Bugünlerde yaz mevsimini ve getirdiği sıcak havayı geride bırakıyoruz fakat yazdan kalan bir bilinmezlik  hâlâ bizlerle. Geçtiğimiz aylarda ya televizyonlarda görmeye alıştığımız ya da sosyal medyada karşılaştığımız  “Ankara Gölbaşında şarbon vakası”, “İstanbul Silivri’de şarbona yakalanan 22 kişi hastaneye başvurdu” gibi tedirgin edici haberler bugün dilden düştü. Google’da arama düğmesine “şarbon” yazdığımızda güncel olarak çıkan yüzlerce haber mevcut. Ben de bu yüzden bu yazımda şarbondan nasıl korunuruz veya şarbon nasıl bulaşır, kaç çeşidi vardır gibi sorulara cevap aramak yerine, biraz şarbon hastalığına neden olan bakterinin özelliklerinden, biraz tarihçesinden, ve biyolojik savaşta nasıl kullanıldığının örneklerinden bahsetmeye çalışacağım.

İngilizcesi “anthrax” olan şarbon hastalığı Latincede adı Bacillus anthracis olan çubuk şekilli bir bakteri kaynaklı oluşan bulaşıcı bir hastalık. Bakteri ismini Yunanca bir kelimeden alıyor ve bunun dilimizdeki karşılığı kömür. Açıkçası kömür hastalığa çok uygun bir isim, çünkü enfekte olan kişilerin derisinde ülserler görülüyor, rengi simsiyah olan ülserler. Genellikle etobur hayvanlarda görülüyor şarbon, direk insanlarda ortaya çıkan bir formu yok ancak enfekte olmuş hayvanlar bakteriyi insanlara taşıyarak aynı enfeksiyondan insanların da muzdarip olmasına sebep oluyorlar.

Şarbon’un Tarihi

Gelelim biraz tarih konuşmaya. Şarbon ilk ne zaman okundu veya bilindi gibi bir sorunun cevabı tek. Milattan Önce 1491 yılında yani bundan yaklaşık 3500 yıl önce Tekvin de yani Eski Ahit’in ilk beş kitabını oluşturan Tevrat’ın birinci kitabında beşinci veba olarak geçer şarbon. İlk olarak Mısır da bir sığırı öldürmesiyle fark edildiği kayıtlarda yazıyor. Bu olaydan sonra ise, Hint, Yunan ve Roma gibi tarihin gördüğü en büyük uygarlıklarda dönem dönem şarbon patlamaları yaşanmış. Kayda geçmiş ilk salgın Avrupa da ölü hayvanların yün ve kemikleri ile çalışan işçilerde görülmüş. 1800lü yıllarda görülen bu olayda hastalığın iki çeşidi sorumluymuş, ilki en çok görülen formu olan deri şarbonu, ikinicisi ise en az görülen ama en çok öldüren formu olan akciğer şarbonu. Bundan sonraki salgın Amerika’da hayvan lifleriyle etkileşmiş materyallerle çalışan insanlarda görülmüş.

Tabii, geçmişten günümüze bir etki-tepki mekanizması olarak çalışan nedensellik ilkesi de bu olayda geçerliliğini koruyor. Bir çeşit bakterinin sebep olduğu hastalık, tıpta yeni buluşlar getirdi bize. 1881 yılında, mikrobiyolog Louis Pasteur insanların şarbonla enfekte olmalarını engellemek için, ilk aşı çalışmasına girişti, yaptığı çalışmalar başarıya ulaşmasa da 1939 senesinde immünolog olan Max Sterne, Pasteur’ün de çalışmalarını kullanarak yeni bir aşı geliştirdi. Aşısı şarbon bakterisi olan Bacillus anthracis’in canlı ama kapsülü olmayan bir formunu içeren bir çeşit süspansiyondu, günümüzde hâlâ kullanılıyor.

Günümüzde şarbon daha çok tarım arazilerinde, örnek vermek gerekirse Güney Amerika’da, Güneybatı Asya’da, Doğu Afrika’da ve Karayipler de görülüyor. Her ne kadar bu hastalık sık görülmese de, hayvanlarda çeşitli salgınlar görülmeye devam ediyor.

Hayvanlara nasıl bulaşıyor?

Bacillus athracis’in hayvanlara buluşma aşamaları ise şöyle. İlk olarak bu bakteri toprak altında çok uzun bir süre, on yıllarca, inaktif bir şekilde yaşayan sporlar üretiyor. Herhangi bir şekilde bu sporlar vücuda girdikleri zaman su, şeker ve diğer besinlerle etkileşime girip, bakterinin kendini büyütmesini ve çoğalmasını sağlıyorlar. Genellikle enfekte olan hayvanlar sığır, koyun ve keçiler, bunlar ya soluyarak ya da kontamine olmuş toprağı sindirerek hastalığı kapıyorlar. Ve bizi ilgilendiren kısımda, insanlar da hastalıklı hayvanlarla etkileşime girerlerse, sporlar insan vücuduna geçebiliyorlar ve görüp görebilecekleri en nemli ortamlardan birinde çoğalma, yayılma ve toksin üretme gibi son derece insan sağlığına zararlı olan şeyleri yapabiliyorlar.

Günümüzde şarbonun bilinen 4 farklı çeşidi var. Bunlar deri şarbonu, akciğer şarbonu, bağırsak şarbonu ve enjeksiyon şarbonu. Her çeşidi bakterinin vücuda girdiği yoldan adını alıyor. İnsanlar, bir kesik veya sıyrık ile, deri şarbonunu edinebilirler, bu şarbonun bulaşıcı olmayan formu. Bu tip şarbon en yaygın ve en az tehlikeli olan form. Bir kişi yeterli korunma önlemleri alınmadan hayvanlarla temasa geçerse, hastalığa duyarlı hale gelebilir ve eğer hastalık onu derisindeki bir kesikten etkilerse, kesiğin çevresindeki doku hasar alır. İnsanlar hastalığı direk maruz kalma şeklinde algılasa da, enfeksiyon maruziyeti takiben 1-7 gün arasında gelişir ve semptomlar ortaya çıkmaya başlar. Tedavi olmasa bile, hastaların 5 de 1’i deri şarbonundan kurtulabilir, fakat tedavi ile kabaca bütün enfekte olmuş kişiler hayatta kalmayı başarırlar.

İkinci tip ise akciğer şarbonu ve şarbon sporlarının solunmasıyla bulaşıyor. Bu tip şarbon en çok hayvan yünleriyle çalışan yerlerdeki işçilerde görülüyor. Akciğer şarbonu ilk olarak lenf düğümlerinde başlayıp, daha sonra tüm vücuda yayılıyor. Etkileşimden yaklaşık 1-8 hafta sonra gelişimini tamamlıyor ve bu da hastalığın yayılması demek. Ateş, göğüs ağrısı, solunum zorluğu, baş dönmesi, öksürük ve kusma görülen semptomlar. Sadece 10 hastanın 1’i tedavi görmeksizin hayatta kalabiliyor, ama yoğun ve direk hastalığı hedef alan tıpta “nokta atış” diye tabir edilen agresif tedavilere rağmen her 2 hastanın 1’inde mortalite durumu var ve bunlar akciğer şarbonunu literatüre en ölümcül ve en tehlikeli form olarak geçiriyor.

Bir diğer form ise bağırsak şarbonu, şarbonun en az görülen tipi, bugün en çok korkulan veya medyaya göre halk sağlığı açısından en çok tehlikeli olan formu. Bağırsak şarbonuna yakalanmanın tek yolu, enfekte hayvanın etini pişmemiş, yani çiğ olarak tüketmek. Bakterinin gelişimini takiben, boğaz, karın ve eklemler etkilenip ateş, karın ağrısı, boğaz ağrısı, kusma ve ishal gibi griple veya harhangi bir enfeksiyonla kolayca karışabilecek belirtiler ortaya çıkıyor. Şarbonun bu tipinde ise tedavi alan veya almayan hastalar arasında hayatta kalma oranı açısından pek fark yok, her 2 hastanın 1’i kaybediliyor.

Şarbonun son tipi ise enjeksiyon şarbonu. Genelde bu tipe eroin gibi uyuşturucu ilaç kullananlarda rastlanıyor. Bu tür ilaçlarda, maddeyi vücuda sokabilmek için çeşitli iğnelerin kullanılması gerekiyor. Sık olmasa da bazı durumlarda vücuda arzı yapılan madde şarbon bakterisi ile enfekte olmuş olabiliyor. Bu tip şarbon günümüzde diğer formlar kadar yaygın değil. Mesela şu ana kadar Amerika Birleşik Devletleri’nde kayda geçmiş bir vaka yok, fakat eroinin yaygın olduğu Avrupa ülkelerinde sık görüldüğü dikkati çekiyor. Belirtilerine bakarsak deri şarbonu ile benzer özellikler taşıyor ama daha hızlı ortaya çıkıp, daha ciddi bir ilerleme süreci var.

Teşhis ve Tedavisi

Genel olarak baktığımızda şarbon kendini uzun vakitler gizlemeden gösteren bir hastalık. 3-7 günlük bir kuluçka süresi var. Birisinin şarbon bakterisinden enfekte olduğu düşünülürse yapılacak ilk şey bilgisayarlı tomografi ile X ışınları kullanarak hastalığın vücutta tuttuğu yerleri tespit etmek. Ayrıca kandaki antikor ve toksin maddelerin derişimi de teşhiste büyük rol oynuyor. Bazı durumlarda doktorlar doğrudan Bacillus anthracis bakterisini araştırmak için kan veya mukus örneği ve omurilik sıvısı kullanabiliyorlar. Tabii hastalığı kesin teşhis etmek çok da kolay değil. Birkaç farklı laboratuar çalışmasından sonra hastalık teşhis edilip, hangi antibiyotiğin reçete edileceğine karar verilebiliyor. Eğer hasta şarbon ile teşhis edilirse, genellikle ilk yapılan uygun olan antibiyotiğin hastaya verilmesi. İlk reçete edilenler penisilin, doksisiklin ve siprofloksasin türevleri ve bu ilaçlar deri şarbonunda 7-10 gün arası, diğer şarbon türlerinde ise 50-60 günde hastalığı vücuttan atıyor. Araştırmalarıma göre; şarbon hastalığına yakalandıktan sonra tedaviye çalışılmasından çok, yayılmasının engellenmesi açısından önemli bir hastalık. Bunun için ex olmuş hayvanların kontrollü atılımı ve ölmüş hayvanın atılım sırasında oksijen ile temasının kesilmesi çok önemli, çünkü oksijen sporların daha hızlı yayılmasına sebep oluyor, ayrıca doğru karantina yapmak da hastalığın diğer hayvanlara bulaşmasını engellemede önem arz ediyor.

Biyolojik silah olarak şarbon

Böylesine geçmişten günümüze birçok insana ciddi oranda zarar verebilen bir hastalığın, kötü emelli insanların eline geçip, kullanabileceğini düşünmek ise hiç de zor değil. Çağımızın ve geleceğin en etkili savaş çeşitlerinden olan biyolojik savaş, şarbon bakterisi ile de yakından ilişkili. Şarbon bakterisini bu kadar etkili yapan şeyler doğal olarak bulunabilmesi, laboratuar şartlarında üretilebilmesi, uzun süreli dayanaklılığı ve tüketen kişinin anlamasına imkân olmadan yemeğin içine konulabilmesi, nitekim şarbon sporları mikroskobik boyutlarda. Herhangi bir terörist saldırısının şarbon ile ne zaman yapılacağı bilinemese de, ülkelerin sağlık bakanlıkları ve ilgili kurumlar olabilecek bir saldırı için genelde hazır durumdalar.

Bundan 17 yıl önce hepimizin yakından bildiği bir olay yaşandı: 11 Eylül 2001. ABD tarihinde gördüğü en büyük terörist saldırısı ile karşılaştı. Bunu hepimiz biliyoruz. Ama acaba kaçımız 11 Eylül’den sadece 3 hafta sonra gerçekleşen ABD tarihinin en gölgede kalan terörist saldırısını biliyoruz? 2001 yılı Ekim ayı başında şarbon sporlarını içeren zarflar ABD’de posta dağıtım sistemi aracılığıyla çeşitli kişilere gönderildi, yaklaşık 22 kişi hastalıkla enfekte oldu ve 5’i hayatını kaybetti. Sağlık departmanı o dönemde hastalığın yayılmasını engellemek için çok dikkatli ve hızlı olmak zorundaydı ve bunu başardılar. ABD’de yaşanmış bu biyolojik saldırının detaylarını aşağıda paylaştığım linkten okuyabilirsiniz. Şarbonun silah olarak kullanılmasının diğer bir yolu ise uçaktan havaya sporlarını boşaltmak. Bu yolla da havada çökelen şarbon sporları bir salgını başlatmak için yeterli.

Kaynakça: 


1.http://www.npr.org/templates/story/story.php?storyId=93496977
2.http://antibioticsfor.com/anthrax.phtml
3.http://anthraxsymptoms.draze.com/
4.http://antibioticsfor.com/anthrax.phtml
5.http://www.scotland.gov.uk/Publications/2010/11/12104010/6
6.http://www.webmd.com/drugs/mono-93-CIPROFLOXACIN+-+ORAL.aspx?drugid=7748&drugname=ciprofloxacin+Oral&pagenumber=2
7.http://microbewiki.kenyon.edu/index.php/Anthrax

Leave a Reply