Biliyorum, biliyorum… Hayatın sürprizlerle dolu olduğunu, her istediğimi elde edemeyeceğimi, söylediklerinizin mantıklı olduğunu, hayallerimin gerçek olmayacağını. Biliyorum kalp kırıklıklarımın bana ‘hayaller gerçek olmuyordu hep’ diye başlayan daha nice yazılar yazdıracağını. En çok da, neyi bildiğimi itiraf etmekten korkuyorum sanırım, sonunun aynı olacağının ayırdında olduğumdan.
Kafamdaki her şey o kadar net değil bazen. Kırmızılarla süslü aşklarım, siyahlarla bezeli nefretlerim, beyazlarla boyalı umutlarım yok benim; aksine hudutları belli olmayan renklerin oynaştığı bir cehennemde yıllarca yakılmayı beklerken aslında bir yandan da yanan bir denizkızı gibiyim. Yaralı kuyruğumla peşinden yüzdüğüm nice hayalimin, sarı, mor ve kırmızı alevlerce yutulduğunu görüp görmezden gelmek ister gibiyim. Biliyorum aslında ne kadar mantıksız olduğunu, biliyorum kalbimin peşinden gitmenin bu defaya mahsus pek sağlıklı olmayacağını. En nihayetinde biliyorum, bir denizkızının karada mahsur bir halde yaşayamacağını… Ama ben çoktan kirli renklerin çukurlarda göz alıcı sahneler oynadığı kupkuru bir cehenneme düşmüşken, kim takar sil baştan aynı oyunda aynı rolü oynamayı?
Ellerinde tattığım içkinin tadını, hiçbir bardakta bulamayan dudaklarım; gözlerinde hapsolduğum bakışların derinliğini hiçbir dipsiz kuyuda göremeyen gözlerim var seninle dolu. Biliyorum oyunun mantıksız, sözlerin edebi, duyguların saçma, sıcaklığımın yapay geldiğini. Biliyorum, elime her aldığım kağıt kalemde yazdığım satırların sana ithafen olmaması gerektiğini… Ama durduramıyorum içimdeki çılgın denizkızını… Yaralı kuyruğumla ellerine doğru uzanmışken, her defasında daha derine ittireceğini biliyorum ey sevgili! Sınırları çizili olmayan deniz ülkesinin, belirsiz sınırlarını ne pahasına olursa olsun sana açmak ister gibiyim…
Hayallerin gerçek olmayacağını yıllar öncesinden gördüm, denizkızlarının gerçek olmadığını anladığımda. Biliyorum hayatın, kendini suyun akışına bırakacak kadar güvenli olmadığını; ama yine de, inanılmaz bir çabayla yanımda güvende olmanı ister gibiyim. Nedenini anlayamadım ama, benim için neden özel olduğunu anlamayı bekler gibiyim… Ve ne varsa hep o benim ‘hayaller gerçek olmuyordu hep’ diye başlayan yazılarımda, samanlı kağıtlara döktüğüm ağdalı kelimelerimde sen vardın. Ve ne varsa hep samanlı kağıdı koklarken döktüğüm gözyaşlarıma hapsettiğim, yine hala sen varsın.
Biliyorum, biliyorum… Hayaller de ancak denizkızları kadar gizemli ve doğaüstü olabilirler. Ancak bilmediğim ve itiraf etmekten kaçındığım bir şey var. Gerçek olmayacak bu hayalleri, sayfalara gömerken şizofren bir kalem yaratmak, neden her seferinde daha tuzlu olması gerekirken daha tatlı? Neden her seferinde canımı yakması gerekirken, gözlerimi ışıldatıyor?
Biliyorum ey sevgili! Ne sen varsın bu oyunun içinde gerçekten ne de ben. Ama neden hala bu beyhude yakarışlarım?