Son zamanlarda oldukça popüler olan bir akım “mutlu olmak”. Koşulsuz her durum karşısında pozitif bir duruş sergilemek, hayatlarımızı bir masalmışçasına yaşamaya çalışıp üzüntüleri baskılamak giderek bizleri ele geçirmeye başladı. Özellikle Batı kültürü aracığıyla son yirmi-otuz yıldır pozitif düşüncenin ve olumlu olmanın sınırsız güzellikleri hakkında birçok bilgi edindik. Objektif olarak bakıldığında daima mutlu olmak ve olumlu kalabilmek kavramları insan hayatını güzelleştiren ögeler gibi durmakla birlikte bizleri hızla tükettikleri gerçeğini göz ardı etmeyi tercih ettik uzun zamandır. “Mutsuz Olmak: Bir Yüreklendirme” kitabı mutsuzluk, depresyon ve melankoli gibi konular hakkında son zamanlarda okuduğum ve beni oldukça aydınlatan eserler arasına girmeyi hak etti.
Felsefeci ve “mutluluk araştırmacısı” Wilhelm Schmid’in “Mutsuz Olmak” kitabı aslında modern çağ içinde mükemmel bir mutluluk yakalamak uğruna hayatlarındaki iniş çıkışları görmezlikten gelmeye çalışan günümüz insanlarına gerçekten de bir yüreklendirme niteliği taşımakta. Kitap, kendi içinde çeşitli başlıklara ayrılmakta; mutluluktan depresyona çeşitli konuları ele alan Schmid, ana fikirden sapmadan gerek bilimsel bilgilerle gerekse edebi alıntılarla vermek istediği fikirleri süsleyerek bizlere aktarmakta oldukça başarılı.
Özellikle son yüzyılda hızla gelişen ve iyileşen yaşam koşulları insanların mutluluk beklentilerini yükseltirken diğer yandan sadece hayatta oldukları için mutlu olan insanlar aynı dünyayı paylaşmakta. Aynı zaman dilimleri içerisinde farklı bölgelerde hayatlarına devam eden milyonlarca insan tek bir amaç uğruna toplanmakta: mutluluk. Yapılan reklamlar ve satış için kullanılan pazarlama teknikleri tüm toplumlara sonsuz mutluluk vaad etmekte ve insanlar bu gibi yollarla doyumsuz bireyler haline gelmekte. Öz eleştirimizi de yapabilmeliyiz aslında, elimizdekilerden çok daha fazlasını arzu ediyoruz ve hiçbir zaman doyuma ulaşamayacakmışçasına sürekli muhtaç hissediyoruz kendimizi.
Halbuki her zaman söylenildiği gibi gerçek mutluluk maddi kaynaklardan elde edilenden çok manevi olarak hissedebildiklerimizle mümkün olabilir.
Mutluluğun en önemli sembollerinden biri olan gülümsemenin zıttı olan ağlamak, hüznün ve üzüntünün ayrılmaz bir parçası olması yanında çok önemli bir yatıştırıcıdır. Ağlamak insanı sakinleştirir ve stresini atmasını sağlar, aynı zamanda kalbi iyileştirir. Mutsuzluğu doya doya yaşamak, gözyaşlarıyla taçlandırmak ardından daha büyük mutlulukların, yeni başlangıçların geleceğinin habercisi niteliği taşımaktadır.
Kitapta beni en çok etkileyen nokta ise mutluluğun elbet bir gün tükenebileceğinin farkında olabilmemiz ve bu farkındalık eşiğine ulaştığımız an, aslında tüketilen mutluluğun yeni güzellikler için kapı araladığını farkına varabilmemiz olan bölüm oldu. Bir insan kendini çok mutlu olmak için zorlarsa mutluluğun kimyası bozulur ve mutsuzluğa dönüşür. Eğer hasta olmanın sizi mutsuz edeceğini düşünüyorsanız en küçük bir nezle bile hayatınızı zindan etmeye yeterli olacaktır. Daimi pozitif bir tavır içinde olup hem enerjinizi hem de manevi kaynaklarınızı tüketmektense kendinize mola vermelisiniz. Hayatın güzelliklerini ve inceliklerini keşfetmek için alışılmış mutluluklardansa hüzün bulutlarının dağılmasının ardından doğan güneş her zaman daha değerli olacaktır.
Bir solukta okunabilecek akıcılığa sahip olan ve hepimizin yaşadığımız duygulara ayna tutan “Mutsuz Olmak” kitabı her ne kadar adından olumsuz bir içerik taşıdığını hissettirse de kitap kapağında yazdığı üzere gerçek bir yüreklendirme yazısı. Mutsuzluğun da bizlerin bir parçası olduğunu kabullenmek ve onunla daha büyük mutluluklara ışık tutabileceğimizi keşfetmek için oldukça verimli bir kitap olma özelliğini taşımakta. İçerisinde birçok görüşü ele alan ve deneme lezzetindeki bölümleriyle çok fazla felsefeye boğmayan “Mutsuz Olmak” bir solukta okunacak oldukça keyifli bir eser. Umutsuzluğa ya da mutsuzluğa düştüğünüzde aslında oldukça doğal ve sağlıklı bir süreç içinde olduğunuzu size hatırlatma görevini üstlenecek bu eseri okumanızı tavsiye ederim.