Bilindiği üzere, Almanya Türk kökenli pek çok insana ev sahibi yapan bir Avrupa ülkesi. Altmışlarda başlayan işçi göçü dalgası, üç kuşak sonunda halen bugün devam ediyor. Almanca öğrenmemek için direnen birinci ve ikinci kuşağa karşın, adeta Türkçeyi zor konuşan bir üçüncü kuşak var karşımızda. “Alman gelinler, ithal damatlar, akraba evlilikleri, oturma izni garantili Almanca kursu ilanları, Alamancılar, gurbetçiler; anlayacağımız üzere Almanya’da Türk olmak üzerine epeyce geniş bir jargon var.
Yaşanan pek çok gelişmeye, karşılıklı uyum çalışmalarına rağmen, Almanya’da Türk olmak, bir yerde öteki olmak. Alman Hükümeti, önceliğinin “Alman” vatandaşlarını korumak olduğunu her fırsatta vurgulasa da, yabancılara karşı uygulanan politikalar bir çok noktada tepki çekiyor. Yabancıların homojen sosyal ve ekonomik ortamda çatlaklar oluşturmaları, dil öğrenmekte sıkıntı yaşamaları, toplumun huzurunu ve güvenliğini bozacak bir takım olaylara neden olmaları, sosyal devlet yardımlarından fazlasıyla faydalanmaları ve farklı dini-kültürel getirilerle Alman kültürü dışında değerleri topluma yansıtmaları, sağcı eğilimlere sahip politikacıların temel endişe nedenleri.
Çok kültürlülük karşısında homojen yapısını, Avrupa tarzı huzur ve sükûnetini korumaya çalışan Alman Hükümeti bir takım doğal tepkiler veriyor. Bir gazete yazısından daha geniş çerçevede değinilmesi gereken neden ve sonuç ilişkilerine dayalı bir mesele, Almanyanın ötekileri.
Bu yazının sizi götürmek istediği nokta, bir takım küçük önlemlerin Almanya’da yaşayan; nerdeyse bütün ömrünü Almanya’da geçiren insanlar için can sıkıcı durumlar oluşturduğunu kabul etmek.
En son gidişimde, pasaport kontrolünde yaşadığım bir durum beni bu yazıyı kaleme almaya itti. Avrupa Birliği vatandaşı olanlar ve
diğerleri olarak ayrılıp rutin pasaport kontrolünden geçiyorduk fakat bu kez işler biraz daha uzun sürdü. Yaşlılar genelde sıranın önündelerdi ve nerdeyse onar dakika soru yağmuruna tutuldular. Tahminen her birinin yaklaşık otuz yıldır Almanya’da yaşadığını ve 60 yaş üstü olduklarını söyleyelim; ellerinde pasaportları var, çoğunluğu Türk vatandaşı ve çoğunluğu akıcı bir şekilde Almanca konuşamıyor; kadın olanlar nerdeyse hiç konuşamıyor. O esnada şunu düşündüm, bu insanlar artık çalışmıyorlar yani Alman ekonomilerine bir katkıları yok ve muhtemelen sigortalılar; katkıları yok fakat zararları var. Üstelik yılın yarısını Almanya’da geçirmiyorlar.
Bazen bireyleri baz almadan, temel ekonomik ve sosyal kaygılarla yürüyor elbette devlet politikaları, hemen her toplumda vatandaşlar bunun farkında. Ukrayna mesela güne böyle gerçeklerle uyanıyor son birkaç aydır. Bizim uyandığımız gerçekler de sağduyusuz siyasetimizi her fırsatta gün yüzüne çıkarıyor. Fakat dünyanın bir yerinde halklar zalimlere karşı mücadele veriyor, onların uyandıkları sabahları, Yermük’ü unutmayalım. Yazımı, bu temenniyle bitirmek istiyorum.