Modern çağın vebası İslamofobi, mümkün olan her platformda kendini güçlendirmeye devam ediyor. Dünya üzerindeki tüm Müslümanların muzdarip olduğu bu korku; acılarımızın, tepkilerimizin, düşüncelerimizin ifadesinde de sıkça yer alır oldu. Peki Müslümanlar “Aman artmasın!” dedikleri, “Hayır!”larla lanetledikleri İslamofobiyi ne kadar tanıyorlar?
Akan tarih nehrinde uzun zamandır suyu bulunan İslamofobiyi ufak çapta araştırdığımızda karşımıza en büyük puntolarla atılmış 11 Eylül manşetleri çıkıyor. Çok açık ki bu korku ne bir günde oluşabilir ne de yalnızca 21.yüzyıla sığdırılabilir. Ancak bu saldırının halihazırda var olan ön yargıyı ve korkuyu büyüttüğünü kabul etmek gerekir. 2001 yılından bu yana, İslamofobiye sebep olacak şekilde ve İslamofobi sebebiyle öldürülen insanların sayısı on binlerle ifade edilirken buyurun yazımızın asıl sorusuna: Tüm bunların sorumlusu kim?
Bu soruyu “Amerika”, “İngiltere”, “İsrail”, “X”, “Y”, “Z” diyerek cevaplamak çok kolay. Peki ben Müslümanların bu soruyu cevaplarken biraz da öz eleştiri yapmasını istesem çok mu olurum? Batı siyaseti ve medyasında Müslümanlar aleyhine yapılan her eylemin farkındayız. Üstelik hepsini çılgınlar gibi kınıyoruz. Oysa İslam dünyası? Müslümanların, bilinçli yahut bilinçsiz, yaptıkları İslamı ne kadar temsil ediyor? Ve bir Müslüman bir Müslümana, doğrudan veya dolaylı, nasıl zulmedebiliyor?
Soruların peşinden son zamanların pek popüler İslami terör örgütleri beliriyor akıllarda. Kendilerine özgü “cihad” yöntemleriyle İslam’a ve Müslümanlara verdikleri zarar gözler önünde. Müminliği bir kenara koyup kasaplığa soyunan IŞİD’e Bakara 256*’dan bahsetsek, kalplerini açıp da baktınız mı?** diye sorsak meselâ… Cevap ne olurdu? “Gerçek İslam bu değil.” klişesine düşmek istemesem de bu örgütlerin İslam adına çalışmadıkları aşikâr. Biz, kendilerine bakılınca Allah’ı hatırlatmakla yükümlü kimseleriz(İbn –i mace, Zuhd: 4). Nasıl olur da İslam’ın bu yanlış temsiline göz yumabiliriz? Biz bir yanlış gördüğümüzde elimizle, olmazsa dilimizle düzeltip o da olmazsa kalbimizle buğzetmez miydik?((Muslim, İman 78; Ebu Davud, Salat, 232) Nasıl susup da izleyebiliyoruz olanı biteni? Kanlı eller İslam sancağı taşımaya yakışmaz, tıpkı susup kabullenmenin Müslümanlara yakışmayacağı gibi. Haksız temsiliyetlere karşı haklı tepkiler hiçbir “xfobi”nin arkasına sığınmadan verilmeli ki her Müslüman kendi cihadını başlatsın. Böylece, “Bu değil. Bu da değil. Hele bu hiç değil.” gibi saçma itirazlarla tanımlanmaya çalışılan İslam, her zihinde asıl manasını bulsun.
Su götürmez bir gerçek ki İslamofobinin sorumluluğunun en az yarısı Müslümanların üzerinde. Her güçlü ülkenin penceresinden bakarak sayısız komplo teorileri üretmektense çuvaldızı biraz da kendimize batırıp “Yahu bu insanlar ne diye korkuyor acaba?” diye sormak bizleri bu vebayla tanıştıracak ve çözüme yaklaştırılacak. Hakkın yanında durup yanlışa Elif olabilmeyi, doğru yerde doğru kişilere hayır diyebilmeyi, mazluma -kim olursa olsun- el uzatabilmeyi düstur edindiğimiz gün herkes tarafından doğru anlaşıldığımız gün olacak. Zulmün duracağı bu günün hasretini çekiyoruz hepimiz. Tez vakitte kavuşmak temennisi ile…
*”Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah’a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.”(Bakara, 256)
**Usame b. Zeyd’in çatışma sırasında bir düşmanı Kelime-i Şehadet getirmesine rağmen öldürmesinden sonra Hz.Muhammed(s.a.v.) tarafından kendisine defalarca sorulan soru.