Hepimiz 31 Mayıs gününden beri topyekün bir şaşkınlık yaşıyoruz. Öyle bir şaşkınlık ki, yıllardır çevre koruma konusunda yazılanlara, itirazlara, uygulamalara taş çıkartacak bir minik doğa koruma eylemi ile başlayan…
Gezi Parkı’nın yeşil alanının ve ağaçlarının korunmasını isteyen insanlarımız İstanbul’da birden bire ülkemizde iyi gitmeyen hemen her şeye karşı çıkmaya başladılar. Küçük ve haklı bir çevre protestosu nasıl böyle bir toplumsal başkaldırıya dönüştü? Annem çevre bilim doktoru olduğu için bu ülkede yıllardır küçük, orta, büyük birçok çevre protestosuna ve gerekçelerine yakından şahidim ben. Hiçbiri bugüne kadar bu kadar yaygın bir toplum hareketine dönüşmemişti.
Neden şimdi, neden gençler ve niye bu kadar yaygın? Demek ki, insanlarımız ve özellikle gençlerimiz duyarsız değilmiş, üstelik rakamlar Gezi Parkı ülke eylemlerine katılanların yüzde sekseninin 90 Kuşağı olduğunu söylüyor, yani 20 – 23 yaşındaki gençler. Bu gençlerin birçoğu üniversitede okuyor, birçoğu lisede, birçoğu da lise ya da üniversite mezunu olarak işsiz.
Şimdi kalkmışlar meydanlara dökülmüşler, bağırıyorlar, siyasi sloganlar atıyorlar ve en önemlisi de hümanist davranışlarıyla dikkat çekiyorlar, akşam eylemlerini yapıyorlar, sabah eylem çöplerini topluyorlar, Sanki 90 Kuşağı olarak, 80’lerden bu yana sıkıştırılmış, susturulmuş, bezdirilmiş bir toplumun isyan tercümesi gibiler. Bu kuşak, bilişim devriminin çocukları, sosyal medyada kendi devrimlerini yaptılar, onun için çok yaygınlar, ‘tweet’leriyle zeka ve mizah fışkırıyorlar, bizi idare edenleri tedirgin ediyorlar. Bilişim çağına ayak uyduramayanlara karşı devrim bu aynı zamanda.
Ya ayak uyduracaksın, ya da gideceksin mesajı gibi sanki…
Yazan: Zeynep Talu
GazeteBilkent