John Malkovich Olmak

Being John Malkovich

Hani bazı filmler vardır, yıllar önce izlemişsinizdir de yalnızca adını hatırlıyorsunuzdur. Kimisi daha fazlasını da hak etmez zaten; kimisi de çok hak etmiştir beyninizin kıvrımlarına takılıp o sıcak yuvada uyuklamayı, ama kapı dışarı edilmiştir umarsızca. Geçen gün yeniden izleme fırsatı bulduğum “Being John Malkovich” (John Malkovich Olmak) da işte o boynu bükük filmlerden biriydi, nasıl hafızamda yer etmediğine inanamadığım filmlerden biri.Being John Malkovich

Filmin adı okuyucuda/seyircide filmin John Malkovich’in biyografisi olduğu izlenmini yaratabilir. Fakat film, Malkovich’in beynine açılan bir kapıyı keşfeden Craig adlı bir kuklacının ve hayatındaki iki kadının hikayesini anlatmaktadır. Craig Malkovich’in zihnine ilk adım attığında yalnızca gözlem yapabilmektedir. Düşünceleri içinde bulunduğu bedeni etkilememektedir. Buna karşın ünlü bir aktör’ün bedeninde olmak ve dünyayı onun gözlerinden görüp, onun elleriyle kavramak Craig’e tanımlanamaz bir deneyim yaşatmıştır. Yaşadıklarını kelimesi kelimesine anlattığı iş arkadaşı Maxine’in önerisi üzerine, ikili Malkovich’in beynine para karşılığı tur düzenlemeye başlar. Bu noktadan sonra filmin odağı karı koca tarafından tutku ile sevilen Maxine’in, Lotte ile yalnızca Malkovich’in bedenindeyken sürdürmek istediği ilişkisinin sonucunda ortaya çıkan aşk üçgeni olur.

Her ne kadar film birçok izleyici tarafından gerçek üstü olarak tanımlanabilse de, filmde beni en çok etkileyen Malkovich’in Craig’in keşfettiği geçidi kullanarak kendi zihnine girdiği sahne oldu. Zihnindeki işgalcileri hisseden ve hareketlerinin kontrolünü kaybettiğinin farkında olan Malkovich, kendi zihnine ulaştığında yaşayacaklarından habersizdir: kendini, kendi yüzünü taşıyan ve yalnızca tek bir kelimeden – Malkovich – oluşan bir dili kullanan bir insan kalabalığı içinde bulacaktır.

Bireyin toplumdaki rolü ve diğer insanlarla etkileşimleri düşünüldüğünde izleyici kişinin başkalarından etkilenmemesinin mümkün olmadığını bir kere daha kavrayacaktır. Bireyin çocuklukta gösterdiği“kendi” olma ve toplumdan etkilenmeme direnişi zamanla gücünü yitirmeye başlar. Bu yüzden farkında olarak ya da olmayarak zihnini işgalcilere karşı savunmasız bırakır. Bu değişim çevresine uyum sağlamasında önemli bir rol oynasa da, onu özel kılan pek çok özelliği de yitirmesine neden olur. Yani Malkovich’in kendi zihnine yaptığı yolculukla karşılaştığı “kendiliğin içinde kaybolmuş dünya” dan kaçmaya çalışan birey, metrelerce öteden göz alabilen renklerin var olduğu bir dünyada soluk, cansız ve sıradan bir renk olmaktan ileri gidemez.

 

Leave a Reply