Yorucu bir gün geçirdiniz. Mesai saatinin bitişine müteakip o akşam saatlerinin rahatsız edici kalabalık trafiğiyle de başa çıktıktan sonra, sinirleriniz iyice laçkalaştı. Evinize geliyorsunuz, üstünüze rahat bir şeyler geçirip rahatlamak istiyorsunuz. Ancak havalar çok sıcak. En iyisi balkonda oturup biraz hava almak. Ancak benim gibi başkentin tam göbeğinde oturan biriyseniz ne mümkün? Ankara’da balkona çıktığım zaman hava almaktan çok havamı alıyorum. “Sen de gece ortalık daha sakinken dışarı çık!” dediğinizi duyar gibiyim. Ben de bir iki gün önce aynen öyle yaptım. Birkaç haftadır Didim’deydim ve daha Ankara’ya döneli bir hafta olmamıştı ki çoktan bunalmıştım bile. O şehir gürültüsü, koşuşturmacalar ve biriken işler beni hemen alt üst etmişti.
İşte aynen yine böyle bir günün gecesinde balkona rahat bir nefes almak için çıktım ve Didim’de edindiğim bir alışkanlıktan olsa gerek yüzümü hemen gökyüzündeki yıldızlara çevirdim. Çevirmez olaydım. Şehir ışıklarından yıldızları görmek ne mümkün. Belki biraz zorlarsam az buçuk bir iki parıltı görüyordum o kadar. Oysa Didim öyle miydi? Gökyüzünde size her bir takım yıldızını sayabilirdim. Aynı yıldızlar milyonlarca yıldır neredeyse aynı yerde olmalarına rağmen küçücük dünyadaki bu büyük farklılık az sinir bozucu değildi doğrusu. İşte tam o sıralarda -bir yandan da yeni gazete yazımın ne olacağı hakkında kafa yorarken- bir şeyi fark ettim. Hep tarih geçmişte diyorduk. Evet bu doğruydu. Ancak tüm bu geçmişe tanıklık eden ve günümüzde hala bizimle olan şeyleri nasıl olur da atlamıştık. Anlayacağınız, tarihi yerde ararken gökte bulmuştum.
Tarihi çok uzaklarda aramaya da gerek yok aslında. Merak edenleriniz için en yakınımızdaki Güneş’te dahil Dünya’mıza tarihin derinliklerinden gelen birçok ışık bulunmakta ve bu ışıklar yıldızların tam da kendisi. Ancak yıldızları bu özellikleriyle ele almadan önce şu günlerde gökyüzüne baktığımızda ilginç yıldızlar görmenin mümkün olduğunu söylemekte fayda var. Bilindiği gibi, her gün dünya üzerinde bulunduğunuz konum her neresiyse baktığınız saate de bağlı olarak izleyebileceğimiz yıldızlar sürekli değişmektedir. Bunun nedeni Dünya’nın kendi ekseninin yaklaşık 23.5 derece eğik olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla her sene benzer tarihlerde gökyüzüne baktığımızda göreceğimiz yıldızlar hemen hemen aynı olmaktadır. Ancak elbette ki yıldızların hepsi kendilerine özgü hızlarıyla günden güne belirli bir seviye yeryüzüne yaklaşmakta ya da uzaklaşmaktadır. Bu nedenle de bir an gelebilir ve her sene aynı vakitte gördüğünüz yıldız zamanla görünmemeye başlayabilir ya da belki de daha önce hiç görmediğiniz bir yıldızı görmeye başlayabilirsiniz.
Bu arada ışık hızı kavramından bahsetmeden de olmaz. Saniyede hemen hemen 300.000 kilometrelik bir hıza sahip olan ışığın bir yılda katettiği mesafeye ışık yılı denmektedir. Bu nedenle uzayda uzaklık ölçü birimi olarak ışık yılı kullanılması elbette ki makûldür; çünkü yıldızlar arası mesafe o kadar büyüktür ki böylesine yüksek bir uzaklık bildiren bir biriminin kullanılması son derece doğaldır. Örneğin; Dünya’ya Güneş’ten sonra en yakın yıldız olan Proxima Centauri isimli yıldız yaklaşık olarak 4.22 ışık yılı uzaklıktadır. Bunun anlamı Proxima Centauri isimli yıldızdan gelen ve saniyede 300.000 kilometre hızla hareket eden bir ışığın hemen hemen 5 yıl içerisinde Dünya’ya varacağı anlamına gelir. Yani bir diğer değişle Dünya’dan bu yıldıza baktığımızda göreceğimiz şey bu yıldızın sadece 5 sene önceki hali olacaktır. Bu durumu düşünmek bazen insanlar için son derece fantastik bir hal bile alabilir. Öyle ki, belki de gerçekte yok olmuş ve bize binlerce ışık yılı uzakta bulunan bir yıldızı şuan da çok net görmek mümkündür.
Bununla birlikte, gece çıkıp gökyüzüne baktığımızda yaklaşık 3000 ile 8000 arası yıldızı net olarak görmek mümkündür. Ancak bunların arasında bir tanesi vardır ki diğer yıldızlara göre çok daha parlaktır. Bu Sirius isimli yıldızdır. Bir de yine Sirius’un yakınlarında bulunan ve dörtgenimsi bir şekle sahip olan Orion isimli bir takımyıldız bulunmaktadır. Sirius yaklaşık 8.6 ışık yılı uzaklıktayken, Orion’un içerisinde altta bulunan iki yıldızdan soldaki Saif 645, sağdaki Rigel ise 1000 ışık yılı uzaklıkta bulunmaktadır. Yani günümüzde gördüğümüz Sirius yıldızının ışığı 2005 yılında daha Türkiye ile AB arasındaki katılım müzakereleri başlamadan önce yola çıkmıştır. [pullquote_right]Saif’in ışığı 1369 yılından, Osmanlı padişahı I.Murat’ın zamanından gelirken, Rigel’in ışığı ise 11.yüzyılda daha Alparslan bile ortada yokken yola koyulmuştur.[/pullquote_right]
Bu örnekler bir kenara, gökyüzünde öyle yıldızlar vardır ki bizim gördüğümüz görüntüleri belki daha insanların var olmadığı zamanlara, belki de daha Dünya’nın bile oluşmadığı zamanlara kadar dayanabilmektedir. Belki her gün baktığımız bir yıldızın ışığı tam da bizim doğdumuz zamandan kopup gelmekte ya da Amerika’nın keşfedildiği günlerden bize bir hatıra olabilmektedir. Kısacası sakin bir gecede -Ankara gibi bir yerde olmadığınız sürece- gökyüzüne bakmak bizleri günün yoruculuğundan bir süreliğine uzaklaştırabilmektedir. Kim bilir belki de bu gece gökyüzüne baktığımızda yola çıkan bir yıldız ışığı, yıllar sonra yine gökyüzüne baktığımız bir anda karşımıza çıkabilir?