Türkiye, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle beraber yeni bir nitelik kazandı. Nasıl Türkiye sorusunun cevabı “yeni” olarak veriliyor artık. Peki nedir bu yeni Türkiye? Hangi gerekçelerle bu niteleme yapılıyor. Şuna bir göz atalım:
- Öncelikle yeni Türkiye iki kutuplu bir yapıdan oluşuyor. Bir yanda iktidarın yanında veya yanında olabilecek yurttaş, diğer yanda tamamı potansiyel tehdit ve iç düşmanı oluşturan bir vatana ihanet şebekesi. Bu gruba muhalefet dedikleri de oluyor.
- “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ifadesi, egemenlik kayıtsız şartsız AKP’nindir olarak değiştiriliyor. Zira buradaki millet AKP ve ona oy verenler olarak algılanmakta ve bu egemenlik yetkisi ancak iktidara bağlı yasama, yürütme ve yargı organları aracılığıyla onun çıkarları için kullanılmakta.
- Yeni Türkiye’de büyüme daha fazla dolar milyarderi yaratmak üzerine kurulu, işçi kanıyla beslenen 19.yy vahşi kapitalizmine denk geliyor.
- Toplumun huzuru için fırsat eşitliğinin sağlandığı, adil gelir dağılımının, asgari yaşam ve çalışma şartlarının oluşturulması amacı güden Sosyal Devlet ilkesinin yok sayılması anlamına geliyor.
- Üstünlerin hukukunun daha da güç kazandığı, yolsuzlukların, üç kağıdın, yandaşçılığın zirve yaptığı devlet anlamına geliyor.
- Komşu devletlerin iç işlerine karışan, milli bir dış politika yerine siyasal islam temelli gizli ajanda politikası uygulayan ve bu nedenle ülkeyi hızla yalnızlaştıran dış politika anlamına geliyor.
- Halktan kopuk fil dişi kulelerde oturma anlayışına, milletin parasının şaşalı saraylarla ziyan edilmesi anlamına geliyor.
- Kurucu değerlerin küçümsendiği ve unutturulmaya çalışıldığı bir sistem
- Sanatta, sporda, edebiyatta, bilimde ve eğitimde dibe vuran, nereye gittiği belli olmayan vizyonsuz, dar politikalar
- Dünyayı ve ülkeyi sunni Müslümanlar ve diğerleri olarak algılayan anlayış, Müslümanın Müslümandan başka dostu yoktura giden zihniyet,
- Özgürlüklerin sadece dindar ve kindar nesle verilmiş bir hak olması
- Devlet liderliğinde, Ulu ve Önder sıfatlarına sahip olma isteğinin sarayla kendini göstermiş olan Ata’lık bahsi
- Fiili ve hukuksuz tek adamlık, başkanlık sevdası,
- İktidarda kalma aracı olarak kullanılan sözde demokrasi, özgürlükler ve hukuk sistemi
- Son olarak adaletin sadece bir yazar ismi olduğu, yalnız, kutuplaşmış ve mutsuz Türkiye. Kulağa pek yeni gelmiyor. Sizce de öyle değil mi?
Başına Yeni sıfatı konulan Türkiye benim gözümde üç aşağı beş yukarı böyle. Olumlu yanları yok mu bu yeninin diyecek olursanız vardır muhakkak ancak onu yazan insan sayısı o kadar çok ki bana gerek kalmaz diye düşünüyorum.
Yeni Türkiye’de futbol
Altı yaşından beri futbol oynuyorum. Hayata dair duyduğum en büyük zevk, eğlence aracıydı benim için futbol. Yaptığımız mahalle maçları, geliştirdiğim arkadaşlıklar, mücadele, fair play, kötü alışkanlıklardan uzak tutma gibi bir çok sağlıklı işlevinden yararlandım sporun ve futbolun. Fakat ne yazık ki futbola olan inancım, sevgim, tutkum şike olayları ile gün yüzüne çıkan kirli çamaşırlarla son buldu. Anladım ki bütün iyi niyetimizle takip ettiğimiz oyun aslında tamamen bir kurmaca. Futbol-siyaset ilişkisi, futbol-mafya ilişkisinin bile önünde. Talimatla atanan federasyon başkanları, tribünlerde yaşanan siyasi gerilim, stadlara verilen isimler, çıkan tapeler, şikeler , suçlamalar derken Türkiye ligini izlemez, kendi takımımı desteklemez , milli takım maçlarına dahi bakmaz oldum. Hadi bu benim kişisel alınganlıklarım, küskünlüğüm..İyi de arkadaş bu milli takımın hali nedir?
80 milyona dayandık Suriyeli mültecilerle birlikte. Bir 11 kişi sahaya süremiyoruz. Gurupta sonuncu olduğumuz takımı hala Fatih Terim yönetiyor. Bu takımın başkanı hala Yıldırım Demirören. Futbolcu desen sahada yok, taraftar desen perişan , teknik yok, direktif yok, başkan hiç yok..Kim bu takımın sahibi? O en sevdiğimiz kelime “millet!”. Peki bir milleti bu şekilde rezil etmeye kimin ne hakkı var. Ne hakkınız var bizi o dünya kupası heyecanından mahküm etmeye. Ayrıca evet, bütün bu başarısızlıklardan sonra alınan paralar da göze batmıyor değil.. Milyonlar harcanıyor ama ortada bırak oyunu, ruh yok! Bütün bunlar yetmiyor, bu rezalete en yüksek yerden destek geliyor.” Bunlar Brezilya’da kumda oynuyorlar, o yüzden güçlü bu adamların bacak kasları!! Fatih hoca ne yapsın!” Sayın eski futbolcu Erdoğan’ın bildiği gibi Türkiye’de çim veya sentetik saha yeni yeni yaygınlık kazandı. Bizim de futbol oynadığımız dönemin yarısı kumda geçti. Mesele kum değil. Mesele yerimizin dar olması..
Türkiye son iki Dünya şampiyonasına ve bir Avrupa şampiyonasına katılamadı. İçinde bir o kadar Türk kökenli futbolcunun olduğu Almanya’ya baktığımızda her turnuvada ya şampiyon ya yarı finalist. Yanılmıyorsam Almanlar da kumda oynamıyor..ama çok kültürlülüğü benimsemiş, herkese eşit fırsat veren bir Alman bilinci yaratılmış öncelikle. Küçük yaşta verdiği futbol eğitimini milli politika haline getirmiş, akademiler kurmuş, desteklemiş bir Alman hükümeti var orada. Federasyon başkanlarını atayan, kulüplere direk müdehale eden bir yönetim yok. Futbolu işi bilene bırakmış. Menajerlerin, dayıların amcaların yönlendirdiği futbolcular değil, tekniğiyle, bilgisiyle ahlakıyla seçilmiş futbolcular var. Birbirinin kafasına silah dayayan ve bunu örtbas etmeye çalışan bir milli ruh yok orada! Ya da tüm suçu medyaya taraftara yıkan ancak hiç bir sistemi olmayan bir Hoca..Sanırım bu kadar yeter.. Milli takıma, Türk futboluna bakarak yeni Türkiye’den de pay biçebiliriz.