Geyikler yıllarca pek çok yerde sembol olarak karşımıza çıkmıştır. Fantastik yapıtlarda ailelerin amblemi olmuştur, günümüzde birçok markanın da logosunda yer almaktadır. Şüphesiz ki sembol olarak bu kadar tercih edilmesinde görkemli duruşu da oldukça etkilidir. Görkemli duruşu ve tabii ki bu duruşun en temel sebebi: boynuzları. Peki, geyikleri eşsiz hale getiren devasa boynuzlarının sırrı nedir?
Geyiklerin boynuzları her yıl kışa doğru dökülür, ilkbaharın sonunda yeniden çıkmaya başlar. Biz de bu döngüyü anlatmaya yeni dökülmüş boynuzlarla başlayabiliriz. Geyikler boynuzlarını aynı anda değil teker teker dökerler. Bu dökülme sürecini atlattıktan sonra ise yeni boynuzlarının temelleri atılmaya başlanmış olur. Yeni boynuzlar büyürken sürecin hızlanması için boynuzların etrafı onu besleyen kadifemsi bir yapıyla kaplıdır. Boynuzlar büyümeyi tamamlayınca bu yapıya olan ihtiyaç azalır ve kadifemsi madde dökülür. Bu durum da kadifemsi maddenin geyiklere zarar verilmeden toplanmasını ve ilaç yapımında kullanılmasını sağlar. Özellikle vücudun kimyasal dengesini ayarlamada kullanılan bu maddenin dökülmesi sonucu geyiklerin boynuzları tamamen kemikleşmiş yapıdan oluşmuş bir hale gelir. Bu kemikleşmiş yapının dökülmesiyle de boynuzların bir senelik süreci sona ermiş olur. Peki geyiklerin boynuzları her sene nasıl bu kadar hızlı büyüyebiliyor? Tabii ki hücrelerindeki kanserleşme sayesinde.
Yapılan araştırmalarda, normalde tümör oluşumunu ve gelişimini tetikleyen çeşitli genlerin geyiklerde aktif olduğu görüldü. Bu durum da her sene dökülen ve sonrasında yeniden çıkan boynuzları ile ilişkilendirildi. Ayrıca bu büyüklükteki organların her yıl hızla yenilenmesinin neden olduğu süregelen hücre bölünmelerinden ötürü geyiklerin kansere daha yatkın olması gerektiği düşünülmekteydi ancak çalışmalar gösteriyor ki geyiklerde kanser görülme oranı diğer memelilere göre beşte dört oranda daha az. Bu farkın nedeninin de geyiklerin boynuzlarında gelişen kanserin bildiğimiz ‘kontrolsüz’ kanserler gibi değil de ‘kontrollü’ bir kanser olmasına bağlı olduğu düşünülüyor. Geyiklerin boynuzlarında oluşan bu kanserin ‘kontrollü’ olmasının sebebi ise tümör gelişimini uyaran genlerin tümör baskılayıcı genler ile birlikte çalışması. Böylece hem boynuzlar hızlı bir şekilde gelişebiliyor hem de geyikler boynuzlarını oluşturan bu kanserden korunmuş oluyor. Yine de geyiklerin boynuz tabanlı olmayan kanserlere karşı bile dirençli olmaları onları kanser karşıtı tedavi araştırmalarının bir parçası haline getirdi. Belki de kanseri yenmenin yolu geyikleri araştırmaktan geçiyordur, kim bilir?
Kaynakça:
https://www.science.org/content/article/cancer-genes-help-deer-antlers-grow
https://www.deer.psu.edu/antlers-the-cancer-that-doesnt-kill/
https://antlerfarms.com/blogs/articles/what-are-the-benefits-of-deer-antler-velvet