
2025 için yapılacaklar listenizde tiyatro ve konserlere gitmek var mı? Eğer cevabınız evetse, size harika bir haberim var: Oyun Atölyesi, unutulmaz bir tiyatro deneyimi sunuyor. İstanbul’daysanız Kadıköy’e uğramayı, şehir dışındaysanız ise bir İstanbul yolculuğu planlamayı düşünebilirsiniz. Çünkü Oyun Atölyesi, kesinlikle görülmeye ve deneyimlenmeye değer.
Sizlere öncelikle Oyun Atölyesi’ni tanıtmak istiyorum. Oyun Atölyesi, ülkemizin değerli sanatçılarından Haluk Bilginer ve Zuhal Olcay tarafından 1999 yılında kurulmuş. 6 Ekim 1999’da prömiyer yapan Steven Berkoff’un ‘Dolu Düşün Boş Konuş’ adlı oyunuyla, Oyun Atölyesi, yolculuğuna ilk başta gezici olarak başlıyor. Ayrıca, 2000 yılında kiralanan mekânında, devlet ya da özel hiçbir kurum ya da kuruluştan destek alınmamış. İlk kez 4 Nisan 2002’de Anthony Horowitz’in Ermişler ya da Günahkârlar (Mindgame) adlı oyunu ile kendi salonunda seyircisine ‘Merhaba!’ demiş.

“Oyun atölyesi’nin amacı ve faaliyeti kendi prodüksiyonlarını oluşturarak, kuruluşundan bu yana olduğu gibi gelecekte de klasik ve çağdaş pek çok tiyatro eserinin sahnede hayat bulmasını sağlamaktır. Ancak hayatın aynası olmakla ilgili bir faaliyeti maalesef yoktur. …Oyun atölyesi, yerleşik sahnesi olmayan pek çok tiyatroya salon desteği vererek oyunlarına ev sahipliği yapmakta ve her sezon turne organizasyonlarıyla, ürettiği oyunlarını Anadolu’daki bir çok ilde seyirciyle buluşturmaktadır.”
Sizlerle Oyun Atölyesi’nde izlemiş olduğum tiyatro performanslarını paylaşmak istiyorum. Öncelikle, Oyun Atölyesinde ilk izlediğim tiyatro olan Kırlangıç, yakın zamanda vefat etmiş annesinin anma töreninde şarkı söyleyebilmek için, şan tekniğini geliştirmek isteyen Ramon ile oldukça sert bir şan öğretmeni olan Amelia’nın arasında geçiyor. Kırlangıç‘ta, “…seçilen şarkının Ramon için özel bir anlamı vardır: başta tereddüt etmesine rağmen bir sebepten yardım etmeyi kabul eden Amelia için de bir anlam taşır.
Ders ilerledikçe, karakterlerin bir sene önce şehirlerinde meydana gelen terör saldısı ile derinden yara almış geçmişleriyle ilgili bazı detaylar su yüzüne çıkar. Bu gerçek onları, ortak bir hayat şarkısında kaderleri sonsuza dek birleşene kadar ruhlarını soyarak, kendi kimliklerini, kayıpların kabulünü ve sevginin kırılganlığını derinlemesine düşünmeye zorlar.” Selen Öztürk ve Uğur Kanbay’ın muhteşem performansıyla soluksuz izlediğim Kırlangıç, seyircileri derinden etkileyen ve gözlerinden yaşlar süzdüren dokunaklı bir hikayeydi.

Kırlangıç
Oyun Atölyesi’nde izlediğim ikinci tiyatro ise Acındırma Propaganda Birimi, gerçek bir hikayeye dayanıyor ve otoriter yönetimlerin toplum ile birey üzerindeki etkilerini eleştirel-mizahi bir dille gözler önüne seriyor.
“Lider’den büyük bir heyecanla beklenen mektup o sabah geldi! Müfettiş, Tiyatro Olimpiyatları’na katılmaya hazır ancak büyük bir sorun var:
Ortada oyun yok! Yazılması içinse sadece birkaç saat var. Bu oyun güneş gibi parlamalı!
Çünkü her şey Lider’imiz için!”

Oyun Atölyesi’nde henüz izlemediğim ama izlemeyi sabırsızlıkla beklediğim diğer oyunlar arasında Kel Diva, Kızlar ve Oğlanlar ile Hayvan Çiftliği yer alıyor. Her biri farklı bir dünyaya davet sunan bu oyunlardan Kel Diva, sıra dışı anlatımıyla eleştirmenlerden tam not almış bir hikaye sunuyor. Kızlar ve Oğlanlar, çağdaş tiyatroya dair cesur bir yaklaşım sergilerken; Hayvan Çiftliği, George Orwell’in unutulmaz eserini sahneye taşıyor. Bu yapımların sunduğu çeşitlilik, Oyun Atölyesi’nin izleyicilerini hem düşünmeye hem de farklı bakış açıları kazanmaya davet ediyor.

Umarım sizler de Oyun Atölyesi’nin harika oyunlarından birini izleme şansı yakalarsınız.
Bilet almak ve detaylı bilgi edinmek için Oyun Atölyesi’nin internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.