Bu yazıyı okurken ne kadar zorlandınız?
Bir de şu yazıya bir göz atın.
Kötü yazılmış, bazen üst üste binmiş harfler, bir türlü düz gitmeyen çizgiler, “bu çocuk beni dinlemiyor” diyerek kestirip atan insanlar…
Yazmak, okumak ve ana dili kavramak eğitim hayatı için gereken en temel becerilerden birkaçıdır. Ne yazık ki dünya üzerindeki her çocuk bu becerilere sahip değildir. İlk başta herkesin yapabileceği tipte hatalar ve herkesin yaşayabileceği gibi görünen zorluklar eğer ciddiye alınmazsa, düşük özgüven, diğer becerilerin gelişememesi gibi çok ciddi sorunlara yol açabilir.
Dünya üzerindeki öğrencilerin yaklaşık %10’u bu problemlerle boğuşarak büyüyor. Sizlere bu kadar çocuğun özgüvenini ve belki hayatını mahfeden o müthiş oluşumla tanıştırmak isterim:
“Disleksi okuma, heceleme ve yazma becerilerini edinmede nörolojik kökenli bir farklılıktır.” Avrupa Disleksi Derneğinin sözü geçen öğrenme güçlüğünü için tanımı budur.
Çoğu kişi disleksi adında bir rahatsızlığın var olduğunu ve okulu ne kadar zorlaştırdığını az çok bilir. Fakat eğitim sistemleri ve de birçok insan disleksiyi körlük ya da sağırlık gibi fiziksel olarak kendini belli eden engellerden daha önemsiz görür. Tedavi imkanları daha kısıtlı, özel eğitim olanakları yok denecek kadar az, hatta tanı koyması bile epey bir uğraş gerektiriyor.
Bir öğretmenin öğrencisi hakkında endişe duyması ile öğrenciye bir uzman tarafından teşhis konulması arasındaki zaman çoğu zaman 6 ayı aşıyor. Uzmanın doğru ve kesin tanıyı belirlemesi için ise ayrı bir dikkat ve hassasiyet gerekiyor.
Sizlere son zamanda çıkan ve teşhis koyma yöntemleri için çığır açan yeni bir gelişmeden bahsetmek istiyorum.
Günümüzde Fransızca konuşulan ülkelerde disleksi tanısı koyabilmek için öğrencinin el yazısını inceleniyor. Yazı, BHK adı verilen bir testte 13 ayrı kriterde inceleniyor. Fakat testin sonuçları terapistlerin görüşüne bağlı. Kriter sonuçlarının bir insan yargısına bağlı olması hem tanının gerekenden çok daha geç konulmasını hem de bazı durumlarda yanlış tanı konulmasına yol açabilir.
Bunu önlemek için uzmanlar teknolojiden yardım aldı ve “Tegami” isminde yeni bir yazılım geliştirildi. Özel bir tablet için geliştirilen yazılımın veri tabanında %25’i disleksik olan 300’den fazla öğrencinin el yazısı bulunuyor. Yapılan çalışmalarda yazılım bir öğrenme güçlüğüne %98 başarı oranıyla tanı koyabilmiştir.
Tegami’nin büyük bir avantajı ise öğrenme güçlüğünün ne olduğunu çok net bir şekilde belirleyebilmesi. Öğrenci yazısını tablete yazarken, yazılım bu yazıyı saniyede yaklaşık 200 kere 53’ten fazla kritere göre değerlendiriyor. Bu kriterlerden bazıları; kalemin ne kadar eğik tutulduğu, öğrencinin yazarken tablete ne kadar bastırdığı, yazının ne kadar hızlı yazıldığı ve bu hızın ne sıklıkta değiştiği, öğrencinin elinin titreme oranı ve hangi harflerin en okunaksız yazıldığıdır.
Projede yer alan araştırmacılardan birisi ve çocuk terapisti Thomas Gargot, iki yöntem arasındaki farkı şu şekilde açıkladı:
Yazılımımız bir çocuğun el yazısının değerlendirilmesine dinamik bir açı getiriyor. BHK testinde terapistler ancak yazı yazıldıktan sonra yazıyı değerlendirebiliyor. Fakat Tegami ile terapistler tüm yazı yazma sürecini değerlendirebilir ve çocuğun tüm hareketlerini açıkça anlayabilir.
Thomas Gargot
Gargot’ya göre yazılım aynı zamanda değişik disgrafi türleri arasındaki farkı belirlemek için de bir yöntem oluşturacak. Yazılım topladığı yeni verilerle yazım güçlüğünün, otizm, hiperaktivite veya dikkat eksikliği gibi diğer engellere bağlı olup olmadığını belirleyebilecek.
Bu yazılım ve tableti, teşhis için bekleyen hayatı zaten yeterince zor birçok çocuk ve ebeveyn için gerçekten hayat kurtarıcı bir teknolojik gelişme.
Daha fazla bilgi için: Thibault Asselborn et al. Automated human-level diagnosis of dysgraphia using a consumer tablet, npj Digital Medicine (2018). DOI: 10.1038/s41746-018-0049-x