kanadında beyaz köpük

tuzlu deniz ve dalga sesi taşıyan martı

kim bilir seninle bir simidi ikiye bölüp kaç kez paylaştık…

 

aynı saatte gittiler bu limandan

senin gemilerin,

benim insanlarım.

 

hiç sohbet edemedik seninle ama

çokça sustuk;

anladık birbirimizi.

 

ikimiz de özgürlükten yanaydık;

senin kanatların vardı, benim uçarı şarkılarım

ve gökyüzü alabildiğine maviydi başımızda.

 

ikimiz de gün ışırken şarkılar söyledik,

benimki bazen içimden.

 

senin başına güneş ve bulut değdi

benim yanaklarıma o ilk yaz kızarıklığı ve yağmur.

 

ama ikimiz de vurulduk aynı sapanla;

seni vuranın eli beş santim, yüreği çocuk,

beni vuranın aklı beş karış, sorsan adam.

 

kızma insanlara güzel martı

kimse onlara sevgiden bahsetmedi henüz.

 

bir gemi vardı ve gitti.

ardında eksik bir yaz ve mektuplar kaldı.

batıp giden güneş bir de.

 

hiçbir şişe, mektubunu kıyıya yetiştiremedi henüz.

 

biliyorum, çay sevmiyorsun ama

biraz daha simit alır mıydın?

Leave a Reply