2009 yılında ABD başkanı Obama tarafından askıya alındığı söylenen füze kalkanı projesi, son bir yıldır yenilenmiş şekliyle tekrar gündemdeydi. Bush döneminde, ABD ve Rusya arasındaki ilişkilerin gergin olması nedeniyle, Rusya’ya karşı askeri önlem olarak tasarlandığı düşünülen proje, Obama’yle beraber hedef tahtasını İran’a çevirdi. Başlarda Çek Cumhuriyeti ve Polonya’da konuşlandırılması öngörülen füze kalkanı radarları, bu hedef değişikliğiyle birlikte Türkiye üzerinde tartışılmaya başlandı.
Geçtiğimiz 14 Eylül tarihinde, ABD ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmayla beraber, Türkiye’ye füze kalkanı radarları konulması kesinleşti ve 2011 sonu itibariyle projenin hayata geçirileceği duyuruldu.
Türkiye sınırları içerisinde Malatya-Kürecik’te konuşlandırılacak olan füze kalkanı radarlarının İran’ı hedef aldığı, Türk hükümeti yetkililerinin anlaşmada İran’ın adının geçmemesi yönünde ısrar etmelerine rağmen açıkça ortada. Bununla birlikte 2011 yılının başında, dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı açıklamada, NATO’ya karşı son yıllardaki en büyük tehdidin balistik füze yayılması olduğu ve bu nedenle füze kalkanının tüm üye ülkeler için güvenlik sağlayacağını vurgulaması proje hakkındaki soru işaretlerini gidermeye yetmiyor.
Durum böyleyken, projeye bakış açısını ABD-NATO-Türkiye üçgeninin dışına çıkardığımızda ortaya dökülen gerçekler ve gelecekte Türkiye’yi bekleyen sorunlar şöyle:
– ABD ve Türkiye arasında imzalanan, füze kalkanı radarının Malatya’ya kurulmasını kesinleştiren 14 Eylül 2011 tarihli mutabakat zaptı Anayasa’nın 92. maddesinde belirtilen “yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir” ibaresine aykırı çünkü kurulacak olan üssün iç güveliğinin yabancı askerler tarafından sağlanacak olması, bu kararın Meclis’e getirilmesini gerektiriyor.
– Türkiye’nin projeye dahil olması İran tarafından Amerika ve İsrail’in çıkarlarına hizmet edildiği şeklinde yorumlanıyor ve İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in askeri danışmanı Orgeneral Yahya Rahim Safevi tarafından Ekim ayının başında yapılan açıklamada Türkiye’nin söz konusu politikadan vazgeçmemesi halinde sonuçlarına katlanması gerekeceği belirtildi.
– Projeye destek vermesi nedeniyle Türkiye’nin Doğu ülkeleriyle ilişkilerinin bozulması söz konusu ve daha da önemlisi ABD ve İsrail ikilisinin İran’a karşı olacağı olası bir savaş durumunda, Türkiye İran’ın ilk hedefi olarak gözüküyor.
– Yine olası bir savaş durumunda füze kalkanı sayesinde hava kuvvetlerinin ön planda olacak olması, radarlar tarafından belirlenip havada parçalanması hedeflenen füzelerin Türkiye topraklarına düş