Şu Soğuk Havalarda İçimizi Isıtan Bir Kardeşlik Hikayesi: Frozen

 

Kış geldi, havalar iyice soğudu, hatta yoğun kar yağışından finaller bile ertelendi fakat bir kardan adam yaz mevsiminde mutlu olabiliyorsa, ben de bir Adanalı olarak Ankara ayazına dayanabilirim değil mi?

Amacım size havadan şikayet etmek değil tabii ki, aksine içinde bol bol kar bulunduran Frozen, yani ülkemizde Karlar Ülkesi adıyla vizyona giren eseri incelemek birlikte. İyi de hangi Frozen? 2013 yılında vizyona girip Let it Go isimli şarkısıyla istesek de istemesek de hafızamızda yer eden mi yoksa geçtiğimiz haftalarda beyazperdelere gelen devam filmi mi diye sorarsanız, hepsi! Kısa filminden Broadway müzikaline kadar piyasaya sürülmüş Frozen gösterilerinin dördünden bahsedeceğiz birlikte.

Önce ilk filmden bahsederek başlayalım, 2013 yılında çıkan bu animasyon sadece animasyonseverler değil bütün izleyiciler tarafından çok beğenildi. Peki neydi Frozen’ı bu kadar sevilir kılan? Müzikallerden çok haz etmeyen izleyicilerin bile diline başarıyla Let it Go şarkısını takması bir yana; Frozen’ı diğer animasyonlardan ayıran en önemli özelliklerden bir diğeri ise “beyaz atlı prens” kavramını ortadan kaldırıp gerçek sevginin öpücüğünü kardeş sevgisiyle bağdaştırmayı başarması. Tabii bunun yanında Elsa’nın bir erkek arkadaşa sahip olmayan ilk kadın ve başrol Disney asilzadesi olması ve bunun sonucu LGBT topluluğu tarafından benimsenmesi de var. Hatta ikinci filmde Elsa’ya bir kız arkadaş verilmesi için kampanyalar bile yapıldı. Ben size ipucu vermeyeyim. Gidin Elsa, ilişki durumunu “bekar”dan “ilişkisi var”a güncellemiş mi kendiniz görün.

Frozen filmi, yukarıda da bahsettiğimiz gibi Disney’in geleneksel “…ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar” yapısından kopuşlar gördüğümüz ilk animasyon. Fakat devam filmleri ve Broadway müzikal versiyonuyla karşılaştırmamız gerekirse ilk Frozen filmi; biraz daha geleneksel kalıyor ve devamındaki yapımlar ilk filmin önüne geçiyor. Bu konuda en büyük fark, müziklerde ortaya çıkıyor. İlk filmde müzik bazında, geleneksel müzikallerdeki “showtune” tarzına ve enfes Norveç yerel ezgilerine yer verilmiş. Hatta filmdeki “Vuelie” isimli parça otuz iki Norveç’li hanımefendiden oluşan Cantus isimli bir grup tarafından seslendiriliyor. 2019 yılının Kasım ayında çıkan devam filminde ise daha zengin bir müzik skalası bizi bekliyor, All is Found şarkısıyla Norveç’teki ninni ezgilerine yer verilirken; Lost in the Woods, 1980’lerde Amerika’da Tarkan’a benzer pop yıldızları tarafından söylenen şarkıları tiye alıyor. Hatta geyiklerden oluşan bir quartet Queen grubunun Bohemian Rhapsody’sine benzer bir performans bile sergiliyor. Kişisel favorim olan bu parça, izleyicinin şu çıkarımı yapmasını kolaylaştırıyor: Frozen 2 yeri geldiğinde kendini ciddiye almamayı başarıyor. Olaf’ın sevimliliğiyle değil, milenyum seyircisini güldürecek espirileriyle; Kristoff’un parodi niteliğinde solosuyla ve 2019’daki Elsa’nın, 2013 Elsa’sının Let it Go performansından utanç duymasıyla tamamen seyirciyi eğlendiren modern bir komedi anlayışı hakim filme.

 

 

Frozen ve Frozen 2 gibi iki uç örneğin ortasında ise Broadway versiyonu yer alıyor. Birinci filmin hikaye örgüsüne sadık kalırken Elsa ve Anna’ya, karakter geçmişlerini güçlendirecek şarkılar eklenmiş. Elsa’nın aktrisi Cassie Levy, izleyiciye duyguları mükemmel sesi ve güçlü oyunculuğuyla kusursuz bir şekilde aktarırken; Anna’nın oyuncusu Patti Murin, karakterin hafif şaşkın ve komik tarafını başarıyla yansıtıyor. Aynı zamanda müzikaldeki Anna, filmdekine göre biraz daha gerçekçi ve yetişkin seyirciyi de eğlendirecek nitelikte. Çünkü yakışıklı prensimiz Hans’a kadar hiç karşı cinsten biriyle tanışmamış Anna, filmde bu karşılaşmada çocuksu bir saflık gösterse de; müzikalde Anna’nın genç bir kadın olduğunu ve yakışıklı prens karşısında oldukça etkilendiğini görüyoruz.

Müzikalde karakterler konusunda yenilikçi davranan Broadway versiyonu, Kristoff’u şimdiye kadar hep siyahi aktörlere oynatırken; Olaf’ı da sahnede ikinci kez hayata getiren oyuncunun, Ryann Redmond isminde bir kadın oynadığını söylemekte de fayda var.

Frozen’la ilgili -umuyorum ki- “eğlenceli bilgi”lerle dolu olan bu yazının sonunda bahsedeceğim eser ise 2015 yılında çıkan Frozen Fever isimli kısa film. “Soğuk neyse beni hiç üzmedi” sözlerini yutmak zorunda kalan Elsa, kardeşi Anna’nın doğum gününde bir de geçirdiği griple uğraşıyor. Bu 8 dakikalık kısa filmi bahsetmeye değer bulmamın sebebi, tamamen şarkıdan oluşan bu filmin, aslında ilk filminden çıkarılmış “Life’s Too Short” isimli şarkıdan esinlenmiş olması. Life’s Too Short şarkısında iki kız kardeş arasında gerçekleşen tartışma filme daha realist bir olay örgüsü sağlarken, kısa filmdeki “Making Today a Perfect Day” şarkısı, Disney’e özgü fazla mükemmel bir kardeşlik ilişkisiyle bezenmiş. Kişisel olarak ilk halini daha çok beğensem de, hikayeye olan katkısı açısından belli ki bu şarkıyı uygun bulmamış Frozen yaratıcı ekibi. Sonuçta onca yıl kapalı kapılar arkasında beklemiş Anna, bu kadar mutluluğu da hak ediyor.

Çıkarılmış bu şarkının hikayeye uygun bir şekilde çizgi film haline getirilmiş versiyonunu merak ederseniz, buradan izleyebilirsiniz:

Yazımın sonunda ise sizleri Frozen Broadway’in selamı sırasında çektiğim videoyla uğurlamak isterim. “Soğuk neyse beni hiç üzmedi” demeyin, kalın giyinin!

 

Kaynakça:

Walt Disney Studios, Frozen, 2013

Walt Disney Studios, Frozen Fever, 2015

Walt Disney Studios, Frozen 2,2019

http://www.playbill.com/article/disney-theatrical-groups-thomas-schumacher-has-written-a-new-book-about-the-theatre

Leave a Reply