Bir Delinin Hatıra Defteri çoğu zaman güldüren , azıcık da düşündürten bir tiyatro oyunudur. Eğer sizde benim gibi tiyatro müptelasıysanız bu oyunun birçok farklı kişi tarafından yorumlandığını kolayca fark etmişsinizidir , hatta günümüz ekonomisinde yeterli miktarı ayırabilmişseniz hem Erdal Beşikçioğlu’nun oynadığı versiyonunu hem de usta oyuncu Genco Erkal’ın oynadığı versiyonunu izlemişsinizdir belki de. Benimse bugün kaleme alacağım versiyon anlaşıldığı üzere Erdal Beşikçioğlu versiyonu , Ankara’ya çok sık uğramayan bu versiyon Ocak ayının sonunda Ankara’da da sahneleneceğini öğrenince hemen kaleme alma ihtiyacı uyandırdı bende. Sizin de ilginizi çektiyse buyrun yazıya alalım…
Bir Delinin Hatıra Defteri’nin Erdal Beşikçioğlu tarafından yorumlanma şekli günümüzde popülerliğini bir hayli koruyan bir oyun olarak karşımıza çıkıyor. Bu popülerlikten olsa gerek gittiğiniz zaman diğer tiyatrolarda karşılaşamayacağınız bir sahne sizi karşılıyor. Sahnenin ortasında koyulmuş kocaman bir alet bir nevi asansör görevi görüyor ve Erdal Beşikçioğlu ona ne zaman binse istediği yöne ve yüksekliğe çıkarıyor , aletin belirli bir mesafe ötesinde ise şaşırtıcı bir şekilde izleyicilerin izlemesi için sandalyeler konulmuş ve bunlarda yine sahnenin içinde. Tabi ilk gittiğimde ben snatçının yeteneğini gösterdiği , çalıştığı yeri , ustalık yerini kısıtlıyor bu sandalyeler diye bir hayli kızmıştım ama Erdal Beşikçioğlu’nun ne kadar usta bir sanatçı olduğunu da bana bu sandalyeler kanıtlamıştı çünkü onlara rağmen sadece o aleti kullanarak müthiş bir oyunculuk sergilemişti.
Aletin etrafında sanki gerçek bir ” deli ” gibi kıvrakça ve hızlıca yaptığı hareketler , aletin sadece kendisini taşıyan sepet kısmında durmayıp başka yerlere tırmanmaya çalışması izleyiciye ne kadar “deli” olduğunu gösteren ögelerdi bana kalırsa. Oyunun konusuna gelecek olursak , bu yazıdan konusunu öğrenecekler için tekrar anlatayım : Sıradan bir memur olan Poprişçin tiyatro boyunca analog bir performans sergileyerek kendi kendine konuşur. Tabi bu konuşmalar gittikçe artmakta ve ” deliliğinin ” bir göstergesi olarak kendinde gördüğü değer de artmaktadır. Bu değer artışı en son kendisini İspanya Kralı olarak görmesiyle ve hoşlandığı kıza kendisinin İspanya Kralı olduğunu söylemesiyle son bulur ama nasıl son bulur , işte en gülünç kısmı da odur. Mümkün mertebe spoiler vermeden açıkladığım konuyu umarım beğenmişsinizdir.
Erdal Beşikçioğlu’nun yorumunda nasıl ilerlediğine gelecek olursak tiyatro bahsettiğim alete Erdal Beşikçioğlu’nun kendi kendine konuşarak gelmesiyle başlıyor. Kimi zaman yanına eşya eklense de çoğunlukla kendi başına , asansörün tepesinde bir o yana bir bu yana süzülüyor ve bu esnada kendi kendi konuşmaya , kararlar almaya devam ediyor. Tiyatro’nun başında Poprişçin gayet normal bir hayata sahipti , hayattaki mertebesinden ötürü hiçbir zaman elde edemeyeceğini düşündüğü ama umarsızca sevdiği bir kız , yakındığı sıkıcı bir iş varken tiyatronun asıl düğüm noktasına gelindiğinde , İspanya Kralı olması ise gazetede İspanya Kralı ile ilgili haber okumasıyla başlıyor ve oyun sonunda bir başkasının ( veya başkalarının ?) bu duruma el atmasına kadar sürüyor ve oyun sonunda biricik delimize hayatındaki çoğu şeyi kaybetmiş bir şekilde uğurluyoruz.
Eğer sizlerde eserlerden uyarlanılmış tiyatrolara karşı zaafınız olduğunu düşünüyorsanız gitmenizi kesinlikle önereceğim bir tiyatrodur ki bana kalırsa tiyatroseverlerin en azından bir defa gitmeye özen gösterdikleri özel tiyatroların başında gelir ” Bir Delinin Hatıra Defteri” ve bol kahkahalı bir tiyatro olduğundan çoğu kişinin seveceğini düşündüğüm bir tiyatrodur aynı zamanda. Sağlıcakla ve mutlulukla kalın ve giderseniz umarım beğenirsiniz sizler de…