Günümüzde milyonlarca insanın spor adı altında birçok farklı branşta amatör ya da profesyonel olarak rol aldığı sugötürmez bir gerçek. Bir hafta sonu sabahında biraz daha iyi hissettirmek amacıyla yapılan bir koşu egzersizi bile bir amatör spor olarak gösterilebilir. Ancak iş profesyonele doğru evrildikçe bireysel ve takım sporlarında birçok oyuncunun omuzlarına çok fazla yük binmekte. Sıkı çalışmak, form tutmak, takıma ayak uydurmak ve daha nicesi… Bir arada yapılması ve dengede tutulması gereken onca görev var. Bugünkü yazımda bu görevler arasından en çok göz ardı edilen ancak en önemli olduğunu düşündüğüm profesyonellik ve spor dünyasının bazı önemli isimlerinin yaşadığı mental problemlerden bahsedeceğim. Bu kadar kalabalık bir popülasyonun bulunduğu bu dünyada birçok oyuncunun bugün yazımda bahsedeceğim problemlerin çok benzerlerini yaşadığını tahmin edebiliriz. Spor dünyasında önemli ses getirmiş bir çöküş yaşayan Ben Simmons’un yanı sıra mental sağlıkları hakkındaki durumlarıyla birlikte gündeme gelen Micheal Phelps ve Naomi Osaka hakkında olacak yazım için iyi okumalar diliyorum.
Bu yazıda genişçe yer vereceğim Ben Simmons hakkında biraz ön bilgi vermenin gerekli olduğunu düşünüyorum. Philadelphia 76ers’ın uzun yıllar kötü sezonlar geçirmesiyle birlikte yüksek draft hakları elde etmesi onlar adına olumlu bir gelişmeydi. Bu sayede her sene 60 potansiyelli oyuncunun seçildiği draft gecesinde en zirveden, en potansiyelli oyuncuyu seçme hakkına sahip oluyorlardı. 2016 senesinin draft gecesinde ise gözler onların üzerine çevrilmişti ve uzun yıllarca takımda tutmayı planladıkları Ben Simmons’ı kadroya katacaklardı. Simmons, 2013 yılının Ocak ayında lise eğitiminin son senesi için Florida’da gittiği Montverde Academy’nin okul takımında forma giyiyordu. Nisan ayında oynanan ulusal liseler arası turnuvanın finalinde takımının 16 sayı geriye düştüğü maçta geriden gelerek New Jersey’s St Benedict’si 67-65 mağlup etmesine ve kupayı kazanmasına yardımcı olmuştu. Henüz 17 yaşındayken dikkat çekmeye başlayan Simmons, Ekim 2013’te Kentucky, Kansas ve Duke gibi çok ünlü üniversitelerin kendisini istemesine rağmen Louisiana State University’yi (LSU) seçti. LSU’daki bir sezon oynadıktan sonra 19.2 sayı, 11.8 ribaunt ve 4.8 asist ortalamaları tutturan Simmons geniş fiziği ve uzun boyuyla birlikte çok dikkat çekmekteydi. LSU ile NCAA’de yani üniversiteler arası en önemli turnuvada baş gösteremeyen Simmons okuldaki ilk senesinin ardından kendisine gelen ilginin de farkında olarak okulu bıraktı ve NBA draftlerine katılmaya karar verdi.
Aslında tüm hikaye de bundan sonra başlıyor ki 2016 senesinin draftında ilk sıradan seçilerek büyük yankı uyandıran Ben Simmons’ın kariyeri henüz başlamadan büyük bir sakatlığa sahne oldu. 2016’nın Eylül ayında henüz sezon başlamadan takımının son hazırlık kampında sakatlanan Simmons’un sağ ayağında kırık meydana geldiği ve 3-4 ay forma giyemeyeceği açıklandı. Sakatlığın üstünden yaklaşık 5 ay geçtikten sonra hem ayağının tam olarak iyileşmediği fark edilince hem de yılın en iyi çaylağı ödülü için şansı kalmadığı fark edilince Simmons’ın sezonu kapattığı açıklandı. Bir sonraki sene ise harika bir şekilde sahalara dönen Ben Simmons yılın çaylağı ödülünü alarak 1. sırayı ne kadar hak ettiğini kanıtladı.
İlk sezonunda toplam 11 üçlük deneyen ve isabet bulamayan Ben Simmons, Philadelphia ile forma giymiş olduğu dört yılda 275 maça çıkacak ve toplamda 34 üçlük isabetinde bulunarak 5 üçlük kaydedecekti. Böylesine kalıplı ve oyunu kompakt oynayarak orta mesafeden şut atmayı seven Simmons her zaman üçlük atmaya çekinen ve korkan bir isim olmasıyla birlikte eleştirilerin odağında oluyordu. Milyon dolarların döndüğü NBA’in çatısı altında elbette kendisine özel bir antrenör tutarak bu yönünü geliştirme şansı vardı ama bunu yapmasına her zaman engel olan mentalitesi onun için ana problem oluyordu. Sahip olduğu mental duvarı bir türlü aşamıyor ve ne olursa olsun üçlük atmayı reddediyordu. Bu yönüyle sürekli eleştirilerin odağında olan Ben Simmons için asıl travma ise 2021 senesinin Play-Off’larında Atlanta’ya karşı 7. maçta bomboş olduğu pozisyonda takım arkadaşı Matisse Thybulle’a pas vermesinin ardından yenildikleri maçta başlayacaktı. Doğu konferansı yarı final serisi eşleşmesinde kazananın finale çıkacağı 7. maçta bitime 3.32 kala takımının 88-86 geride olduğu pozisyonda pota altında bomboş kalan Simmons topu takım arkadaşına verecekti ve faul alan takım arkadaşının serbest atışı kaçırmasıyla birlikte Atlanta üstünlüğü koruyup maçı kazanacaktı. O topu potaya atma girişiminde bulunsa bile takımının maçı kaybetme şansı hâlâ devam edecekti ancak bu pozisyon ardından Ben Simmons bir kez daha ne kadar kırılgan ve mental olarak sıkıntı yaşadığını göstermiş oldu. Bu mentalite onun profesyonel olmasına da engel oluyordu. Pozisyonun ardından Philadelphia taraftarları tarafından da yuhalanan ve istenmeyen kişi hâline gelen Simmons aynı zamanda Philadelphia formasıyla son maçına çıkmış olacaktı ve bir sonraki sezonda önce takaslanacak, ardından sakatlığı nedeniyle sezon boyunca forma giyemeyecekti.
Görsel 1: Ben Simmons’ın Philadelphia formasıyla çıktığı son maçta boş kaldığı pozisyonda topu takım arkadaşına pas attığı an. 2021 Doğu Konferansı Yarı Finali 7. Maçı.
Philadelphia ile arasında para konusunda da sıkıntı yaşadığı gündeme gelen Simmons takımdan ayrıldıktan sonra yaptığı açıklamadan sonra kendisi gibi hissetmediğini ve bir türlü mutlu hissemediğini belirtirken konunun basketbol ve paradan bağımsız olduğunu söylemişti. Belki de uzun yıllar ligi domine eden bir yıldız olacakken Ben Simmons, geçtiğimiz sezonda sadece 42 maçta forma giydi ve 6.9 sayı, 6.3 ribaunt, 6.1 asist istatistikleri tutturdu. Simmons’ın eskiden en iyi yaptığı işlerden birisi olan içeri girerek potaya korkusuzca gitmekten bile çekindiği fark edildi. Bunun sebebini yaşadığı sırt sakatlığına bağlayan otoriteler olsa da durumun yine mental bariyerler ilgili olduğunu düşünüyorum. Simmons’ın profesyonel sporculuk kariyerinde mental problemlerin bir oyuncuyu ne kadar baskılayabileceğini görebileceğimiz en iyi örneklerden birisi olduğunu düşünüyorum.
Ben Simmons’ın yanı sıra tenis dünyasında yıllarca adından söz ettiren Naomi Osaka ve yüzmede olimpiyatlara damga vurmuş ve rekorları alt üst etmiş olan Micheal Phelps’in de benzer sıkıntılar yaşadığını gördük. Naomi Osaka 2021 Fransa Açık turnuvasından iyi hissetmediğini belirterek çekilmişti. Bu karar elbette şaşkınlıkla karşılandı. Aradan uzun süre geçtikten sonra sahalara dönen ve açıklama yapan Osaka, yaşadığı depresyon ve anksiyete sorunları nedeniyle ara kararını verdiğini açıklamıştı. Yaptığı açıklamada “Bunun gerekli olduğunu hissettim, ama o anda biraz utandım çünkü bir atlet olarak sana güçlü olman ve her şeyi zorlaman söylendi, ama sanırım duygularını fark etmenin ve ayarlamanın daha iyi olduğunu öğrendim. Problem o an var ve eğer duygularını dinleyecek vakti bulabilirsin daha güçlü bir şekilde geri dönebilirsin” şeklinde bir demeç vermişti. 2021’de Tokyo Olimpiyatları’nın hemen öncesinde Time dergisinin kapağı olan Osaka’nın fotoğrafının sol alt köşesinde “İyi olmamak sorun değildir” şeklinde bir cümlesi bulunuyor.
Görsel 2: Dört adet Grand Slam kazanan başarılı kadın tenisçi Naomi Osaka ve Tokyo Olimpiyatları öncesi Time dergisinin kapağı.
Uzun yıllar mental sağlığı hakkında gündeme gelen Micheal Phelps ise depresyon ve anksiyete krizinin hiçbir zaman gitmeyeceğini hissettiği yönünde demeçler vermişti. Aldığı terapi sonrasında bu durumun kabullenilmesi gerektiğini öğrendiğini belirten Micheal Phelps aynı zamanda mental sağlık için çaba gösteren kuruluşlara da yardımda bulunuyor. İİlk olarak 2004 Atina Olimpiyatları’nda 6 altın ve 2 bronz madalya kazandıktan sonra depresyonu ciddi bir biçimde hissettiğini söyleyen Micheal Phelps de Osaka gibi bir ara verdikten sonra 2008 ve 2012 olimpiyatlarında dünyaya damga vuracaktı. 2014’te 45 günlük bir terapi sürecine giren Phelps terapi sonrasında çok daha iyi hissetmeye başladığını belirtti.
Görsel 3: Dünyanın en iyi yüzücülerinden birisi olarak anılacak olan Micheal Phelps ve kazandığı olimpiyat madalyaları.
Her zaman en iyisi olmak için çabalayan ve büyük bir yükün altında bu profesyonel işi yapmaya çalışan sporcuların birçoğu mental problemlerle karşı karşıya kalabiliyor. Bazılarının bu problemleri aştığını görürken Ben Simmons örneğinde de olduğu gibi zirvedeki bir kariyeri bile en dibe sürükleyebildiğini görüyoruz. Özellikle büyük takımlarda görev alan sporcuların, hakemlerin, antrenörlerin ve o an görevli olan herkesin kalabalık izleyici gruplarının önünde, yoğun stres altında görevlerini devam ettirmeye çalıştıklarının farkında olmanın önem taşıdığını düşünüyorum. Sporcuların yanı sıra çok yakınlarınızın, bir sınıf arkadaşınızın ya da iş arkadaşınızın bile böylesine ciddi bir mental problem yaşama ihtimali olduğunu unutmayınız. Farkındalık bu durumun üstesinden gelebilmek için atılması gereken ilk ve en önemli adımdır. Eğer mental olarak kötü hissediyorsanız lütfen konuşmaktan ya da profesyonel destek almaktan çekinmeyiniz! Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle, sağlıcakla kalın.
Görseller youtube.com, news18.com ve blog.myswimpro.com’dan alınmıştır.
Kaynakça:
https://www.espn.com/nba/player/stats/_/id/3907387/ben-simmons
https://www.tennis365.com/news/naomi-osaka-mental-health-break-felt-ashamed/