Perili Köşk

Perili Köşk

2007 yılından beri Borusan Holding’e ve holdingin çağdaş sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapan Perili Köşk (gerçek adıyla Yusuf Ziya Paşa Köşkü), Rumelihisarı’nda farklı bir mimariye ve nefes kesici bir manzaraya sahip. Perili Köşk olarak anılmasının ise iki sebebi olduğu düşünülüyor; ilki bitirilemeyen inşaatında boş kalan ikinci ve üçüncü katlarda rüzgârın çıkardığı uğultu sebebiyle çevre sakinlerinin “Perili Köşk” diye anması, ikinci sebep ise köşkte peri güzelliğinde bir kızın yaşadığı ve burada öldüğü dedikodusu.

Borusan Holding’in diğer holdinglerden farkı Perili Köşk gibi bir yapıda olması değil sadece, burası bir müze-holding aynı zamanda. Hafta içi çalışanları ayrıldıktan sonra hafta sonu ziyaretçilere açılan bir müze burası, hem de tüm bina olarak.

Toplantı Odası

Toplantı Odası

Hafta sonu müze haline gelen holdinge Borusan Contemprary deniliyor. Burada Borusan’a ait çağdaş sanat koleksiyonlarının yanı sıra sürekli değişen sergiler de bulunuyor. Borusan’ı gezdiğim tarihte “Datascape – Teknolojik Manzaralar” isimli çok ilginç bir sergi vardı. Sergi 1 Eylül’e kadar devam edecek. Borusan Holding’e ait koleksiyon parçalarına ise “Segment” deniliyor ve yaklaşık 6 ayda bir koleksiyondaki diğer parçalarla yenileniyor.

Bir hafta sonu Perili Köşk’ün önünden geçerken (daha önce birçok kez geçmeme rağmen oranın bir müze olduğunu fark etmemiştim.) içeride “Datascape” isimli bir sergi olduğunu görüyoruz ve çekine çekine yaklaşıyoruz holdinge. Daha önce ne bir perili köşke ne de bir holdinge girmişiz ne de olsa. Girişte rehberin 10-15 dakika içerisinde geleceğini ve kafede bekleyebileceğimizi söylüyorlar. Terastaki kafeye geçer geçmez eşsiz boğaz manzarası içimize doluyor. Boğaz ayaklarımızın altında, biz Perili Köşk’teyiz, mis!

Angela Bulloch’un çalışması “Antimatter in the Negative Zone”

Angela Bulloch’un çalışması “Antimatter in the Negative Zone”

Resim çekme telaşına düşülüyor hemen. Derken rehberimiz geliyor, tatlı bir bayan. Yaklaşık on kişilik bir grupla gezmeye başlıyoruz köşkü. İlk olarak “Datascape-Teknolojik Manzaralar” sergisini geziyoruz. Daha önce gezdiğim hiçbir sergiye benzemiyor bu. 1, 2 ve 4. katlarda bulunan serginin parçaları Burak Arıkan, Angela Bulloch, David Claerbout, Ryoji Ikeda, Michael Najjar, Enrique Radigales, Thomas Ruff, Karin Sander, Charles Sandison ve Pablo Valbuena gibi sanatçıların eserlerinden oluşuyor. Sergi hakkında kafanızda bir şeyler oluşması için bazı eserleri anlatmam gerekiyor belki de. Örneğin Angela Bulloch’un çalışması “Antimatter in the Negative Zone” büyük ölçekli bir ekran heykelinde, Ang Lee’nin “The Ice Storm” isimli filminin bir bölümünün 32 pikselinden oluşuyor. Diğer bir farklı eser ise Michael Najjar’ın “nasdaq_80-09, high altitude” serisinden. Sanatçı And Dağları’nda çektiği resimleri dünyanın faklı ülkelerindeki borsaların belirli yıllar arasındaki değişimlerine göre bilgisayarda yeniden kurguluyor.

Michael Najjar’ın “nasdaq_80-09, high altitude” serisinden

Michael Najjar’ın “nasdaq_80-09, high altitude” serisinden

“Datascape” i gezdikten sonra sıra tüm köşkü gezmeye geliyor. Köşk dediğime bakmayın içerisi tamamen sanatçılar tarafından dekore edilmiş, her köşesinde çağdaş sanat eserleri bulunan bir yapı.

Her yerde faklı sanatçıların eserleri var. En büyük çalışma ise Bengü Karaduman’a ait “Spot On #5: Gezegenler Bir İple Bağlıymış bu Ağaca”. Borusan Contemprary “Spot On” sergileriyle ofislerinin dekorasyonlarını sürekli değiştirirken, bir yandan da faklı sanatçıların eserlerini sergiliyor. Bengü Karaduman’ın çalışması iki katı kapsayan bir bütün: Şamanizm üzerine bir video-animasyon-performans kurgusu. İki kat arasında asansör ile hareket eden bir şamanının görüntüleri var. Bir katta şifayı, iyiliği temsil eden beyaz şaman, diğer katta kötülüğü temsil eden siyah şaman var. Bu katlarda çalışan insanların ne iş yaptıklarını sorduğumuzda siyah şamanın maliyede, beyaz şamanın ise insan kaynaklarında olduğunu öğreniyoruz. Ofislerde videoda şamanın giydiği kıyafetler sergileniyor. Bütün bir kattaki ofisleri birbirine siyah bir ip bağlıyor. Her ofisin duvarlarından geçerek tüm katı dolaşan bu ip inanışa göre enerji akışını temsil ediyor. Bu çalışmadaki en güzel ayrıntı ise Şamanizm inanışına ait şiirlerden satırların duvarlara alelade yazılmış olması. Ayrıca katların birinde dilek ağacı adı verilmiş bir köşe var, gelen misafirler buraya dileklerini yazıyorlar. Tüm bu mistik kurgulamanın yanı sıra gözüme bir mini golf seti çarpıyor. Borusan Holding’te çalışası geliyor insanın…

Ekrem Yalçındağ, Ev Gibi

Ekrem Yalçındağ, Ev Gibi

Perili-Köşk-600x240

Holdingin üst düzey yöneticilerinin çay içtikleri yer

 

Tek tek bütün katlara, bütün ofislere giriyoruz. Holding’in Ceo’sunun, sahibinin odalarına, en özellerine giriyoruz. Panoramik İstanbul manzaralı ofislerinin yanı sıra, modern sanat parçalarıyla dolu bu ofislerde nasıl çalışabiliyorlar anlayabilmiş değiliz. Holding’in toplantı salonundan, sadece holdingin sahibi ve konuklarının girebildiği en üst terastaki çay odalarına giriyoruz.

 

1 Eylül’e kadar yolunuz İstanbul’a düşerse Perili Köşk’e muhakkak gidin. “Datascape” sergisi daha önce hiç karşılaşmadığınızı düşündüğüm türde yenilikçi ve farklı boyutlarda bir sergi. Daha önce hiç çağdaş sanatlar müzesi, holding ya da Perili Köşk gezmemiş biri olarak söyleyebilirim ki, nefes kesen boğaz manzarası ve Borusan gibi büyük bir holdingin Ceo ve sahiplerinin odalarında dolaşmak, onların en özeli olarak düşünebileceğimiz yerlere girmek bile enteresan bir deneyim. Eğer Borusan Holding’in sitesine girerseniz bu eserlerden birkaçını klasik müzik eşliğinde görebilirsiniz. İçerisinde bulunan kafe de oldukça uygun fiyatlara sahip, belki de muhteşem boğaz manzarasına karşı bir şeyler içmek istersiniz.

Leave a Reply