Sanırım biz Real Madrid taraftarlarının içinde son 10 yıldır bitmeyen bir özlem var. Hatta 10 yıldan da fazla olabilir bu özlem. Özellikle benim gibi o muhteşem Real Madrid zamanlarını biraz olsun hatırlayanlar için ne Mourinho ne Ronaldo ne de Bale tek başına heyecan yaratamıyordu. Aslında sorun sadece eski başarıların yakalanması değildi. Aynı zamanda ezeli rakibimiz Barcelona’nın da tüm dünyayı domine ettiği bir zamana denk gelmişti bu. Şampiyonlar Ligi’nde de çeyrek finali geçemeyen bir takım haline dönüşmüştük. Hala dünyanın en büyük takımlarından birisiydi Real Madrid ancak kimse iç rahatlığıyla en iyisi diyemiyordu. Bir aralar da Barcelona ile berabere kaldığımız maçlarda sevinir olmaya başlamıştık. Neyse ki o günler geride kaldı. Real Madrid uzun zamandır yapmasını beklediğim bir hamleyi yaptı ve sonunda uzun süreli bir planlama sürecine girdi. Peki bu süreç nasıl başladı ve ne zaman başladı?
Bildiğiniz gibi Zidane futbolculuk kariyerine son verdiğinden beri gerek yönetim kadrosunda olsun, gerek futbol takımında olsun Real Madrid’e hizmet etmeye devam etti. Bunu yaparken aynı zamanda antrenör belgesini almak için çalıştı. O zamanlar tam olarak anlaşılmasa da takip edenlerin içinde Zidane ile ilgili bir proje olduğu duygusu vardı hep. Kendisi futbol camiasında edindiği karizma ve gördüğü saygı ile hem yönetime yakışıyordu hem de antrenörlüğe. Önce yönetime girdi ve tahmin ettiğim kadarıyla kulübün içindeki işleyişi gördü, kulübün hedeflerini ve isteklerini gördü. Kendisini ona göre adapte etti. Daha sonra ise lisansını alınca Real Madrid altyapısı ve Real Madrid Castilla’da antrenörlük yapmaya başladı. Real Madrid resmen futbolu bırakmasının ardından tekrar baştan yetiştirdi Zidane’ı ancak bu sefer antrenör olarak. Ancelotti zamanında yardımcı antrenörlüğe de getirilen Zidane için artık şüphe kalmamıştı. Bir gün Madrid’in başına geçeceği kesinleşmişti. Bunun dışında kesinleşen bir şey daha vardı. Zidane ile birlikte kulübün mantelitesi de değişime uğrayacaktı. Çünkü Zidane hem yönetimin felsefesini hem altyapıyı inceleme fırsatı bulmuştu. Kulübü en ufak noktasına kadar tanıyordu. Dünyanın en kaliteli teknik direktörlerinin yanında çalışması da onu hiçbir eksiği kalmayacak şekle getiriyordu. Böyle tek tek resmen ince elenip sık dokunarak hazırlandı Zidane’ın Real Madrid’in başına geçmesi. Belki bir sene daha bekleyebilirdi ancak takım içinde alınan kötü sonuçlar ve taraftar ile teknik direktörün karşı karşıya gelmesi ona erken bir şans getirdi. Normalde böyle eski futbolcu olan daha sonra da teknik direktörük yapmak isteyenler başlarda hüsrana uğrarlar. Hele eski kulüplerine dönüyorlarsa bu iş için tam bir işkencedir. Yıllardır futboluna hayran kaldığın adamın rezil olduğunu görürsün ve senin bile için acır dışarıdan. Dışarıdan bakan birisi Zidane’ın başarılı olup olmayacağına şans gözüyle bakabilir. Ancak ben öyle bakmıyorum. Eğer Türkiye’de bu futbolculuktan teknik direktörlüğe geçenlerin başarılı olma şansları %50 ise Zidane gibi yetiştirilen bir teknik direktörün başarılı olma şansı en az %80’dir. Nitekim bugün baktığımızda Zidane şu an Avrupa’nın en başarılı teknik direktörleri arasında, henüz 2. senesine başlamışken. Kısacası Zidane’nın başarılı olması ranslantı değil beklenen bir olaydı bizim ülkemizdekinin aksine.
Gelelim takımın kendisine: Uzun zaman sonra Modric ve Kroos’u bir sakatlık olmadan birlikte izliyoruz. Her ne kadar dünya üzerinde birçok popüler orta saha olsa da şu an aralarında en efektif oynayanları bence Modrid ve Kroos’tur. Görevlerini mükemmel şekilde yaparlar üstüne bir de katkı verirler. Önceki sezonlarda Modric’in yedeğinin olmaması onu çok zorlamış ve sakatlanmasına sebep olmuştu. Bu sezon ise daha derin bir kadro var önümüzde. Üstelik Casemiro kendini çok geliştirmiş durumda. Takımda bencillik en az seviyeye inmiş halde. Ronaldo bu yaştan sonra bile
oyunun olgunlaştırdı. Bol bol asist deneyip takımla birlikte yeni varyasyonlar deniyorlar. Takımda artık domine eden bir lider yok. Takımca herkesin performansı artık Ronaldo’nun performansı kadar önemli ve Ronaldo kötü oynadığı zaman takım tamamen çökmüyor. Beni en çok sevindiren şey ise Morata’nın geri dönüşü oldu. Çok büyük umutlar varken bir anda oynatılmayıp kulüpten gönderildiğinde çok üzülmüştüm. Yıllarca kendimizi emanet edebileceğimiz bir forvet. Benzema istikrarsız olduğu için Morata’yı tercih ederim hep. Şimdi ise geri döndü ve olabildiğince katkı vermekte kadro derinliğini artırmakta. Yine Carvajal uzun bir sürecin sonunda gerçekten bu takıma ait olduğunu kanıtladı ve yine sağ bek pozisyonunu yıllarca koruma altına aldı. Bunlar Real Madrid’de sürekli yaşanan şeyler değildir. Yani sistem takımı olmak. Bilindiği üzere Real Madrid’de başarısız olunca gider yıldızları toplarsın bir teknik direktöre emanet edersin en baştan. Ancak bu sefer böyle olmayacak gibi. Real Madrid belki de Zidane’ın futbol hayatını bitirmesinin ardından gerçekten güzel bir plan yaparak bugüne geldi. Çünkü sırf tesadüflerle olacak bir şey olduğuna inanmıyorum şu anki Real Madrid’in. Çok güzel günler yaşıyor. Her şekilde saygı duyulacak antrenörlere ve güçlü bir takıma sahipler. Eğer arada Aziz Yıldırım tarzı hareketlerde bulunan Perez yine böyle bir duygusal bunalıma girmezse Zidane ve takımı uzun yıllar unutulmayacak bir efsane olacaktır.
Kaynakça:
- Öne Çıkarılmış Görsel: federalna.ba