Aramızda uluslararası karşılaşmalara katılan bir ragbi oyuncusu olduğunu biliyor muydunuz?
Birkaç ay önce Bilkent’teki milli sporcuları araştırmaya başladığımı hepiniz biliyorsunuz. Ve işte bir tane daha: Kemal Ege Gürkan. Uluslararası İlişkiler 4. sınıf öğrencisi ve bir ragbi oyuncusu. Uluslararası camiada ülkemizi temsil ediyor. Peki, bizler onu ne kadar tanıyoruz? Bir öğle arası buluşup gerçekleştirdiğimiz hem onu hem de ragbi sporunu tanımaya yönelik sıcak sohbeti vermeden önce Ege’nin seçtiği bir ragbi videosuyla az da olsa ragbiyi tanıyalım:
GazeteBilkent: Öncelikle çok teşekkür ederim röportaj teklifimi geri çevirmedin Ege. Cahilliğimi bağışla ama öncelikle bana ve okurlarımıza biraz bu spordan bahsetmeni isteyeceğim.
Ege: Oval bir top, daha çok ellerinizi kullandığınız bir spor ama ayak vuruşları da içeriyor. 15 ve 7 kişiyle oynanan çeşitli versiyonları var. Ragbiyi kontak spor olarak özetleyebilirim. Fiziksel olarak temas çok fazla. Dışarıdan barbar sporu gibi görünebiliyor ama değil. Hatta şöyle denilir: “Centilmenler tarafından oynanan holigan oyunu.” Çünkü ragbinin saha dışı kısmı çok önemli. Dünyanın her yerinde bu böyle ve canlı da tutulmaya çalışılıyor. Kültürel öğeleri çok önde olan bir spor. Mesela maç bittikten sonra yenilen takım koridor yapar ve yenen takımı alkışlar. Yenen takım o koridordan geçer ve tebrikleri kabul eder. Ayrıca takımlar maçtan sonra beraber vakit geçirirler. Farklı bir ruhu var. Sosyal yönden insanı çok geliştiren bir spor. Beni sosyal anlamda çok değiştirdiğini söyleyebilirim. Çevrenizi değiştiriyor. Ragbi camiası çok küçüktür. Oyuncular birbirlerini çok iyi tanırlar ve hepsi ulaşılabilirdirler. Oyuna gelince çok karmaşık bir oyun, taktiksel olarak da öğrenmesi çok zaman alıyor. Ben 1,5 sene pek bir şey anlamadan sahada dolaştığımı hatırlıyorum.
GazeteBilkent: Şiddet içeren bir spor değil diyorsun yani Ege?
Ege: Topa ulaşmak için birbirimizi düşürürken belli kurallar var. Hakemle de kaptan dışında hiçbir oyuncu temasa geçemez, konuşamaz. Futboldan belki bu konuda daha uygar. Nabzın bu kadar yükseldiği bu sporda nadiren kavga görürsünüz. Bir kavga çıksa olay olur, haber yapılır.
GazeteBilkent: Temasın yüksek olması sebebiyle Amerikan futboluna benziyor sanki?
Ege: Benzetiyorlar ama aslında çok ayrı bir oyun. Amerikan futbolunda aksiyon süresi 10-15 saniyedir ama ragbi öyle değil sürekli devam eder. Amerikan futbolunda yere düştüğünüzde oyun durur. Ragbide 80 dakika aksiyon içindesiniz. Ragbi daha eski bir spor; daha temel olduğunu söyleyebilirim. Ragbide koruma yok zaten bu gayet büyük bir farklılık.
Aslında tek bir spora benzetmek yanlış. Bir futbolcu kadar hızlı ve bir güreşçi kadar güçlü olmalısınız. Bir basketçi kadar da patlayıcı gücünüz olmalı. Farklı özelliklerinin farklı sporlara benzetilmesi daha uygun. Hentbola da bazı noktalarda fiziksel kontağın yüksek olması sebebiyle benzeyebilir. Güreşe de bazı noktalarda benzeyebilir. Hatta daha ilginç bir şey söyleyeyim, eski güreşçilerin de çok yaptığı bir spor bu.
GazeteBilkent: Ragbi birliği & ragbi ligi farkı nedir?
Ege: Ragbi birliği kodu 15’tir. Ragbi ligi ise 13’lüdür. Oyuncu sayısıdır bu. Ragbi çok eski bir spor, 1800’lerin başına kadar geçmişi uzanır. O zamanlar oyunda tek bir kod mevcut, ancak özellikle İngiltere’de işçi sınıfı, mesailerinden kısarak oynadıkları bu oyunu artık para kazanarak oynamak isteyince ‘’Rugby League’’ kuruluyor, oyun daha gösteri amaçlı, daha seyir zevki hedefleyen bir hale getiriliyor ve profesyonel bir ragbi çeşidi ortaya çıkıyor. Daha popüler olan Union ise 1996’ya dek amatör kaldı ki bu da değerlerini korumasını sağladı.
GazeteBilkent: Dünyada en çok izlenilen sporlardan birisi, sence neden Türkiye’de bu kadar insanlar alakasız?
Ege: Şöyle bir istatistik vereyim. Ragbi Dünya Kupası, olimpiyatlar ve Futbol Dünya Kupası’ndan sonra en çok izlenilen spor organizasyonu. Aslında Türkiye’de 1940’larda bir süre oynanmış 3’lü bir lig oluşturulup ama bu serüven uzun sürmemiş. 99’da İstanbul’da Ottomans’ın kuruluşuyla yeniden başlamış serüven. Evet, medyada görünürlüğü çok az, ancak maçlarımızda kavga çıktığında medyaya çıkabiliyoruz. Ama şunu hissediyorsunuz, 4-5 sene önceye göre bugün ragbi dediğinizde ‘o ne abi ya’ diyen insan sayısı bir hayli azalmış durumda.
GazeteBilkent: Peki Ege, konuyu biraz da senin kariyerine getirelim. Bu spora başlaman nasıl oldu?Ege: Arkadaş tavsiyesiyle başladım. İstanbul’da lisedeyken kendi lisesinde takım kuran bir arkadaşım beni de çağırdı. Sonra kendi lisemizde de bir takım kurduk. Ardından ilk Türk takımı olan İstanbul Ottomans’ta oynamaya başladım. Ankara’ya da üniversite sebebiyle gelince (Bilkent’te ragbi takımı yok) ODTÜ’de oynamaya devam ettim. Burada Türkiye Şampiyonluğu yaşadık, ayrıca kendimi geliştirebileceğim bir ortam buldum.
GazeteBilkent: Peki Bilkent’te takım kurmayı düşünür müsün Ege?
Ege: Aklımdan geçmedi değil ama çok büyük gayret gerektiren bir iş bu ve Bilkent’te bu hedefe ulaşılabileceğini düşünmüyorum. Takım sporlarında bir hayli gerideyiz. ODTÜ’yle kıyaslarsak orada takım sporlarına bir hayli ayrıcalıklar sağladıklarını söyleyebilirim. Bilkent’te evet öğrencinin bireysel spor yapması için her türlü imkân var ama takım sporları pek destek görmüyor. Bu yüzden de enerjimi boşa harcamak istemedim. ODTÜ Ragbi gibi istisnai bir şekilde iyi işleyen bir takıma odaklanarak ve katkıda bulunarak daha doğru bir tercih yaptığımı düşünüyorum.
GazeteBilkent: Peki, arkadaşların ya da okul ne kadar senin farkında?
Ege: Çevrem biliyor tabi. Dediğim gibi bir hayli farklılaşıyorsunuz. Ragbiden öncesi ve sonrası diye. Kimliğiniz haline geliyor bu oyun. Benim çevremde ragbiye bir yerden bulaşmamış oyuncu olsun, seyirci olsun çok az kişi var. Arkadaş çevreniz bir şekilde bu sporun içine çekiliyor zaten.
GazeteBilkent: Aynı zamanda hakemlik de yapıyorsun galiba?
Ege: Türkiye’de ragbi konusunda kalifiye insan çok az. Oyunculardan da faydalanmak gerekiyor bu yüzden. Kendi ligimizde ve grubumuzda olmayan maçlarda hakemlik yapıyoruz. Oyuncu olmak kadar zor, kurallar çok fazla ve bazıları çok hassas, hakemlik için de ciddi bir deneyim ve çalışma gerekiyor.
GazeteBilkent: Başarılarınızdan bahseder misin, milli takım oyuncusu olarak?
Ege: Ragbi, 2009’da olimpiyatlara 7’li ragbi olarak dâhil oldu, 2016 ve 2020’de oynanacak. Böylece federasyon da milli takım konusunu ciddiye almaya başladı. Avrupa Federasyonu’na 2012’de bu rüzgârla üye olduk. İrlandalı bir hoca, teknik sorumlu olarak göreve getirildi. Bu arada Avrupa’da oynayan çok fazla Türk oyuncu var, Fransa’da ve Almanya’da. Onlar bizden üst seviyede oynuyorlar tabi. Ama çok katkıları oldu milli takımın şu anki durumuna. 2012’den beri de Avrupa Uluslar Kupası’nda oynuyoruz. 7. Seviye’den başladık ve takım geçtiğimiz aylarda 6. Seviyeye yükseldi.
GazeteBilkent: Milli takım oyuncusu olmak nasıl bir duygu?
Ege: Ben pek onun ayrımına varamadığımı düşünüyorum. Bu da çevremde benden üst seviye olan oyunculardan bir şeyler kazanmaya çalışmamdan, bulunduğum bu yeni ortamı gözleme içgüdümden, tecrübe edinmeyi performans sergilemenin önüne koymamdan, kısacası oyunculuk dışı bazı şeylere kaymamdan kaynaklanıyor ki bu da kişiliğimle alakalı olabilir.
GazeteBilkent: Haftada kaç gün antrenman yapıyorsun, yoğun bir tempon olsa gerek?
Ege: Takım olarak 3 gün ragbi antrenmanımız var. Bireysel veya takımca bireysel antrenmanlarımız da oluyor. Ben haftada bir ya da iki gün dinlendiğimi söyleyebilirim.
GazeteBilkent: Çok yoğun bir tempon var, derslerin etkilenmiyor mu?
Ege: Her insanın günlük bir iki saatini spora yer ayırabileceğini düşünüyorum ben, hayatını pek de etkilemeden. Çalışan insan için de öğrenci için de böyle olmalı.
GazeteBilkent: Ege çok teşekkür ederim vaktini ayırdığın için. Milli takımla beraber çok daha iyi yerlere geleceğinize inanıyorum.