Bu başarılı röportajı ile birimimize renk kattığı için öğrencilerimizden Dilara KIVANÇ’a teşekkürlerimizi sunuyoruz.

20130304_110303_4

Üniversitemizin İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nde bölüm başkanlığı görevini yürüten sayın hocamız Nilgün Olgüntürk ile meslek ve eğitim üzerine keyifli bir röportaj yaptık. Bu röportajın herkesin vizyonuna bir katkı sağlaması dileğiyle.

Akademik açıdan kendinizi tanıtabilir misiniz?
Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun oldum. Onu takiben, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde yüksek lisansımı tamamladım. Daha sonra da Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nde doktoramı yaptım. Biraz gezdim yani (Gülüyor). Bilkent Üniversitesi’nde doktoramı tamamladıktan sonra, ODTÜ’de öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. Orada çalıştığım esnada, İngiltere’den uzmanlık konum ile ilgili iki projede çalışmam için beni istediler. Hatta ilk olarak başka bir projede görevliydim; ama daha sonra iki projede çalışmaya başladım. Bu vesileyle de London South Bank University’de ilk bir yıl endüstri ürünleri tasarımı bölümünde, daha sonra da hem o bölümde hem de mimarlık bölümünde araştırma elemanı olarak öğretim üyesi kadrosunda çalışmaya başladım. Kalıcı bir kadroda çalışmaya başlamıştım; fakat ülkemi de çok özledim ve bir noktadan sonra da geri döneyim dedim. Bilkent Üniversitesi bana tekrar döner misin dediğinde memnuniyetle kabul ettim. 2004’ten beri de Bilkent Üniversitesi, iç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nde yer alıyorum.

Daha sonra bölüm başkanlığı süreciniz var. Siz bölüm başkanı olduktan sonra yıllardır süre gelen bazı işleyişler değişti, örneğin dizayn stüdyolarının günleri ve saatleri değişti. İleriye dönük ne gibi planlarınız var ve bu sürecin nasıl geri bildirimler yapacağını düşünüyorsunuz?
Evet birtakım değişikliklerin olduğu doğru. Eğitim benim için çok önemli. Hem araştırmacı hem de eğitimci kimliğim ile çok farklı eğitim kurumlarında bulundum. Birinci sınıf öğrencisinden, doktora öğrencisine kadar bütün aşamalarda hocalık yaptım ve birbirinden çok farklı dersler verdim. Yeri geldi stüdyo hocası oldum, yeri geldi ders anlattım. Yani çok yoğun bir şekilde eğitimin her alanında bulunma fırsatı yakaladığımı söyleyebilirim. Bu, bir şanstı benim için. Tasarım eğitiminin içinde olmayı çok seviyorum ve bunun sizlere fayda sağlamasını istiyorum. Tabii ki bu tek başıma yapabileceğim bir iş değil, çok iyi bir ekibimiz var. Hem o arkadaşlarımla birlikte çalışmalarımız hem de sizlerin geri bildirimi çok önemli benim için. Bazı değişiklikler oldu. Değişikliklerin bir kısmı zaten başlamıştı, bir kısmı ise benim bölüm başkanı olmam sonrasındaki süreçte gerçekleşti. Bu aşamanın bir güncelleme olduğunu söyleyebiliriz. Bu bölüm çok eski bir bölüm. Geçmişi 20 yılı aştı ve halen de Türkiye’nin en çok talep gören, en üst seviyedeki iç mimarlık bölümü. Hem öğretim elemanları hem de öğrenciler gözünde çok güzel bir yerdeyiz. Bu sebeple bazı güncellemelerin olması, bölümü o yüksek seviyede tutmayı sağlayacaktır. Üniversite içinde öğrencilerin sadece kendi bölümleri ile değil, diğer bölümlerle de bir şekilde ilişkisinin olması üniversitenin en büyük özelliği. Bu güncellemenin içerisinde stüdyo saatlerinin değiştirilmesinin sebebi de budur. İç mimar tekil tarz bir insan değildir, çok farklı yönlere kayabilir. Örneğin tiyatro sahnesi tasarımından, aydınlatma tasarımına; oradan möble tasarımına kadar geniş bir alan ile ilgilenebilir. Bir arkadaşınız hastanelere konsantre olurken; bir başka arkadaşınız ise otel üzerine çalışabilir. Bu uzmanlıklar değerli olmaya başladı. Yani artık ‘iç mimar her şeyi yapar’ anlayışı yok. Sizin aslında ilgi alanlarınızı ve ara ilgi alanlarınızın kesişimini bulabilmeniz gerekli. Bu ders programı değişimi de biraz bundan dolayı kaynaklandı; çünkü böylelikle özellikle bölüm dersleri hariç öğleden önceki ders saatlerinizde, hangi ara kesitlerde çalışıp kendinizi geliştirmek isterseniz o derslere yönelebilme şansınız oldu. Bunun haricinde, değişim programları ile de çok ilgileniyoruz. Doktora öğrencisinden, lisans öğrencisine kadar mümkün olduğunca her seviyede öğrenciyi göndermeye çalışıyoruz. Yüksek lisans programımız ile çok ilgileniyorum. Çok iyi bir yüksek lisans programımız var ve çok talep görüyor. Türkiye’deki birkaç öncü üniversiteden biri ve gerçekten çok iyi öğretim üyeleri çıkıyor. Türkiye’nin her yerindeki iç mimarlık bölümlerinde bizim mezunlarımız görev alıyor. Bu programımız, bilim ve araştırma ağırlıklı bir eğitim veriyor. Bu iş sadece eğitimci olmakla sınırlı değildir, bilgiyi de üretmeniz gerekiyor. Özellikle iç mimarlık alanında bilgiyi üretip onu öğrencilere sunmak konuyu çok zenginleştiriyor. Tabii, bu sadece yüksek lisans ve doktora eğitimi olarak ele alınmamalı. Öğretim elemanlarımızın da hepsinin uzmanlık alanları var. Bilgi üretirler ve o bilgiyi de derslerinde paylaşırlar. O anlamda çok iyi yerlerde olduğumuzu düşünüyorum ben.

İç mimarlık güncel süreçte kendine yeni yeni kimlik bulan bir bölüm. Geleceğini nasıl görüyorsunuz? Şuan iç mimarların yasal hakları ve nerelerde çalışıp çalışamayacaklarına dair tartışmalar var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu süreci?
İç mimarlık bir ihtiyaçtan doğdu. 19. yüzyılda, mühendislik ve mimarlık arasında bir fark yoktu. Ancak zaman içerisinde uzmanlık gereksinimi duyuldu bu bölüme. Çok fazla yapı yapılıyor; ama bunun dışında çok fazla da iç mekan yapılıyor. İnsanlar iç mekanda bir süre geçirdikten sonra bir değişim istiyorlar. Binanın kendisi duruyor, sadece içi yenileniyor. Otellerde bunu çok görüyoruz. En basitinden, evlerimizde bunu kendimiz yapıyoruz. Kurumsal yerlerde bile oluyor bu. Bankalar güvenilirlikleriyle ilgili konulardan dolayı çok az değişikliği ön gördükleri halde; yine de bir makyaj yapıyorlar, kurumsal kimlik değiştiriyorlar. Bu bir ihtiyaç ve bir tek kişinin her şeye ulaşması da mümkün değil. O yüzden ekipler, uzmanlıklar lazım. İç mimarlık bu uzmanlıklardan biri. Mekan hissi ile ilgilenir ve bunu çok iyi yapar. Bu bir doğal süreç. Tabii ki mesleklerin kendi özlerini bulup nerede yer alacaklarını belirlemeleri zaman alacaktır. Ben bu konuda rahatım. Bu ekipler çok iyi çalışıyorlar. Yurt dışında da Türkiye’de de bu böyle. İç mimarsız bir dünya düşünemiyorum. Herkes biliyor bunu. Aslında meslek oturmuş, kendi kimliğini bulmuş durumda. Hukuksal işlerin de hızla ve zaman içerisinde çözüleceğini düşünüyorum. Değindiğim gibi, artık iç mimarların bile uzmanlıkları oluşmaya başladı. Bu sebeple bir yüzyıl mesleği olarak nitelendiriyorum ben bu mesleği.

Çok klasik bir soru olacak; ama mesleğin içinden biri olarak, Türkiye de ki iç mimarlık ile yurt dışındaki iç mimarlık anlayışını incelediğimizde, nerede olduğumuzu söyleyebiliriz?
Zor bir soru. Aslında bunun ekonomi ile bir ilişkisi olduğunu düşünüyorum ben. Bir arz talep meselesi var ortada. Bir iç mimarın çalışabilmesi için yapı endüstrisinde böyle bir talebin olması gerekiyor. İç mimarlık da aslında en hızlı çalışan, en fazla talep gören bir konumda. İç mimarlar, insanlara kendilerini iyi hissettirmeye çalışırlar ve onlara seçenek tanırlar. İnsanlar seçenekleri severler. Bulundukları mekanda bir değişikliğin olması, canları istediklerinde daha dingin hissettiren; canları istediklerinde daha eğlenceli bir mekanda olmaktan hoşlanırlar. Sektör çok iyi bir durumda olmasa bile, insanlara bunu sağlamak için kurumlar, kuruluşlar ya da ticari yerler tarafından bir iç mimar arayışında bulunuluyor. Ülkemize yurt dışından farklı olarak, büyük ekipler ve büyük kuruluşlar çok yok. Aslında kıyaslamak belki de biraz yanlış olabilir; çünkü ben Londra’nın merkezinde yaşadım ve burası bütün dünyaya iç mimari ve mimari servis sunan bir şehir. En büyük farkı, büyük mimari ofislerin kendi iç mimarlık ekipleri var. Bunlar 5 kişiden, 20-30 kişiye kadar çalışanın olduğu ekipler. Bu mimarlık ofislerin 5-6 katlık kendi büroları var ve bunların neredeyse bir katını iç mimarlar oluşturabiliyor. Yapının başından itibaren, projenin o kısmı iç mimarlık ekibine veriliyor. Tıpkı inşaat mühendisleri ve aynı büronun ekibi arasında olduğu gibi. Bu böyle tek kişinin yapabileceği bir iş değil. O yüzden, bu ekipler onların bünyesinde çalışıyor. Tabii bunlar çok ünlü mimarlar. Artık neredeyse her ders kitabında gördüğümüz mimarlardan bahsediyorum. Standart olarak düşündüğümde, Türkiye de iç mimarlık alanında iyi gidiyor, iyiye gidiyor ve artık insanlarda bunu biliyor, talep ediyor.

Piyasada Bilkent Üniversitesi iç mimarlık öğrencileri daha farklı bir noktada talep görüyor. Bölümümüz mimarlık ve iç mimarlık arasında bir yerde olarak adlandırılıyor. Bu neden kaynaklanıyor?
Eğitim vizyonu o şekilde kuruldu çünkü. İlk kuruluşundan beri amacı yapıyı bilen, strüktürü bilen, ona müdahale edebilen iç mimarlar yetiştirmek oldu. Sizi çok zorlayan yapı, malzeme, detay gibi bir seri halinde derslerimiz var. Bizde yetişen iç mimarlar yapıya müdahale edebilirler. Bunların hesaplarını mimarlıkta inşaat mühendisi yapar; ama bunu bilen insanlar olarak yetiştirildiğiniz için bu size çok büyük bir tasarım gücü veriyor. Böylelikle yapının sınırlarında kalmak zorunda kalmıyorsunuz. Aynı zamanda yakın çevrenin de tasarımını önemsiyorsunuz. Kısacası yapıya müdahale etmeyi ve yapının strüktürünü bildiğiniz için de daha çok talep alıyorsunuz.

Peki akademik açıdan geçirdiğiniz zamanlar dışında neler yapıyorsunuz?
Benim biri kız, biri oğlan olmak üzere iki tane çocuğum var. Biri 2,5, biri 5,5 yaşında. Onlar büyürken yanlarında olmaya çalışıyoruz. Eşim de çalışıyor, ben de bunun için uğraşıyorum. Çocuklarla geçirilen zaman çok kısıtlı oluyor. Ancak ben neredeyse bütün zamanımı çok isteyerek ve severek onlarla birlikte olacak şekilde kullanmayı arzu ediyorum. Bu aralar en sevdiğim şey, onların merakla dünyayı anlamalarını görmek. Dünyada bir insanın yetişmesi çok zormuş. Çocuk sahibi olunca daha net gördüm bunu. Hiç kolay yetişmiyor insan. Düşünün hayvanlar doğuyorlar, bir iki saat içinde yürümeye başlıyorlar. Bir insanın yürüyebilmesi, 1-1.5 seneyi buluyor. İnsanın kendi ana dilinde iletişime geçmesi, 2-2.5 seneyi buluyor. Ondan sonra da binalar yapıyoruz, içlerini yapıyoruz; çok enteresan aslında.(Gülüyor)

Leave a Reply

1 comment

  1. zihni sahan

    Sıhhi tesisat ve iç inşaat için yardimci olmak isterim adım zihnî sahan(05303882905)