Afrika Uluslar Kupası’nda 1992’de üçüncülüğe, 1994’te ise şampiyonluğa ulaşan; aynı yıl ABD’de düzenlenen 1994 Dünya Kupası’nda, Arjantin’in de bulunduğu D grubunu lider tamamlayıp son 16 turunda finale kadar yürüyecek olan Baggio liderliğindeki İtalya’ya elenen Nijerya’nın, 1996 Olimpiyat Oyunları’ndaki şampiyonluğundan bahsetmeden önce o sıralarda ülkenin içinde bulunduğu duruma değinmekte fayda var.
Bahsi geçen yıllarda Nijerya’da askerî bir yönetim hakimdi. Ken Saro-Wiwa’nın 1995 yılında General Sani Abacha önderliğindeki bu askerî yönetim tarafından idam edilmesi; ülkede, kıtada ve hatta dünyada geniş yankı uyandırmıştı. Peki kimdi bu Ken Saro-Wiwa? Saro-Wiwa, Nijerya’daki etnik azınlıklardan biri olan Ogoni halkından geliyordu ve başta temsilci olarak katıldığı “Ogoni Halkının Yaşaması için Hareket (MOSOP)” adlı bir kampanyaya daha sonrasında başkanlık yapmaya başlamıştı. Bu kampanyanın amacı Ogoni halkının yaşadığı bölgede 1950’li yıllardan beri süregelen ve çevreye büyük zarar veren, Shell’in başını çektiği petrol faaliyetlerini durdurmaktı. Ayrıca ülkenin kaynaklarının yabancı şirketler tarafından yağmalanmasına göz yumduğu gerekçesiyle Nijerya hükûmetine de karşıydı. Sonuç olarak bu karşıtlık askeri yönetimin pek hoşuna gitmedi ve Saro-Wiwa askerî mahkemede hızlıca yargılanıp siyasî gerekçelerle suçlu bulunarak idam cezasına çarptırıldı. Hikayenin bu noktasına kadar futbol ile ilişkilendiremediğimiz bu olay; dönemin Güney Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nelson Mandela’nın Nijerya yönetimine olan tepkisi ve sonrasında Nijerya’nın İngiliz Milletler Topluluğu’ndan çıkartılmasını sağlamasıyla birlikte başka bir boyut kazandı. Bu karara sinirlenen General Abacha, Nijerya Milli Takımı’nın Güney Afrika Cumhuriyeti’nde düzenlenecek olan 1996 Afrika Uluslar Kupası’na katılmasına izin vermedi. Ülkedeki durumun halk açısından pek iç açıcı olmaması ve yakın dönemdeki başarılar da göz önünde bulundurulduğunda futbol, Nijerya insanının yüzünü güldüren yegâne şeydi. Kıtanın en iyi takımına sahip olan ve şüphesiz Afrika Uluslar Kupası’nın da favorisi konumundaki Nijerya’da futbolseverler, gelen haberle adeta yıkılmışlardı. Nijerya’nın yetenekli ayaklarının kendilerini gösterebilecekleri tek sahne 1996 Atlanta Olimpiyatları’ydı artık.
Nijerya; 1996 Atlanta Olimpiyatları grup aşamasında Brezilya, Macaristan ve Japonya ile eşleşti. Olimpiyat kafilesinde; o dönem Fenerbahçe’de oynayan stoper Uche, kariyerin devamında yolu Beşiktaş ile kesişecek olan Amokachi ve yine sonraki yıllarda Fenerbahçe’de forma giyecek olan Jay-Jay Okocha bulunuyordu. Ayrıca 1995’te Ajax ile Şampiyonlar Ligi’ni kazanıp 1996’da final oynayan, daha sonra Inter’e ve Arsenal’e gidecek, Arsenal’in Premier Lig’de yenilmez şampiyon 2003/04 kadrosunun da bir parçası olacak olan Nwankwo Kanu; Chelsea’ye ve Newcastle United’a transfer olacak olan Babayaro; Ajax’a gidip Gençlerbirliği de dahil olmak üzere birkaç farklı kulübe kiralandıktan sonra kariyerini Çin’de noktalayacak olan Babangida ve hem Inter hem de Milan’da oynama başarısı gösterecek olan Taribo West de bu kadronun önemli oyuncularındandı. İlk maçta Macaristan’ı Kanu’nun tek golüyle geçen Nijerya, ikinci maçta Japonya’yı 2-0’lık skorla mağlup etmeyi başardı. Bu maç skor olarak daha rahat gözükse de ilk gol bitime 8 dakika kala Babangida’dan gelmiş ve ikinci golü de 90’ıncı dakikada Jay-Jay Okocha penaltı noktasından bulmuştu. Grubun son maçı final niteliğindeydi. Japonya’ya kaybetmiş olarak bu maça çıkan Brezilya’nın kazanmaktan başka çaresi yoktu ve sonuç olarak Ronaldo’nun golüyle 1-0 galip gelip Nijerya’nın önünde grubu lider olarak tamamladılar. İkinci olarak bir üst tura yükselen Nijerya’nın çeyrek finaldeki rakibi grup aşamasında İtalya’yı yenerek buraya gelen Meksika’ydı. Jay-Jay Okocha ceza sahası yayının hemen arkasında topu göğsüyle indirip yerden köşeye gönderdiğinde ise dakikalar 20’yi gösteriyordu. 84’te attığı golle Babayaro fişi çekmiş; Meksika’yı evine, Nijerya’yı ise yarı finale göndermişti. Yarı finalde rakip Dida, Roberto Carlos, Juninho, Bebeto, Ronaldo, Rivaldo gibi yıldızlarla donatılmış, grup aşamasında diş geçiremedikleri Brezilya’ydı. Yeşil-beyazlılar kuşkusuz o maçın rövanşını almak, finale yükselmek istiyorlardı. Ne var ki maç pek de arzu ettikleri gibi başlamadı. Daha ilk dakikada Conceição’nun frikiği baraja da çarpıp Nijerya kalesinin filelerini sarsmıştı bile. Erken gole rağmen Nijerya’nın pes etmeye niyeti yoktu. 20’nci dakikada Babayaro’nun sol kanattan taşıyıp içeriye çevirdiği top Roberto Carlos’un müdahalesiyle Brezilya kalesinin yolunu tutmuştu. Nijerya’nın beraberlik sevinci ise sadece 8 dakika sürdü. 28’inci dakikada Bebeto beraberliği bozdu ve ardından 38’de Conceição kendisinin ikinci, takımının üçüncü golünü kaydetti. Soyunma odasına 3-1 yenik giren Nijerya için yolun sonu gelmiş gibi görünüyordu, ancak Bonfrère’nin öğrencileri daha son sözlerini söylememişlerdi. 63’üncü dakikada Conceição’nun ceza sahasında Amokachi’yi düşürmesiyle Nijerya bir penaltı kazandı. Bunu gole çevirmeleri halinde beraberlik golünü yakalamak için 25 dakikaları olacaktı. Topun başına takımın en güvenilir ayağı olan Jay-Jay Okocha geçti, ancak vuruşunun sonu hüsran oldu. Dida penaltı vuruşunun gole dönüşmesini engellemişti. Şimdi 25 dakikada bir değil iki gole ihtiyacı vardı Nijerya’nın. Kronometreler 78’inci dakikayı gösterirken Ikpeba ceza sahası önünde Amokachi’den aldığı topu, gelişine düzgün bir vuruşla köşeye gönderdi. Fark bire inmişti. Nijerya’nın bir gol daha bulup maçı uzatmalara taşıyabilmesi için yaklaşık 10 dakikası vardı. Fakat 90’ıncı dakikaya gelindiğinde tabelada hala 3-2 yazıyordu. Nijerya, Brezilya kalesine oldukça yakın bir noktadan taç atışı kullanacaktı ve atışı kullanmaya Jay-Jay Okocha gitti. Uzun bir taç atışı kullandı. Ceza sahası içinde yaşanan karambolde top, altıpasın içinde Kanu’nun önünde kaldı. Tek bir sorun vardı ki Kanu’nun sırtı kaleye dönüktü. Neyse ki Kanu bu problemin üstesinden gelebilecek yetenekte bir forvetti. Topu kramponunun ucuyla hafifçe havalandırıp dönerek yaptığı vuruş Nijerya’ya beraberliği getirdi. Maç uzatmaya gitmişti, artık her şey altın gole kalmıştı. Rüzgar Nijerya’nın arkasındaydı ve nitekim altın golü bulmaları da sadece dört dakikalarını aldı. Kaptan Kanu, yayın üzerinde buluştuğu topu ceza sahası çizgisinde sol ayağıyla yaptığı vuruşla kaleye göndermiş ve ülkesini olimpiyat finaline taşımıştı.
Finalde rakipleri Passarella’nın Arjantin’iydi. Arjantin; kadrosunda Zanetti, Ortega, Crespo gibi isimleri bulunduruyordu ancak Nijerya da turnuva boyunca onlardan aşağı kalır bir yanları olmadığını göstermişti. Defans hattını Uche, orta alanı Okocha, ileriyi ise Kanu yönetiyordu. Kanatlarda Babangida ve Babayaro adeta uçuyorlardı. İnanılmaz hızlı çıktıkları kontrataklarla rakiplerini hazırlıksız yakalamayı plan olarak uygulayan Nijerya, Okocha’nın pasları ve Kanu’nun bitiriciliğiyle sonuca gidiyordu. Hakem Collina mücadeleyi başlatan düdüğünü çalmıştı ve yarı final maçı gibi final maçı da Nijerya’nın tercih etmeyeceği bir başlangıca sahne olmuştu. Daha maçın 3’üncü dakikasında Lopez’in kafa vuruşuna engel olamamış ve 1-0 geriye düşmüşlerdi. Ancak Nijerya’nın yine pes etmek gibi bir niyeti yoktu ve 28’inci dakikada kullandıkları kornerde Babayaro herkesten yükseğe çıkarak yaptığı kafa vuruşuyla durumu 1-1’e getirmişti. Soyunma odasına eşitlikle girilirken iki ekip de kendilerinin kupayı alacaklarına inanıyorlardı. Gelgelelim takımlar sahaya döndüklerinde Arjantinli futbolcuların golü bulması için sadece beş dakika yeterli oldu. Taribo West’in Ortega’yı düşürmesiyle kazanılan tartışmalı bir penaltı, Crespo’yu beyaz noktaya getirmiş, Crespo da düzgün bir vuruşla topu ağlara yollamış ve Arjantin’i tekrar öne taşımıştı. Nijerya için yarı finalin benzeri bir senaryo yaşanıyordu. Yine geriden gelmek zorundaydılar. Yeşil-beyazlıların imdadına 74’üncü dakikada Amokachi yetişti. Ceza sahasında seken topu ayağının ucuyla “vurmak” bile denemeyecek bir incelikle adeta “ittirmiş” ve kalecinin üzerinden aşırtarak ağlara göndermişti. Son 15 dakikaya 2-2’lik eşitlikle giriliyordu. Bu eşitlik son dakikaya kadar bozulmadı ve Nijerya 90’ıncı dakikada rakip ceza sahası çizgisiyle taç çizgisinin arasında bir frikik kazandı. Hakem Collina düdüğünü çalıp top ceza sahasına ortalandığında tüm izleyiciler donup kalmıştı. Çünkü Arjantin bir olimpiyat finalinde, durum berabereyken, son dakikada alınmaması gereken bir risk alıyor ve Nijeryalı futbolcuları ofsayt tuzaklarına düşürmeye çalışıyorlardı. Ne var ki başarılı olamamışlardı. İleriye çıkmakta biraz geciken Sensini ofsaytı bozmuş ve ceza sahasında bomboş kalan Amunike topu ağlara yollamıştı. Dakika 90’dı. Arjantin defansı telafisi olmayan bir hataya imza atıyor ve kupa ilk kez Afrika Kıtası’nın yolunu tutuyordu.