Merhaba…
Buyurun, şuraya oturabilirsiniz.
Rahatlayın öyle başlayalım.
Sorununuz nedir?
Çocukluğunuza dönelim.
Saf gerçeği mi bulmaya çalışsak? Ya da bunun üstündeki bir gerçeği mi? Fiziksel dünyanın kurallarını rahatsız etmekle başlayabiliriz. Yıkın efendim. Yıkın yerçekimini. Alışıldık renkleri değiştirin. Tepenin kulakları ve gözleri olsun. Şemsiyeyle denize açılabilelim. Şamdandan kanatlarımızı takıp uçalım. Uyanabilirsin. Ve şimdi çok farklı bir dünyadasın. Hoş geldin, sürrealist Cyril Rolando’nun evrenine. Gerçeği değil kendi gerçeğini arayan kaybolmuş çocuklarla tanış.
Bu bitmeyen bir seanstı. Hipnotize edici bir terapi de denilebilirdi. Daha uzun süre kaldıkça daha çok detayla boğuşuluyordu. Resimler ve illüstrasyonlar, duyguların aynasıydı. Sanatsal kaygı taşımadan ilham verici karakterleri yansıtıyordu çalışmaları. Hayvanları ve çocukları…
Konuşuyordu sizinle. Bir psikolog gibi çocukluğa dönmemizi istiyor. Hislerimize tercüman oluyordu. Bazen de bir bukalemun edasıyla renkten renge girip doğal olanla ilişki kurmamızı ve ona uyum sağlamamızı istiyordu. Bunların hepsi, dijital ortamda çizilmiş eserler sayesinde gerçekleşiyordu. Aslında bu durum, ironi barındıran bir yaklaşıma neden oluyordu. Nasıl olur da dünyanın saf görüntüsünü yakalamaya çalışan biri, dijital ortamla bunu elde etmek ister? Fiziksel kuralları ve kaderi değiştirmenin en basit yoluydu belki de bu; gerçek üstü çalışmaları, gerçeğin üstünde bir ortamda hazırlamanın sembolüydü belki de.
Neşe ve huzur veren cinsten çalışmalar değildi bunlar. Gerçekten de öyledir. Bir terapiye mutlu olduğunuz için gitmezsiniz. Bir sorununuz varsa bu yola başvurursunuz. Ne de olsa, asıl iham verenin hayatın karanlık yönü olduğunu düşünen Cyril’in dünyasından çıkıyordu bu çalışmalar. Klinik psikolog olan Cyril de işiyle hobisini fazlasıyla harmanlamış gibi gözüküyor.
Döngüler, iç içe geçmiş eğriler… Buraya odaklanmanı istiyorum. Elimi takip et. Değiştiriyorum bildiğimiz dünyayı. Yerine yenisi koyacağım. Gözlerini yavaşça kapamadan önce kendini denizdeki bir çocuk olarak hayal et. Şimdi kapayabilirsin. Duygularını en yoğun biçimde hisset. Dalgalarla mücadele ederek boğulmaktan kurtul.
Gözlerini açtı. Kendisi değildi. Artık başka biri o koltukta oturuyordu. Böcek olarak mı uyanmıştı? Yoksa başka bir versiyon muydu bu sefer ki? Konuşmak için ağzını kıpırdattı. Ve o kelimeler dökülüverdi:
Oyuncak ayım nerede acaba?
Görseller, bu yazıya ilham veren Cyril Rolando‘ya aittir. Diğer çalışmalarını görmek için buraya tıklayabilirsiniz.