pub_pop_culture_600

Geçtiğimiz Aralık ayında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Muhteşem Yüzyıl adlı tarihi diziyle ilgili yaptığı eleştiriler Türkiye’yi uzun bir süre meşgul etti. Fakat bu süreç aynı zamanda Amerika’yı meşgul etmiş olacak ki; bunun ardından benzer tartışmalar Amerika’nın gündeminde de yer aldı.

Son zamanlarda, Amerika’da yayınlanan “Pop Culture versus Real America” kafaları bir hayli karıştırdı. Çünkü ABD Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Enformasyon Programları Bürosu tarafından hazırlanan bu broşür ülkeye yeni adım atmış göçmen gençleri hedef alıyor. Hepimiz bu konuda hemfikiriz ki, Amerikan gençliği denilince akla bizim gençliğimizden çok uzak bir gençlik geliyor. Bunun nedeni de, Amerikan dizileri ile bize yansıtılanlar. Amerikan dizilerinin, gerçek Amerikan hayatını iyi lanse ettiği hakkında hiçbir fikrim yok, fakat şu da var ki, diziler gerçek hayatı biraz farklı gösteriyor.

Şunu belirtmek isterim ki, demokratik ülkelerde, devlet hiçbir şekilde medyaya müdahale etmemelidir. Fakat özellikle drama dizilerinde o kadar gülünç replikler yer aldı ki, insana bu kadarı da olmaz dedirtiyor. Neyse ki, televizyonlarda gösterilen hiçbir dizi de gerçek hayatı olduğu gibi gösterme iddiasında değil.

Konunun diğer tarafından baktığımız vakit de, akla ilk önce ülkenin imajı geliyor. Mesela, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da bu kadar sinirlendiren faktör de bu olmalı; çünkü Muhteşem Yüzyıl, 41 ülkede yayınlanan bir dizi ve başbakana göre bu dizide Kanuni’nin aslında at sırtında geçen hayatı yerine haremde Hürrem ile birlikte gösterildiği için bu durum ecdadımızın imajını zedeliyor. Aynı durum Amerika’da da geçerli ki, göçmen gençlere dağıtılan bu broşürde popülaritesi yüksek olan “Gossip Girl” dizisi ile hayır işleri ile uğraşan öğrencileri karşılaştırıyor.

Bazı dizilere baktığım vakit, bu broşürü haklı buluyorum. Mesela, “Gossip Girl”de bir gencin lise hayatı alkol ve uyuşturucu batağında geçiyor ama bunun ardından Yale gibi dünyanın en iyi üniversitesine girebiliyor. Nereden bakarsak bakalım, bu sahneler bana hiç inandırıcı gelmiyor. Eminim ki, “Gossip Girl” de liseli gençlerin gerçek hayat hikâyelerini gösterme çabasında değil ama bazı alkol ve uyuşturucu sahneleri gösterirken, bu durumun gençlere olan özendirici faktörünü de göz önünde bulundurması lazım.

Baştan söylediğim gibi, devletin, medyaya ya da dizilere sansür uygulamasını doğru bulmuyorum. Fakat Türk dizilerinde veya Amerikan dizilerindeki replikler ya da bazı sahneler daha gerçekçi olabilir yoksa durum çok garip diye tabir edebileceğimiz bir şekil hâl alıyor. Sonuçta diziler, bir toplumun popüler kültürünün aynası ve bu yüzden de popüler kültür gerçek hayattan beslenmeli. Neyse ki, her koşulun iyi yönlerini de görebilen biri olarak şunu söyleyebilirim: Türkiye artık içinde bulundurduğu tartışmaları ile dünyadaki var olan gündemi de şekillendirebilecek kadar önemli bir ülke.

Leave a Reply