. Türk hükumetinin de desteğini alan operasyon Rusya’nın sert tepkisini çekti. Rusya’nın çağrısıyla acil gündemle toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde ise karşılıklı kınamalar hakimdi. Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Nebenzya ABD’yi bölgedeki terör örgütlerine desteklemekle suçladı. ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley ise operasyonun kimyasal silahların bir kez daha kullanılması önlemek amacıyla gerçekleştirildiğini iddia etti.

Esasında iki tarafın da karşıya yüklenen sözleri olası bir savaşın uzun bir zaman boyunca pek de mümkün olmadığını gösteriyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren uluslararası ilişkilerin yeni bir boyut kazanmasıyla savaşların devletler için en son seçenek olduğu bir gerçek. Her ne kadar Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği’nin askeri olarak karşı karşıya geldiği durumlar olsa da iki büyük nükleer gücün gerilimi belli bir seviyede tutması bunun bir örneği. Hele ki günümüzün askeri teknolojisine baktığımızda devletlerin ne boyutta birbirlerine zarar verebileceği düşünüldüğünde hiçbir hükümetin savaş içerisinde olmayı göze alabileceğini düşünmüyorum. Bugün dahi Almanya’nın Doğu Almanya döneminden kalan eyaletlerinde diğerlerine göre ekonomik durumun daha kötü olduğu düşünüldüğünde bir savaşın kaybeden tarafı olmak, dolayısıyla da bir savaşa girmeyi göze almak günümüz güçlerinin planladığı bir şey olmasa gerek. Dolayısıyla bir topyekun savaş korkusu yaşamak yersiz olur. Yine de bölgede oluşan her gerginlikte ilk etkilenecek ülkenin Türkiye olacağını unutmamak gerekir. Yeni bir göç dalgasını, yeni terör örgütlerinin güçlenmesini ve sınır topraklarına bombaların tekrar düşmeye başlamasını kaldıramayacak durumda olan Türkiye’nin bölgenin istikrarının sağlanması adına denge politikası izlemeye devam etmesi en doğru seçenek. Yani Türkiye’nin hem Rusya hem de ABD ile ortak politikalar üreterek iki devletin arasında artan gerilimi azaltmaya çalışması ve bölgenin zaten kırılgan olan koşullarını daha da kötü hale getirmemeye çalışması gerekecek.

Fotoğraf: Habertürk

Savaş ihtimali çok uzakta olsa da Trump gibi çılgın liderlerin olduğu bir dünyada küçük bir kıvılcımla neler olabileceğini öngörmek zor. Yine de dünyada savaşı önlemeye çalışan çok sayıda organizasyon, örgüt ve kuruluş varken ve bir savaşı finanse etmenin devletler için ekonomideki pozisyonunu kaybetme tehlikesi bulunurken bu ihtimalin gerçek olması bir türlü aklıma yatmıyor.

 

Leave a Reply