Son olarak 2014 yılı Avrupa’da Yılın Futbolcusu Ödülü’nü ikinci kez kazanarak evine götüren Real Madrid’in Portekizli yıldızı Cristiano Ronaldo, futboldaki başarısını bu prestijli ödülle taçlandırarak bir kez daha kanıtlamış oldu. Futbol tarihinin en iyileri arasında gösterilmesinin yanı sıra, onu en iyiye taşıyıp ödüller kazanmasını sağlayan saha içi performansına ek olarak, gol sonrası özgün tarzda sevinçleriyle de popüler bir futbolcu. Taraftarlarına ve diğer pek çok spor izleyicisine hem sportif hem de görsel anlamda yüksek seyir zevki tattıran Ronaldo’nun kendine özgü bu gol sevinçleri çeşitli el/kol hareketleri ve mimikler içeriyor ancak basit bir cümle ile izah edildiğinin aksine bunlar, kompleks bir neden-sonuç zincirinin bir bileşeni aslında. Çünkü sosyo-psikolojik bir düzlemde incelendiğinde, çeşitli araştırmalar; Cristiano Ronaldo’nun gol sonrası sevinç gösterileri ve zaman zaman hakemleri aldatmaya yönelik hareketleri- buna bağlı olarak kazandığı penaltılar- arasında istatistiksel ve nedensel olarak bir ilişki ortaya çıkarmaktadır. Bu noktada; Ronaldo’nun kendisine yapılan fauller sayesinde takımına kazandırdığı pek çok penaltı vuruşu ve bunun sonucu atılan goller bazen göründüğü kadar masum olamayabilmektedir. Çünkü Ronaldo’da hakemi aldatmaya yönelik, psikolog Chris Stride’ın (2010) isimlendirdiği gibi, birdenbire yere düşme, ceza sahasına balıklama atlama, bazen acıdan/ağrıdan kıvranma vb. hareketler sergileme eğilimi bulunmaktadır. Aslında profesyonel kariyerinde onun gibi pek çok rekora imza atmış- ve muhtemelen yeni başarıları da olacaktır- böylesine yetenekli bir futbolcunun haksız bir penaltıdan elde edilecek bu tarz ucuz gollere ihtiyacı olmayabilir. Ancak öncesinde bahsini ettiğim sosyo-psikolojik perspektiften durum ele alındığında, Ronaldo’nun gol sonrası sevinç gösterileri esnasındaki bedensel konfigürasyonu (kollarını açarak genişlettiği vücudu veya kabarttığı göğsü vs.) bazen de sözsüz davranışları (mimikler) psikolojide “yüksek güç” hali olarak ifade edilebilecek bir duruma neden olmaktadır. Bunu, maddi veya fiziksel bir gücün aksine bireyin davranışlarına yön verebilecek manevi bir güç olarak tanımlamak doğru olacaktır. Bu durum, davranışsal olarak olumlu sonuçlar doğurabileceği gibi, birazdan Cristiano Ronaldo üzerinden örneklerle de somutlaştırmaya çalışacağım şekilde hile/aldatmaya yönelik davranışlar şeklinde kötü etkiler de ortaya çıkarabilmektedir.
Ronaldo’nun neredeyse hiçbir maçı gol atmadan geçirmediği ve buna bağlı süreklilik arz eden gol sevinçleri dikkate alındığında, bu sevinç gösterilerinin psikolojik bağlamda yüksek gücü tetiklediği ve bunun da karşıdakini aldatmaya yönelik davranışları artırıcı etkiye sahip olduğu açıktır. Örnekler üzerinden gidecek olursak, La Liga 2010-11 sezonunda Ronaldo’nun Racing Santander takımına attığı gol sonrasında yüksek güç durumunu ateşleyecek kabarmış/genişleyen bedensel duruşu ve yumruk yaptığı elini göstermek doğru olacaktır. Ronaldo’nun başka bir sevinç gösterisi de La Liga’da 2012-13 sezonunda Malaga ile oynadığı maçta attığı ikinci golden sonra gelmektedir. Ronaldo önce taraftarlara doğru koşmuş, sonrasında da jest ve mimikleriyle sahayı işaret etmiştir. Burada tam olarak göğsünü kabartıp genişleyen bir duruş sergilememiş olsa bile, mutlak suretle güç ve baskınlığını vurgulamaya çalışmıştır ki bu da kişinin yüksek güç halini tetikleyebilecek bir etki yaratır. Ronaldo’nun takımı UEFA Şampiyonlar Ligi 2011-12 sezonunda onun golleriyle Bayern Münih karşısında öne geçerken de Ronaldo yine benzer bedensel duruşlarla gol sevincini göstermiştir.
Ne yazık ki Cristiano Ronaldo’nun bu özgün gol sevinçleri ve kutlamaları kadar yüksek güç pozlarının neden olduğu oyun içi hile/aldatmaları da örneklerle sabittir. Mesela 2014-15 sezonunda yine La Liga’da Elche takımına karşı oynarken rakip oyuncunun herhangi bir faulü olmaksızın ceza sahasına balıklama atlamak gibi ( yine burada takımının maçtaki ikinci penaltıyı almasını sağlamıştır).. Başka bir örnek ise Ronaldo’nun UEFA Şampiyonlar Ligi’nde Milan’a karşı oynadığı maçtan verilebilir. Ronaldo maç esnasında Milanlı bir oyuncudan topu kapmaya çalışmış ancak topun kontrolünü tamamen kaybettiğinde yüzüne bir darbe almışçasına kıvranmış ve rakip oyuncunun herhangi bir müdahalesi olmamasına rağmen kendini yere bırakmıştır. Bu ve benzeri aldatmaya yönelik davranış örneklerinin dahil olduğu bir araştırmanın sonuçları Cristiano Ronaldo’yu ilk iki “faker” futbolcunun ardından üçüncü olarak göstermiştir (Stride, 2010).
Bu örnekler tabi ki bütüne yönelik küçük bir kesit sunmaktadır ancak Cristiano Ronaldo’nun saha içi davranış ve hareketlerinin bu küçük çapta analizi dahi bu alanda yapılan güç ve hile/aldatma ilişkisine dair pek çok bilimsel çalışmayı onaylayıp sağlamlaştırmaktadır.
https://vine.co/v/O7jd6Tx9Zmd