Fenerbahçe UEFA Avrupa Ligi C Grubu’ndaki 3. Maçında AEL Limasol’la GSP Stadı’nda karşılaştı. Maçtan önce, maç sırasında ya da sonrasında herhangi bir sorun yaşanmaması sevindirici haberlerin arasına eklendi. Fenerbahçe tribünlerinde açılan “FOOTBALL IS PEACE & FRIENDSHIP” pankartı ve AEL taraftarının kendilerine ayrılan kısımda dağıttığı bildiri maçın taraftarlar açısından sakin geçmesinde etkili oldu.  22 bin kişilik GSP Stadı’nın büyük bir kısmı boş kaldı. Zaman zaman açılan Yunanistan ve KKTC bayrakları sağ duyulu taraftarların uyarılarıyla kaldırıldı ve maç taraftarlar açısından centilmenlik arasında geçti.  Ayrıca UEFA’nın “ırkçılığa hayır!” anonsların ve, stadın dev ekranlarında gösterilen “RESPECT” mottosuna da değinmeden geçmeyelim.                                                                                                                                         

Fenerbahçe maça Volkan, Gökhan, Egemen, Bekir, Hasan Ali, Mehmet Topal, Selçuk, Caner, Cristian, Sow ve Kuyt ilk onbiri ile başladı. AEL ise Degra, Marcos Airosa, Ouon, Dosa Junior, Carlitos, Dede, Nikolaou, Rui Miguel, Monteiro, Paulo Sergio, Vouho ilk onbiri ile sahaya çıktı.

İlk yarıya ev sahibi ekip iyi başladı. Fenerbahçe’nin 25. dakika da Kuyt ile bulduğu net pozisyon haricinde, AEL baskılı futbolunu sürdürdü. Özellikle Portekizli Monteiro, Fenerbahçe defansına kabus gibi dakikalar yaşattı. Özellikle ilk yarının sonlarına doğru Volkan’ın harika kurtarışları Fenerbahçe’nin geriye düşmesini engelledi. Fenerbahçe defansında daha önce de değerlendirdiğim üzere geri dönüşlerde ve oyun kurma da büyük sıkıntılar yaşanmakta. Defansın ortasındaki ikilinin bir türlü kesin olarak belirlenememiş olması, uyumsuzluk ve formsuzluk yaratıyor.

İkinci yarının başında henüz 50. dakikada Rui Miguel’le önemli bir pozisyon daha yakalayan AEL’in öne geçmesine yine Volkan izin vermedi. Daha sonra Fenerbahçe oyunda dengeyi sağladı diyebiliriz. Karşılıklı top kayıplarının önüne geçmeye başlayan Fenerbahçe biraz olsun rahatladı ve yan toplardan pozisyonlar bulmaya başladı. 61. ve 67. dakikalarda sol kanattan ceza sahası içine yapılan ortalarda Sow&Kuyt ikilisinin organizasyonları sonuç getirmedi. 68. dakikada Krasic, Caner’in yerine oyuna girdi ve orta sahada oyun kurma yüküne ortak oldu. Bu arada dakika 70’de AEL’de oyuncu değişikliği yaşandı: Gilberto oyuna girdi Paulo Sergio oyundan çıktı. Orta saha da yapılan bu değişiklik AEL’in oyunun kontrolünü tekrar eline almasına yardımcı olamadı. Dakika 72’de Fenerbahçe, golü bir duran top organizasyonundan buldu. Egemen, Cristian’ın sağ taraftardan kullandığı kornere altıpasdan yükselip kafayı vurdu; 0-1.

Bu korner organizasyonu bu sene izlediğimiz Fenerbahçe’nin klasik Sow’un ve Gökhan’ın ön direğe yaptığı koşulara kafa uzatmasından farklıydı. Top  altıpas diye tabir edilen bölgeye uzun stopere ortalandı. 77. dakikada aynı pozisyonun tekrarı yaşandı, bu sefer Egemen’in kafa vuruşu üstten auta çıktı. Dakika 73’de Vouho’nun yerini Orlando Sa aldı. AEL teknik direktörü Jorge Costa son oyuncu değişiklik hakkını Nikolau-Bebe değilikliği ile 79. Dakikada kullandı. Bu dakikadan sonra AEL, Aykut Kocaman yönetiminde artık  klasik Fenerbahçe geri çekilmesinin de yardımıyla Fenerbahçe kalesine yüklenmeye başladı. Aykut Kocaman, Volkan’a ne kadar teşekkür etse azdır desek çokta yanlış söylemiş olmayız. Zira son 15(uzatmalarla birlikte) dakikada Fenerbahçe tekrar ilk yarıdaki kabuslardan gördü. 85. dakikada ki Stoch-Kuyt değişikliğiyle topa daha fazla hakim olmaya çalışan Aykut Kocaman pek başarılı olamadı. AEL son dakikaya kadar bastırdı fakat Volkan günündeydi ve kalesini başarıyla korudu. Uzatma dakikasında gelişen kontra-atakta Cristian’ın ceza sahasından yaptığı vuruşta kaleci Matias Degra’dan dönünce maç 0-1 skoruyla son buldu. 90+4’te yapılan Sow-Serdar değişikliğinin oyuna ve skora etki etmediği için bahsetmeye gerek duymuyorum.

Maç sonunda Rum takımının teknik direktörü oyuncularını ortasahada toplayıp teselli etti ve basına oynadıkları oyunun karşılığını alamadıklarından yakındı. Temsilcimiz Fenerbahçe tarafında ise herşeye rağmen kazanmanın ve üç puanın öneminden bahsedildi. Röportaja katılan Egemen ve Volkan’ın aksine Aykut Kocaman takımın iyi bir oyun sergilediğini belirterek basın mensuplarını ve bizleri şaşırttı. Aykut Kocaman’ı genelde samimi görünümü ve bariz olan durumları basınla rahatlıkla paylaşmasından tanıyoruz. Sayın Kocaman’ın sahaya sürdüğü ilk onbirle ilgili soruya “Bugün elimdeki en iyi onbir buydu.” diye cevap vermesini devre arasında transfer istemesi olarak yorumladığımı belirtmek isterim.

B.Mönchengladbach-Marseille maçı 2-0 sonuçlanınca temsilcimiz UEFA Avrupa Ligi C Grubu’nda 7 puanla liderlik koltuğuna oturdu. Tüm futbol otoriteleri gibi Fenerbahçe’nin bu maçtan daha farklı bir skor ve daha iyi bir oyunla galip gelmesini bekliyordum. Gruptaki ilk iki maçında izlediğimiz Fenerbahçe’den esinti bile göremediğimiz bu karşılaşmadaki futbolu hazır oralara kadar gitmişken itelese miydik, ne dersiniz?

Leave a Reply