HELENİSTİK DÜNYA’NIN VARİSİ: ROMA-III: İMPARATORLUK DÖNEMİ-I

Octavianus, liderlik yarışında rakibi olan Antonius’u kesin bir şekilde yenmişti. Caesar’ı öldüren cumhuriyet yanlıları Octavianus tarafından yenilgiye uğratılmışlardı. Caesar’ın yeğeni Octavianus artık Romalıların lideriydi. Resmi olarak hala cumhuriyet sistemi geçerliydi. Senato ve Halk Meclisleri her gün toplanmaya devam ediyordu. Yetkilerin Senatus’a devredildiği gibi bir görüntü oluşturuluyordu (Freeman, 445). Ama yaşanan bunca olaydan sonra cumhuriyet yönetimine geri dönmek çok mümkün gözükmüyordu. Octavianus’un MÖ 30 yılında “Imperator”, MÖ 27 yılında “Augustus” unvanını aldığını bir önceki yazıda bahsetmiştik. Cumhuriyet kurumları varlığını devam ettirirken, Augustus ise yetkilerini genişletiyordu. İmparatorluğu süresinde Senatus’tan birçok yetki aldı. Kendi fethettiği Mısır toprakları, Augustus’un şahsi mülkü kabul ediliyordu (Freeman, 448). İmparatorlukta Augustus’tan bağımsız bir kurum kalmamıştı. Augustus’un ülkeyi kurtarıcı vasfı pekişiyordu. “Princeps” kavramı öne çıkmaya başladı. Bunun manası birinci vatandaş, birinci kişi demekti. Yani Augustus kendini kral ilan etmiyordu. O eşitler arasında birinciydi. Son olarak MÖ 2 yılda Augustus “Pater Patriae” yani “Ülkenin Babası” unvanını aldı (Tekin, 223). Augustus ile Principatus dönemine girilmiş oldu. Görüldüğü gibi Roma’da Cumhuriyetten İmparatorluğa geçiş devrimsel değil evrimsel olmuştu.

Augustus Heykeli, Venedik Müzesi

Augustus tahta geçince onu birçok problem beklemekteydi. Uzun süredir istikrarı bozulmuş imparatorluk restorasyon bekliyordu. Doğuda, Partlara karşı MÖ 36 yılında yapılan savaşı Romalılar kaybetmişti. Augustus, hala etkisi süren bu savaşın yaralarını sarmak için doğu eyaletlerinde bir gezintiye çıktı. Aynı zamanda bu doğudaki etkisini artırmak için planlanmış bir geziydi. Nitekim, 10 yıl önceki liderlik savaşında doğu eyaletleri Antonius’un hakimiyeti altındaydı. Doğuda en uç noktalara ulaşan Augustus, MÖ 24 yılında Arabia bölgesini ulaştı. Palmira topraklarını Roma İmparatorluğuna kattı (Tekin, 223). 3 yıl süren doğu eyaletleri gezisi sonunda MÖ 20 yılında Partlar ile bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşmaya göre Armenia(Ermenistan) devleti iki imparatorluk arasında tampon bölge olacaktı. İmparatorlar bu sınırı aşmayacaklardı (Freeman, 451). Bu anlaşma sayesinde Augustus uzun bir süre doğu sınırlarını güvenli tutabilmişti.

Doğuda problemler şimdilik yatıştırılsa da kuzeyde Kelt ve Galya kabileleri her zaman imparatorluğa problem oluşturacaktı. Doğu ziyaretinden sonra kuzeye yönelen Augustus, Germenia ve Hispania bölgesindeki isyanları yatıştırdı. Galatia, bir Roma eyaleti haline getirildi (Tekin, 223). Roma İmparatorluğu sınırlarını olağanüstü boyutlara getirmişti. Kuzeyde Almanya’dan güneyde Cezayir’e, doğuda Arabistan’dan batıda İspanya’ya kadar uzanan bir imparatorluk miladın başında Romalılara aitti. Augustus’tan sonra birkaç yer hariç daha fetih hareketi olmayacak, Roma İmparatorluğuna 200 yıl boyunca barış hâkim olacaktı. “Pax Romana” olarak adlandırılan bu dönem dünya tarihi boyunca barışın hâkim olduğu belki de en uzun süredir. MÖ 27 yılında Augustus’un imparator oluşundan filozof imparator Marcus Aurelis’un MS 180 yılında ölümüne kadar geçen bu süre boyunca Roma İmparatorluğunda umumi barış havası hakim olacaktı. Pax Romana döneminin sosyal ve kültürel atmosferini anlatmadan önce kısaca bu dönemde meydana gelen siyasal gelişmeleri inceleyelim.

Ara Pacis, Baroş Sunağı, Augutus Tarafından Barış Tanrısına Adanmış bir Anıt, “Pax Romana” döneminin sembolik anıtı

Augustus öldüğünde geride evlatlık edindiği Tiberius’u bırakmıştı. İmparatorluk Roma’sında ilk defa varis problemi yaşanıyordu. Cumhuriyet kendi anayasasını üretmişti. Ancak imparatorluk için henüz böyle bir anayasası mevcut değildi. Veraset sistemi belirsizdi. İlk uygulama Tiberius’un tahta çıkışında yapıldı. MS 14 yılında Augustus’un ölümü üzerine Tiberius’un tahta geçişi Senatus tarafından onaylandı. Bundan sonra da imparatorlar Senatus tarafından onaylanarak tahta geçeceklerdi. Tiberius, tecrübeli bir generaldi, ancak çalkantılı bir özel hayatı vardı (Freeman, 466). Augustus’tan sonra halkın ve Senato’nun saygınlığını kazanamamıştı. Herkes iyi imparator olamıyordu. Nitekim gelecek 50 yıl içinde Roma tahtına “Kötü İmparatorlar” olarak adlandırılan krallar geçti. Bunlardan ilki MS 37 yılında tahta geçen Caligula idi. Caligula’nın çocukluğu babası Tiberius ile birlikte Ren bölgesinde askeri kamplarda geçmişti. Burada giydiği “Caligae” denilen çizmelerden dolayı ona Caligula deniyordu (Tekin, 230). Tahta geçtiğinde 24 yaşındaydı. Paranoyak ve zalim biriydi. Yapmış olduğu birçok gariplikler tarihi kayıtlara geçmiştir. Mesela Caligula sırf ölümü hissedebilmek için kendi önünde insanların öldürülmesini istemişti. Başka bir sefer bir şarkıcının çığlık seslerini duyabilmek için yavaş yavaş kırbaçlanmasını istedi (Freeman, 469). Daha bunlar gibi yaptığı birçok ilginç hareketleri vardı. 24 yaşında olduğu düşünüldüğü zaman bir yarım yüzyıl insanların bu imparatora dayanmaları mümkün gözükmüyordu. 4 yıl sonra MS 41 yılında Caligula sarayında suikasta uğradı. Caligula 28 yaşında talihsizce öldü. Ancak Caligula, Roma’nı tek zalim imparatoru değildi. Caligula’dan 13 yıl sonra tahta geçecek olan Nero, Caligula’yı hiç aratmayacaktı. Nero, imparator ilan edildiğinde henüz 17 yaşındaydı. Ergenlik çağında olan bir gencin tüm naifliği üzerindeydi. Kendisini eğlenceye veriyor, bazı sapkın hareketlerde bulunuyordu. İlerleyen yıllarda naifliği zalimliğe dönüştü. MS 59 yılında metresinin baskısı üzerine annesini öldürmeye kalktı. Anne katili olan Nero, halkın nefretini üzerine çekmişti (Freeman, 475). Bu olaydan sonra Roma’da karışıklıklar çıkmaya başladı. MS 64 yılında büyük Roma yangını oldu. Roma cayır cayır yandı. Nero bu yangından Roma’da yaşayan bir grup Hristiyan’ı sorumlu tutmuştu. Akla hayale gelmedik zulümlerle bu kişiler arenalarda öldürüldü. Ancak halk arasında yayılan başka bir söylentiye göre yeni sarayı için Nero kendisi bu yangını çıkarmıştı. Nitekim yangından sonra Nero “Altın Ev” denen devasa bir imparatorluk sarayı inşa ettirdi. Nero’nun bu zulümleri eyaletlerde de etkisini göstermişti. MS 66 yılında Yahuda eyaletinde Yahudiler Roma İmparatorluğuna karşı isyan ettiler (Yahuda isyanı MS 70 yılında imparator Titus tarafından bir milyona yakın insanı öldürerek sonlandırılacaktı). İsyanı bastırmakta başarısız olan Nero, hesabı valilerden kesti. Birçok valiyi ve zengin iş aristokratları öldürttü (Freeman, 476). Bunca olaylar imparatorluğu kapış kavururken Nero, MS 67 yılında kişisel zevki için Yunanistan’a gezi düzenledi. Bu bardağı taşıran son damlaydı. Ren bölgesinde Romalılaşmış bir Keltli olan Galba, Nero’nun saltanatına son verdi. Nero, MS 96 yılında intihar etti. Böylece kötü krallar, Roma tahtından bertaraf edilmişti.

İmparator Nero ve Annesi, Nero’nun saltanatının ilk dönemlerine ait bir para

Roma İmparatorluğunun başındaki bu kötü kralların ardından “5 İyi İmparator” olarak adlandırdıkları bir dönem başlayacaktır. Bu 5 kral evlat edinme yoluyla tahta geçecekti. Bunlardan ilki Trajan olarak bilinen Traianus MS 98 yılında Roma tahtına geçti. İlk defa Romalı olmayan bir imparator Roma’yı yönetecekti. İspanya’dan MS 99 yazında şehre mütevazi şekilde giren Trajan, halkın sevgisini ilk anda kazanmıştı (Tekin, 247). Orta çağ yazarları Trajan’ı her zaman örnek bir kral olarak yad edecekti. Trajan, eyaletlerden gelen valilerle tek tek ilgilenir, onların sorularını yanıtlar, yönetim adına onlara tavsiyeler verirdi. Valilerinden birinin, Hristiyanlara ne yapmasını gerektiği sorusuna, Trajan, onları arayıp tespit etmemesini, suç işlemedikleri sürece zulmetmemesi önerir. Bu tavrı özellikle orta çağ filozoflarından Thomas Aquinas’ın gözünde Trajan’ı adaletli bir kral haline getirir.

Trajan’in Seferlerini Anlatan Trajan Sütunundan bir kesit, Roma

Trajan’ın bu siyasal zekasının yanında Roma’nın son fatihi olma özelliği de vardır. Tahta geçtikten kısa süre sonra MS 101-102 VE 105-106 tarihlerinde iki kere Daçya’ya seferler düzenleyerek, bugün Romanya toprakları içinde kalan Daçya’yı imparatorluğa dahil eder. Saltanatının son yıllarına doğru Doğu seferine çıkar. Roma İmparatorluğunun yenilmez rakibi Partlara karşı sefer düzenler. Tampon devlet Armenia’yı(Ermenistan) topraklarına kattıktan sonra Basra körfezine kadar Mezopotamya boyunca yol alır. Bu Roma İmparatorluğunun doğuda ulaşacağı en son nokta olacaktır (Freeman, 485). MS 116 yılında İran platosuna ulaştığında durur. MS 117 yılına gelindiğinde arkasında Roma İmparatorluğunun en geniş sınırlarına ulaştırarak bu dünyadan ayrılır. Trajan, tarih boyunca ideal bir kral olarak hep yad edilecektir.

Trajan’in ölümü ardında, doğu orduları komutanı Hadrianus’u tahta varis bırakır. Hadrianus, Trajan’in çok güvendiği başarılı bir komutandı. İmparator olur olmaz ilk yaptığı iş, doğuda yeni fethedilmiş kararsız toprakları Partlılara iade etti (Tekin, 252). Bunu yaparken Hadrianus’un amacı, eyaletlerin imparatorluğa olan bağlılıklarını artırmaktı. Nitekim saltanatının 4. yılında tüm imparatorluğu dolaşacağı bir geziye çıktı. 12 yıl sürecek bu gezi boyunca Hadrianus, imparatorluğun her köşesine uğrayacak, uğradığı her yerde eserler bırakacak ve eyaletlerin imparatorluğa bağlılığını artıracaktı. 18 yıl tahta kaldığı düşünüldüğünde 12 yıl boyu eyaletlerde gerçekleştirdiği bu gezi Hadrianus’u tüm imparatorluk halkları gözünde kahraman yapmıştı. Yunan kültürüne hayran olan Hadrianus, Roma İmparatorluğunda birçok kültürel projeye imza attı. Pantheon tapınağı Hadrianus zamanında inşa edildi. Ayrıca imparatorluk içindeki farklı din mensuplarına da hoşgörü gösterildi. MS 70 yılında imparator Titus tarafından yıkılan Kudüs, Hadrianus tarafından tekrar inşa edildi. İmparatorluk boyunca, eyaletleri birbirine bağlayan kilometrelerce yol yapıldı. İmparatorluğunun kararsız kuzey eyaletlerinde medeni dünya ile barbar dünyayı ayıran Hadrianus surları inşa edildi. Daha bunlar gibi birçok projeye imza attı. İmparatorluk halkları, devletleri ile guru duyar hale gelmişlerdi. Trajan’dan sonra Hadrianus da ideal bir imparator oluştu. Hadrianus’un imparatorluk gezisinde karşılaştığı bir olay dilden dile dolaşmıştı. Hikayeye göre Hadrianus’un gezilerinden birinde yaşlı bir kadın ondan ricacı olur. Hadrianus dinlemeye vakti olmadığını söyler ve yoluna devam eder. Bunun üzerine kadın imparatora: “O zaman imparatorluğu bırak” diyerek sertçe karşı çıkar. Hadrianus mütevazi şekilde geri döner ve yaşlı kadını dinler (Freeman, 488). Hadrianus, bu seviyede halkı ile alakadar bir imparatordu. MS 138 yılında danışmanı Antoninus Pius’u varis bırakarak ölür.

Hadrianus Kapısı, Antalya

Antoninus Pius dönemi, imparatorluğun barış içinde yaşadığı yıllar olmuştu. 23 yıllık saltanatında imparatorluğa yönelik neredeyse hiçbir tehdit meydana gelmemişti. Kuzeyde Germen kavimleri arasındaki gelişmeler o kadar ses oluyordu ki Antoninus’un bu gelişmeleri fark etmesi mümkün değildi. Antoninus, MS 161 yılında öldüğünde saray çevresinde büyümüş entelektüel karakteri ile öne çıkan Marcus Aurelis’i varis bıraktı. Marcus Aurelis son iyi imparator olacaktı. Marcus’un imparatorluğu dönemi Pax Romana’nın sonuna gelindiğinin işaretlerini gösteriyordu. Doğuda Parthlar imparatorluğun doğu sınırını tehdit etmeye başlamışlardı. Kuzeyde ilk defa Got ve Germen kavimleri imparatorluğun kuzey sınırlarından içeri sızmaya başlamışlardı. Bu tehdit nedeniyle 169’dan itibaren Marcus ömrünü imparatorluğun kuzey sınırlarında geçirmek zorunda kalmıştı. Özellikle Stoacı felsefeye ilgisi olan Marcus, bu seferleri sırasında Yunanca “Ta eis Eauton”(Kendime Düşünceler) adlı kitabını kaleme aldı. On iki kitaptan oluşan bu eseri, Marcus’un felsefi yönünü ortaya koymaktadır (Freeman, 542). Marcus MS 180 yılında Tuna boyunda Germenlerle savaşırken hastalandı ve kısa süre sonra öldü. Marcus’un ölümü ile Roma Barışı sona erecek, doğuda ve batıda başlayan olaylar 200 yıl sonra imparatorluğunun sonunu getirecekti.

MS 117 yılında Roma İmparatorluğunun en geniş sınırları

Devam Edecek

Bir Sonraki Yazı: Helenistik Dünya’nın Varisi: Roma-IV: İmparatorluk Dönemi-II

Kaynakça:

1. Tekin, Oğuz. Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş. İletişim Yayınları. 2015. İstanbul
2. Garthwaite, Gene R. . İran Tarihi. Çev:Fethi Aytuna. İnkılap Yayınları.İstanbul. 2018
3. Dr. Pierre Bordreuil, Prof. dr. Françoise Briquel-Chatonnet, Prof.Dr. Cecile Michel ve diğerleri. Tarihin Başlangıçları: Eski Doğu Kültür ve Uygarlığı. Alfa Yayınları. İstanbul. 2015
4. Dr. Memiş, Ekrem. Eskiçağ Medeniyetleri Tarihi. Ekin Yayınevi. Bursa. 2015
5. Durant, Will. The Story of Civilization, Vol-I:Our Oriental Heritage. Simon and Schuther Publication. New York. 1954
6. Dr. Freeman, Charles. Mısır, Yunan ve Roma: Antik Akdeniz Uygarlıkları. Çev: Suat Kemal Angı. Dost Yayınları. 2018. Ankara
7. Russ, Jacqueline ve diğerleri. Felsefe Tarihi Cilt-1: Kurucu Düşünceler. Çev: İsmail Yerguz. İstanbul. 2018
8. Bread, Mary. Ultimate Rome: Empire Without Limit. BBC Documentary. 2016

Resim Kaynakçası:

1. https://en.wikipedia.org/
2. https://www.britannica.com/topic/Trajans-Column
3. https://tr.pinterest.com/pin/421649583842196663/
4. https://www.ancient.eu/image/266/roman-empire-in-117-ce/

Leave a Reply