Yahudi İshak Afrika’dan Fil ile Geri Döndü

9.yy’ın başlarında, tahtında Şarlman’ın oturduğu Karolanj İmparatorluğu oldukça olağandışı bir hediye aldı. Farklı bir coğrafyadan, dilden ve dinden gönderilen bu hediye Frenk Kraliyet Yıllıkları’na “Isaac Iudeus de Africa cum elefanto” olarak geçirilmişti; Yahudi İshak Afrika’dan fil ile geri döndü.

Hediyeler özellikle küreselleşme öncesi çağlarda gerek gönderen kişi gerekse ulaştığı kişi bağlamında anlam kazanan, diplomasinin temel taşlarından biridir. Mühürler, kutsal el yazmaları ve hatta saatler uzun yollar kat etmiş ve mektupların taşıyabileceğinden daha çok şey söylemiştir.

Şarlman’ın aldığı hediye ise bu diplomasinin en “canlı” örneklerinden biriydi. İsmi Abul-Abbas’dı, Abbasî Halifesi tarafından, Karolanj-Abbasi ittifakını güçlendirmek için gönderilen beyaz bir Asya filiydi. Bu egzotik hediye, Frenkler tarafından büyük bir heyecanla karşılanmıştı, Şarlman’ın maiyetinde bulunan ve hayatı hakkında değerli biyografiler ele alan Einhard filin önemini vurgulamak için sadece Şarlman’ın tahtı Aachen’de değil, geldiği yer olan Bağdat’da bile emsalsiz olduğunu kaydetmişti. Einhard’ın bu inancı yanlış bile olsa, Karolanj İmparatorluğu’nda Abul-Abbas’ın yarattığı etkiyi gözler önüne sermektedir. İnsanlar sokaklara dökülmüş, belki de Hannibal’ın Alpler’i geçişinden beri ilk defa Avrupa kıtasına ayak basan fili görmeye çalışmıştı. Hediyenin olağandışılığı, dönemin Hristiyan ve Müslüman güç merkezlerinin de “olağandışı” görülebilecek yakınlaşmasını yansıtır.

Ancak Abul-Abbas’ın Aachen’e varması dönemin politik dengesinin oldukça olağan bir sonucudur. Böyle bir çıkarımı yapabilmek için öncelikle 9.yyın politik sistemine göz atmalıyız;

 

814 yılında günümüz Fransa’sında yer alan yeşil alan, Şarlman’ın hüküm sürdüğü bölgeyken, Kuzey Afrika ve Orta Doğu Abbasî Halifeliği tarafından kontrol ediliyordu. İber Yarımadası ise büyük ölçüde Kurtuba Emirliği’nin kontrolü altındaydı.

İber Yarımadası’ndaki Müslüman varlığı ise son yüzyılda ortaya çıkmıştı; Kurtuba Emirliği’nin temeli, İber Yarımadası’na 711’de ayak basan ve Cebelitarık Boğazı’na adını veren Emevi komutanı Tarık bin Ziyad ile atılmıştı. Bölgenin politik istikrarı ve yapılanması ise ancak Abbasiler tarafından yapılan güçlü muhalefetin Emevi Hanedanlığının kıyımı ile sonuçlanmasından sonra Şam’dan kaçabilen I. Abdurrahman’ın Kurtuba’ya ulaşması ile sağlanmıştı. “Kureyş Doğanı” lakaplı I. Abdurrahman’ın İber Yarımadası’nda kalıcılığını sağlamaya çalışırken karşısına Abbasilerin yanı sıra, sınır komşusu olarak yeni bir rakip ortaya çıkmıştı: Frenkler. Şarlman’ın dedesi Charles Martell  Tours Savaşı’nda neredeyse Paris’e kadar yaklaşan Müslümanların Avrupa’nın içlerine ilerlemesini durdurmuş, bir Hristiyan kahramanı olarak tarihe adını yazmıştı. Buna rağmen özellikle 9.yyın başlarında, Kurtuba Emirliği Abbasiler ve Frenkler arasında yükselen bir güç olarak öne çıkıyordu.

Sadece dönemin haritasına bakarak bile neden bir filin, Abul-Abbas’ın Abbasi Halifesi tarafından Şarlman’a gönderildiği hakkında çıkarım yapmak mümkün. Abbasiler ve Emeviler arasındaki çekişme, Avrupa’nın iki ucundaki güçlü hükümdarların, Şarlman ve Harun Reşid’in, farklı dinlere sahip olmalarına rağmen diplomatik olarak yakınlaşmalarına neden olmuştu. Ortak bir düşmanın -Emevilerin- Doğu ve Batı arasındaki diplomasiye nasıl bir anlam kattığı Bağdat’tan Aachen’e giden hediyeler ile takip edilebilir.

1864, Julius Köckert “Harun Reşid Şarlman’ın gönderdiği heyeti ağırlıyor”

İki hükümdar arasında devam eden diyalog, sadece hediye diplomasisinin önemini ve Orta Çağ politik ilişkilerini açıklamaz. Aynı zamanda Bağdat merkezli Abbasi Halifeliği’nin ihtişamını, sanat ve bilim alanındaki ilerlemelerini gözler önüne serer. Harun Reşid Bağdat’da kurduğu bilim merkezi Beyt’ül Hikmet ile İslam uygarlığının altın çağı başlatmıştı. Yaklaşık beş yüz yıl süren bu dönemde birçok felsefi eserin Arapça’ya çevirileri yapılmış, bilimsel gelişmeler ve kültürel etkileşimler hız kazanmıştı. Bu nedenle Abul-Abbas Karolanj sarayını etkileyen tek hediye olarak kalmamıştı. Bağdat’daki teknolojik gelişmeler de Batı’ya seyahat ederek günümüzde dönemi inceleyen arkeologları halen şaşkınlığa düşürmektedir, satranç tahtası, uzun mumlar ve belki de en ilginci, bir clepsydra, yani su saati.

Harun Reşid’in Şarlman’a gönderdiği su saati, c.800 baskısı.

Bir filin 9.yyda Avrupa’da, Karolanj İmparatorluğu’nda ne işi vardı? Cevabını Harun Reşid döneminde Bağdat’a baktığımız zaman kolaylıkla alabiliyoruz. İslam kültürü altın çağına girerken Bağdat kendine rakip olarak kısa zaman içinde “dünyanın süsü” sayılacak Kurtuba’yı görmüş, düşmanının düşmanı ile yakınlaşarak Frenkler ile yoğun bir hediye diplomasisi içine girmişti. Bu hediyelerin Avrupa’da ihtişamlı, şaşırtıcı ve olağanüstü görülmesi ise Bağdat’ın gelişimi ile doğru orantılıdır.

Bir filin 9.yyda Avrupa’da, Karolanj İmparatorluğu’nda olması olağanüstü değildir. Harun Reşid gibi Binbir Gece Masalları’na kahraman olmuş, günümüzde bile popüler kültürde hala varlığını sürdüren halife için az bile kalmaktadır.

 

 

 

 

 

Kaynakça:

Ghada Hijjawi Qaddumi, A Medieval Islamic Book of Gifts and Treasures, doctoral dissertation, Harvard University, 1990, p. 69.

Leslie Brubaker, The Elephant and the Ark: Cultural and Material Interchange across the Mediterranean in the Eighth and Ninth Centuries. Dumbarton Oaks Papers, Vol. 58 (2004), pp. 175-195.

Jon Mandaville, An Elephant for Charlemagne. Aramco World, Vol. 28 (1977).

Resim Kaynakları:

https://en.wikipedia.org/wiki/File:Harun-Charlemagne.jpg

https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Wasseruhr_Harun_al_Raschid.jpg

https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Europe_814.jpg

Bodleian Library, MS. Bodley 764, Folio 12r (bestiary.ca)

 

 

 

 

Leave a Reply