Kutsal İncirin Tohumu’nu 9 Kasım’da 35. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde izledim ve kimseye çaktırmamaya çalışarak filmde çokça ağladım. Film İranlı yönetmen Mohammad Rasoulof tarafından çekilmiş. Rasoulof İranlı bağımsız bir yönetmen, kendisi şuan Avrupa’da sürgünde olup 2020 yılında Altın Ayı kazandığı There is No Evil adlı filmi ile tanınır. Yönetmen filmlerinin içeriği yüzünden birkaç kez tutuklanmış ve pasaportuna el konulmuştur. Kutsal İncirin Tohumu filminin 2024 Cannes Film Festivali’nde ana yarışmaya seçildiğini duyurmasından sonra yönetmen İran Cumhuriyeti tarafından 8 yıl kırbaçlama, hapis ve para cezasına çarptırılmıştır.
Film, İran İslam Cumhuriyeti’nce kadınlara uygulanan baskıyı bize anlatıyor. Filmde bir ailenin iç dramı ile İran halkının baskılanmış kimliğini görüyoruz. İran Devrim Mahkemleri’ne yeni atanan Iman’ın karısı Najmeh, ergenlik dönemindeki Sana ve Tahran’da üniversiteye giden ablası Rezvan’ı tanırız. Iman’ın yeni görevi bütün aileye büyük sorumluluklar yüklemiştir. Iman ailesine işi ile alakalı bir şey söylememeli, silah taşımalı, kızları sosyal medya neredeyse kullanmamalı, hükümete karşı olan kimse ile sosyal ilişki kurmamalılardır fakat Mehsa Emini* eylemlerinin başladığı gün Rezvan ve Sedef adında en yakın arkadaşı protestoların arasında kalırlar ve Sedef gözünden saçmalar yüzünden ağır yaralanır. Sadece en yakın arkadaşına destek olmak isteyen 21 yaşındaki Rezvan arkadaşını yaralı halde eve getirir fakat anneleri Sedef’in gözündeki saçmaları çıkarttıktan sonra onun evde kalmasını izin vermez çünkü anneleri, kocasının yani Iman’ın bu olaylardan etkilenmesini istemez ve olabildiğince ailesini beladan uzak tutmaya çalışır. Buna çok üzülen Rezvan ailecek yemek yedikleri sırada babası ile tartışmaya başlar, bu tartışma Rezvan’ın babası tarafından suçlu görülmesine yol açar. Tüm bu olaylar yaşanırken anneleri kızlarının yanında olmaz çünkü Najmeh (anne) hayatı boyunca kocası ne dediyse onu yapmış ve sürekli ona destek olmuş bir kadındır, yeri geldiğinde kocası uğruna çocuklarını karşısına alabilecek ve onlara yalancı veyahut hırsız diyebilecek kadar ileri gitmiştir.
Kocası Iman yeni yükseldiği görevinde zorlu seçimler (ölüm cezaları gibi) ile uğraşıyor, bu görev neticesinde kendisine bir tabanca veriliyor. Bu tabancayı evde bir tek Najmeh’e gösteriyor ve her gün aynı yere başucundaki çekmeceye koyuyor fakat bir gün, işe gidecekken tabancasını bulamıyor ve bunun sonucunda evden kimin alabileceğini öğrenmeye çalışıyor. Bütün ailesine karşı güveni sarsılıyor. Kızlarını ve karısını sorgu odasına götürüp ifadelerini aldırıyor.
Filmdeki bu bahsedilen aile kanımca İran halkının küçük bir alegorisi: Aile toplumun en küçük yapıtaşıdır. Eğer aile kavramında bir problem çıkarsa toplum giderek yozlaşmaya başlar. Baba Iman İran hükümetini gösteriyor; karısı Najmeh hükümete boyun eğen bir vatandaş; kızları Sana ve Rezvan ise ayaklanan vatandaşlar.
Film bizlere kadınların da hakları olduğunu ve bunlar için yeri gelirse başkaldırmaları gerektiğini anlatmaktadır. İran’daki kadınlar üzerine getirilen baskılama ve bunun inanç adı altında dayatılan bir politika ile işlenmesi bizlere sadece İran değil, dünyanın birçok ülkesinde kadınların neler yaşadıklarını anlatan küçük bir kesit sadece.
Filmi 9 Kasım’da sinemada izlerken aklıma eğer Türkiye’ de kadınlara haklar verilmemiş olsaydı neler olurdu diye geldi ve bunun tam 10 Kasım öncesi olması beni oldukça etkiledi. Mustafa Kemal Atatürk’ün biz kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermesi, kadının Medeni Kanun önünde eşit sayılması ve kadınların eğitimi ve gelişimi için halk evleri kurulması gibi birçok öncülük yapmıştır. Umarım ki kadının toplum içindeki değeri bir gün anlaşılsın ve sadece belli bir kesim değil, bütün kadınlar olanaklardan eşit faydalansın. Kocasının, babasının fikirlerine boyun eğmek zorunda kalmasın hiçbir kadın.
* Mehsa Emini, 22 yaşında İran’da ahlak polisi tarafından tutuklanmış, hükümet strandartlarına uygun başörtüsü takmadığı gerekçesi ile görgü tanıklarının bildirdiği üzere polis tarafından ağır bir şekilde dövülmüş, bunun sonucunda vefat etmiştir fakat İran hükümeti Emini’nin karakolda kalp krizi geçirdiğini öne sürmüştür. Ardından New York Times’a göre 2009’dan bu yana yapılan İran’daki en büyük protestolar dizisi yaşanmıştır. Sadece İran’da değil uluslararası basın ve sosyal medyada da birçok kadın İran’a destek olmak adına saçlarını kesmişlerdir.