Gitme o güzel geceye kibarlıkla,

ihtiyarlık yanmalı ve söylenmeli gün karardığında;

öfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında. 

Bilim-Kurgu köşemizin 4. yazısı olarak Christopher Nolan’ın birçok otorite tarafından tüm zamanların en iyi bilim kurgu filmi olarak kabul edilen Interstellar filmini incelemek istedim. Benim gibi uzay meraklıları için bulunmaz nimetler taşıdığı için filmi geçenlerde 4. kez bitirdim. Öncelikle bu yazının devamı yüksek oranda SPOILER içermektedir. SPOILER yemek istemeyenler sadece son paragrafı okuyabilir. Solucan deliklerinden kara deliklere ve yabancı gezegenlere kadar birçok uzay temasını içinde barındırıyor Interstellar. Filmin her noktasında gerçekliğe bağlılığı görmek mümkün. Mesela kara delikler ve solucan delikleri görsel anlamda fiziksel olarak bildiğimiz şekillerine birebir benziyorlar. Bilimsel açıklamaların filmde bu kadar yer almasının sebebi teorik fizikçilerden Kip Thorne’un da baş danışman olarak kadroda yer alması. Stephan Hawking ve Carl Sagan ile çalıştığını söylemek kendisini anlatmaya yeter diye düşünüyorum. Filmin oyuncuları arasında Matthew McConaughey ve Anne Hathaway gibi ünlü isimleri görmek mümkün.

NOT: Aşağıda filmin Hans Zimmer tarafından bestelenen müziği bulunmaktadır. İsteyenler müzik eşliğinde yazıyı okuyabilir.

Tabii ki kara delikler, solucan delikleri ve görelilik kavramı birçok kişi için hâlâ soru işaretleri konumundalar. Fakat filmimizin ana temasını da bunlar oluşturuyor. Onun için filmi izlemeye başlamadan, eğer varsa ön yargılarımızdan kurtulup, devam etmeyi öneriyorum. Eğer filmin her sahnesini bu olabilir mi veya bu çok saçma olmuş diye izlersek, filmden aldığımız zevk bel boyunu geçmez.

GARGANTUA 

Filmimizin ana teması Cooper ve takımının solucan deliğinin diğer tarafındaki gezegenleri araştırarak hangisinin yaşanabilir olduğuna karar vermeleri ve yeni bir dünya bulma çabaları. Ekibimiz yola çıkmadan uzun zaman önce solucan deliğinin diğer tarafına gezegenin en cesur insanları olarak 12 kişi gönderilmiş ve gezegenlerinden çeşitli veriler göndermeleri istenmiş. Buna göre 3 gezegen umut vadediyor. Bunlardan ekibin gitmesi en kolay olanı Miller gezegeni. Fakat Miller gezegeni ile alakalı en büyük problem Gargantua denilen (neden böyle dendiği hakkında hiçbir fikrim yok) kara deliğin yörüngesinde olması. Burada işin içine biraz fizik katmamız lazım. Eğer bir cisim farklı bir çekim kuvvetinin alanına girerse başka bir cisme göre zaman onun için farklı akar. Biz buna fizikte kütleçekimsel zaman genişlemesi diyoruz. Filmde de Miller’ın gezegeninde aynı olay geçerli. Bu da ekibimizi bir yol ayrımına getiriyor. Miller’ın gezegeninde 1 saat, dünyada 7 yıl demek. Açıkçası böyle bir gezegenin filmde olmasına ben biraz karşıyım. Her ne kadar matematiksel olarak mümkün olsada, böyle bir olayın var olması çok uzak bir ihtimal.

Einstein’ın genel görelilik teorisi der ki; kütleçekimsel bir alanda olan bir cisim için zaman çok uzak da olan bir cisme göre daha yavaş akar. Kara delik gibi hem kütle hem de boyut olarak dünyadan çok daha büyük olan bir cismin yanındayken bu zaman genişlemesi çok daha büyük olabilir. Kara deliği de çekimin çok kuvvetli olduğu ve hiçbir cismin hatta ışığın bile içine girdiği zaman çıkamadığı uzaydaki bir alan olarak söyleyebiliriz. Interstellar’da yaşanan zaman genişlemesi ekstrem boyutlarda. Böyle bir zaman genişlemesinin olması için, araştırmalarıma göre çok özel bir kara deliğin olması gerekiyor, Kerr-Newman kara deliği gibi. Bu kara deliklerin bir nokta etrafında neredeyse kendisini parçalara ayıracak bir hızda döndüğü düşünülüyor ve aynı zamanda böylesine bir zaman genişlemesini yaşamak için tam kara deliğin yörüngesinde içine çekilme riskini yaşarken bulunmak gerek. Burada da Miller gezegeninin hızını kaybedip kara deliğin içine çekilmesi lazım ama filmin olabilmesi için tabii ki de bu olmuyor.

Gargantua kara deliği

Bunun yanında, ekip Miller’ın gezegeninden çok kolay bir şekilde ayrılabiliyor. Teorik olarak böylesine bir çekim kuvvetinin yanından kaçabilmek için neredeyse ışık hızına sahip olmanız gerek. Burada ise küçük uzay aracımız hiç zorlanmıyor. Burada, biraz işin içine bir Elektronik öğrencisi olarak matematik katmak istedim. 1025 Joules kadar enerjinin uzay aracının yeterli hıza ulaşabilmesi için kazanılabilmesi gerek. Karşılaştırma için, Dünya Güneşten her yıl 5×1024 Joules kadar enerji alıyor. Buda Cooper’ın uzay gemisinin Dünyanın 2 yılda Güneşten aldığı enerjiye gereksinimi var demek. Aynı zamanda bu gezegenden kaçabilmek için 70,000km/s hıza gerek var. Ama günümüzde en hızlı roketler 35.000km/s de ilerleyebiliyorlar. Bu hıza ulaşabilmek için günümüzden sadece 25 yıllık bir zaman var ve bunu da gerçekleştirebilmek oldukça uzak bir ihtimal.

SOLUCAN DELİĞİNDE SEYAHAT

Interstellar’da bitki üretiminin Dünyada son demlerini yaşıyor olması Dünyalıları insanlığı kurtarabilmek için yeni gezegenler bulmaya yitiyor. Başlarında günümüzde çiftçilik yapan eski pilot Cooper’ın olduğu bir grup kâşif yeni gezegenleri aramak için yola çıkıyor. Burada ekibimizin yardımına nerden geldiği belli olmayan bir solucan deliği yetişiyor. Solucan deliği astronomide evrenler arası yolculuğa imkân veren bir geçit yoludur. Filmde bu solucan deliği Satürn’ün yakınında birkaç yıl önce oluşmuş.

Solucan deliği

Endurance’ın(uzay aracının ismi) kaptanı Cooper ekibini bu tünelden geçirerek farklı bir evrene götürüyor. Bilim kurgu filmlerinde solucan deliklerinin kullanılması çok yaygın aslında. Fakat hiç kimse var olup olmadıkları hakkında kesin bilgiye sahip değil. Albert Einstein’ın izafiyet teorisine göre varlıkları mümkün, ancak günümüzde ne tanık olan ne de fotoğraflayabilen var. Aynı zamanda bilim insanlarına göre solucan delikleri var olsalar bile negatif enerjili bir madde tarafından çevrelenmedikçe çabucak yok olmalılar.

Aynı zamanda Interstellar Hollywood’da Einstein’ın genel görelilik ilkesini görsel olarak tasvirleyen ilk yapım. Görsel efektleri düzenleyen ekip Kip Thorne’un fikirlerinden yararlanarak solucan deliğini parıltılı bir küre olarak tasarlamış.

SONUÇ

Bütün bu detayların ışığında Interstellar’ın hem iyi hem de kötü eleştiriler aldığını söylemek lazım. Bir grup sinir harbi içerisinde filmin akla uygun olmadığını savunurken, diğer grubun pek gerçeklik payıyla ilgilenmediğini söylemek lazım. Fakat 2 grubunda ortak bir noktası var ki Interstellar tam bir görsel şölen. Filmde hem uzay araçları hem de yabancı gezegenler çok güzel bir şekilde ekrana yansıtılmış. Bana göre Interstellar Christopher Nolan’ın en iyi filmi (Bazıları Inception diyebilir). Eğer izlemediyseniz en yakın vakitte kendinizi bu gizemli maceraya bırakmanızı tavsiye ediyorum. İzlediyseniz de bir kere daha bakmaktan zarar gelmez.

                            

Kaynakça:

  1. http://evrimagaci.org/photo/tr/yildizlararasi-interstellar-filminin-bilimsel-analizi
  2. http://listelist.com/interstellar-hakkinda/
  3. http://www.metacritic.com/movie/interstellar
  4. http://www.telegraph.co.uk/film/interstellar/review/
  5. https://www.newscientist.com/article/dn26966-interstellars-true-black-hole-too-confusing/

Leave a Reply