Önemli işler başarmak hepimizin hayali. İyi bir yere gelmek, iyi bir eğitim almak, belki ünlü olmak, çok para kazanmak ama her şeyden önemlisi; kendi ayakları üzerinde durarak, etiketlerin önem kazandığı günümüzde, adını önemli işlerde kullanarak, ciddi işlere adım atmak.

Şahsen ben ve tanıdığım birçok insan yukarıda saydıklarımın neredeyse hepsini hayatımız boyunca istedik.

Bazen karşılaştığım bir-iki kişinin bana söylediği önemli bir şey var: “Geçmişe dönebilseydim, yukarıda saydığın şeyler adına, hayatımı farklı yönlerde değiştirirdim.” Bense tam aksini düşünüyorum. Açıklamak gerekirse:

Bugüne kadar yaptıklarımızdır bizi bu hale getiren… Bugüne kadar başardıklarımız ve başaramadıklarımız bizi biz yapan olgularken; bir yandan da bugün yanımızdaki insanlar, yaşadıklarımızın bize kattığı belki de en önemli şeydir. Geçmişte yaşadığım iyi-kötü, hayal kırıklığı ya da değil, pişman olduğum çok çok az şey var. Yine de, geçmişimdeki hiçbir hatayı ya da başarıyı değiştirmek istemezdim; beni olumsuzluklardan kurtaracak olsa bile.

İnandığım değerler gereğince, hayatta yaşanılan her şeyin bir sebebi olduğunu düşünüyorum. Karşılaşılan insanların, yaşadığımız olayların. Kalbimiz, sanıldığının aksine vücudumuzun sol tarafında da değildir bence. Kalp, ilk tanışmada iki insanın tam da ortasında beliriverir birden; o kalbi büyütmek de, söküp atmak da o iki kişinin elindedir. İnsanlar, ne yaparsa yapsın, umutsuzluğa kapılıp, en çaresiz hissettikleri anda bile; bunun bir deneyim olduğunu kabullenip yollarına devam etmelidir, o yaşadıkları olaya şükran duyarcasına.

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var der Ataol BEHRAMOĞLU. Dünyaya haykırırcasına der ki;

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı

Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı.Büyümek, önemli bir yerlere gelmek, klişe bir sözden daha fazlası belki de; yaşadıklarından ders almalısın değil de; sanki biraz daha insanı övercesine… Yaşadıklarındır seni bu hale getiren, yaşadıklarındır ruhuna, kalbine can veren… Ve en önemlisi de yaşadıklarındır seni büyüten. Şimdi yaşadığın her hataya birer mutluluk olarak bak; belki ne yapacağını henüz bilmiyorsun ama ne yapmaman gerektiğini öğrendin.

Hayatta çok kötü şeyler de gelir insanın başına; yanlış ailede doğmak, yanlış bedende doğmak, toplumun dışına itilip, saygınlığını yitirmek, yargılanmak ve her şeyden önemlisi yalnız kalmak. Hepsi birer deneyimdir, gücünü teker teker sınarcasına. Hepsi birer güç gösterisidir, ne kadar dayanıklı olduğunu ölçmek adına. Yine de düşünmek gerek, acılar olmadan bir hayat nasıl olurdu… Veya ne büyütebilirdi bizi, pişeceğimiz ocaklar olmasa…

İyi bir yerlere gelmek için iki önemli adım var bence hayatta:

Kendine inanmak
Hayatı doyasıya yaşamak; yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var dercesine…

İstemek başarmanın yarısıdır derler ya, en güzel örneğini kendi hayatımda yaşıyorum. İstemek yanında elde etmek için gereken istek ateşini de sağlar ya insana… Hayata küsüp gitmek yerine, bu konuda neler yapılabileceğini iyi öğrendim ben. Yaşadığım kötü olaylar sayesinde hem de… İşte bu yüzden tam da bu yüzden, bırakıp gitmenin güçsüzlük, mücadele edip büyümenin güç olarak tanımlandığı bir dünyam var benim. Kimi zaman herkese göstermek istediğim…

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var benim… Dolu dolu yaşayacaksın hayatı, hiçbir dakikasını hatta saniyesini ziyan etmeden… Bedeninle değil, ruhunla şahit olacaksın hayata… Bazen ikinci planda değil, hep baş rolde olmak adına savaşırcasına… Kimseyi incitmemek mümkün değil belki ama, yine de en az hasarla çıkmak adına…

Unutma, spotlar senin üzerindeyken, başaramayacağın hiçbir şey yok… Ve unutma;

İnsan balıklama dalmalı içine hayatın

Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına…

Leave a Reply