İzlenimcilik, diğer adıyla Empresyonizm Akımı, 1865 yılında ortaya çıkmış, 1900’lere kadar değişerek ve gelişerek ilerlemiştir. Paris’te ünlü bir fotoğrafçının stüdyosunda Adsız Sanatçılar Birliği adı altında bir araya gelen otuz sanatçının, dönemin ünlü bir resim sergisine alternatif olarak açtıkları sergi aracılığıyla ortaya çıkmıştır. Dönemin sanatçıları, atölye ortamından çıkarak yeni teknik arayışına girmişlerdir. Doğada konunun sürekli olarak değişimini fark ettikten sonra anı yakalayabilmek için tuvale hızlı vuruşlar gerçekleştirmişlerdir. Bunun sonucunda resimlerde ayrıntılardan çok genel etkiye dikkat edilmiştir. Dönemin eleştirmenleri tarafından baştan savma bir görüntü oluşturduğu söylenmiştir.
İzlenimcilik adı altında incelenen bu akımın kapsadığı geniş zaman aralığı, alt başlıklara ayrılmaktadır. 1885 yılından 1910 yılına kadar olan dönem Ard İzlenimcilik ya da Post-Empresyonizm adı altında incelenmektedir. 1886 ile 1906 yılları arasında ise Yeni-İzlenimcilik terimi ile karşılaşılmaktadır.
İzlenimcilik
19. yüzyılın ikinci yarısında bağımsız sergiler düzenlemekte olan bir grup sanatçının eserleri uçup giden anları yakalayan, bitmemiş taslaklar gibi görünmekteydi. Sanatçılar; bazen gerçekçilik, bazen de Hollanda ve İngiliz manzara ressamlığı gibi farklı akımlar ve eserlerden etkilenmişlerdi. Barbizon ekolü ressamlarından, Eugène Delacroix’ten, Japon baskılarından, endüstriyel gelişmelerden ve bilimsel renk teorilerinden de esinlenmişlerdi. Aynı zamanda sanat akademilerinin yarattığı baskıcı ve katı ortamdan resim ve resim ögelerini kurtarmayı amaçlamışlardı.
Fotoğrafçılıktan geliştirdikleri fikirler ve teknikler ile alışılmışın dışında bakış açıları ile resim yaptılar. Buna bir örnek olarak, gölgelerde siyah yerine farklı renkler kullanmayı tercih ettiler. Farklı teknikler ve araçlar yardımıyla da pek çok değişime imza attılar. Taslak resim ve heykel tekniklerini kullanarak; fotoğraf, taşınabilir boyalar ve sentetik renklerin bulunduğu modern teknolojileri kullandılar. Parlak renkler arasında aniden ortaya çıkmış izlenimi veren görüntüler ürettiler. Ana özneleri olarak manzara ve sıradan insanların normal günlük yaşantılarını kullandılar. Odak noktalarına anlık ve değişken ışığı aldılar. Çoğunlukla dışarıda çalışan sanatçılar, hızlı ve kesik fırça izleri ile yaptıkları hafif renk dokunuşlarıyla hava ve ışıktaki değişimi vurguladılar. Alla prima, yani ilk seferde anlamına gelen tekniği benimseyen sanatçılar; boyayı stüdyo yerine resmi yaptıkları esnada sürmeye karar verdiler.
Dönemin önemli sanatçılarına örnek olarak Claude Monet, Camille Pissarro, Pierre-Auguste Renoir, Edgar Degas ve Mary Cassatt gibi isimler verilebilmektedir.
Ard İzlenimcilik
İzlenimciliği benimseyen, yeni ve renkli yaklaşımlar keşfeden sanatçıların farklı bakışlarını kapsayan Ard İzlenimcilik terimi, ilk kez 1910 yılında bir sergide sanatçı ve eleştirmen Roger Fry tarafından kullanılmıştır fakat kendilerini ard izlenimci olarak adlandırmamışlardır. Terim, ölümlerinden sonra kullanılmaya başlanmıştır. Genellikle bağımsız çalışmışlardır. Hatta bazıları ilk başlarda İzlenimcilik Akımı ile ilişkilendirilmiştir. Fry tarafından bir araya getirilen sanatçılar, izlenimcilerin açık ve net görünüşlerle ile ilgili olan uğraşlarına karşı gelmişlerdir. Ancak akımın yaptığı keşifleri optik efektler ile geliştirmişlerdi. Kendilerine özgü üsluplara sahip olan sanatçılar, eserlerinde gördüklerinden çok düşündüklerini ifade etmişlerdir. Renklerin parlaklığından yararlanmaya devam etmişlerdi fakat izlenimcilerin yaptığı gibi doğrudan tasvir etmekten kaçınmışlardı. Bazıları renk ve sembolizmi kullanarak atmosfer ve maneviyatı ifade ederken bazıları da optik efektleri incelemiştir. Bir diğer grup da resmin temelini oluşturan yapıları analiz etmiştir. Her birinin yaklaşımı birbirinden farklı olsa da renk ve biçime önem verdiler, fotoğraf kadar gerçeklik içermese de onlar da gördükleri dünyayı resmetmişlerdir. Soyutlama nosyonları, yaptıkları stilize çalışmalar sayesinde ilk defa ortaya çıkmıştır.
Renklerin kullanımı, İzlenimcilik Akımlarında her zaman en önemli noktalardan biri olmuştur. Ard izlenimciler tarafından cisimlerin yapısını ifade etmek amacıyla kullanılan renk, farklılıkları belirlemek işlevine de sahiptir. Fransa’nın güney bölgelerinde çalışan sanatçılar daha parlak renkler kullanma eğiliminde bulunmuşlardır, çağdaş yaşamdan çok çeşitli özneleri betimlemişlerdir. Bazıları fotoğrafı izlenimcilerden daha fazla kullanıp yaşamı alışılmışın dışında bakış açılarından resmetmiş, eserlerinin çoğunluğu neşeli olma eğilimi göstermiştir.
Dönemin öne çıkan sanatçıları arasında Vincent Van Gogh, Paul Cézanne, Paul Gauguin, Henri de Toulouse-Lautrec ve Henri Rousseau bulunmaktadır.
Yeni-İzlenimcilik
1886 yılında yeni-izlenimcilik terimi ilk kez eleştirmen Félix Fénéon tarafından; Georges Seurat, Paul Signac ve takipçilerini adlandırmak amacıyla kullanılmıştır. Divizyonizm ve noktacılık olarak da adlandırıldığı durumlar olmuştur. Hem bir akım, hem de renk canlılığına odaklanan bir üslup olarak görülmektedir.
Ard izlenimciliğin bir parçası olan Yeni-İzlenimcilik Akımında, bilimsel renk teorilerini baz almışlardır. Sanatçılar, daha canlı resimler yapmak amacıyla saf rengi öncesinde karıştırmadan, hafif dokunuşlar veya noktalar halinde sıralamışlardır. Buradaki hedef, renklerin resmi inceleyen kişinin gözünde daha sonra karışmasıdır. Böylece renkler, önceden karıştırıldıklarında olduğundan çok daha canlı ve ışıklı görünecektir. Bu sıra dışı tekniğin kaynağı, kimyacı Michael Eugène Chevreul’un ışık teorileridir.
1839’da yayınladığı Renklerin Eşzamanlı Kontrastı Üzerine adlı kitabı, kilim atölyelerinde kullanılan boyalara yönelik sorunlar ile ilgiliydi. Renk algısının, yakınında veya bitişiğindeki renklerden etkilendiğini söyleyen Chevreul, gerçek renkler değişmese de görsel algının değiştiğini söylüyordu. İstenilen parlaklık etkisine bitişikteki tamamlayıcı veya renk çemberindeki zıt renklerin; yani kırmızı ile yeşil, mavi ile turuncu ve mor ile sarının kullanımlarıyla ulaşılabileceğini savunuyordu. Tamamlayıcı renkleri beraber kullanmak yeni-izlenimciler ve çoğu ard izlenimci sanatçı tarafından kullanılan bir yöntem haline geldi.
Ön planda olan sanatçılar arasında Georges Seurat, Camille Pissarro, Paul Signac, Théo van Ryssekberghe ve Henri-Edmond Cross gibi isimler yer almaktadır.
Renk
İzlenimcilik Akımlarında temel bir unsur ve bir ifade aracı olarak kullanılan renk, resmin ve sanatın da temelini oluşturmaktadır. Özellikle parlak ve pahalı olmayan sentetik pigmentler kullanılmaya başlandıktan sonra çoğu kez resmin öznesi olarak kullanılmıştır. İzlenimciler, ard izlenimciler ve yeni-izlenimciler, eşzamanlı Kontrast Kanunu gibi teorileri de takip ederek resimlerinin daha canlı görünmesini sağlamışlardır. Van Gogh gibi çok ünlü isimlerin de aralarında bulunduğu sanatçılar, rengi çalışmalarının teması haline getirmişlerdir. İlerleyen zamanlarda ortaya çıkacak sanat akımlarına ilham vermişlerdir. Renk kullanımında öne çıkan sanatçılara örnek olarak Georges Seurat, Henri Matisse, Piet Mondrian, Mark Rothko, Sonia Delaunay-Terk ve Franz Marc verilmektedir.
Kaynakça
Susie Hodge, Sanatın Kısa Öyküsü. Çeviri: Deniz Öztok. 2019.
https://www.oggusto.com/sanat/empresyonizm-akimi-hakkinda-bilmeniz-gerekenler#Empresyonizm_Nedir?