Geçtiğimiz hafta vizyona yönetmenliğini Abdullah Oğuz’un yaptığı, başrollerini Neslihan Atagül ve Ekin Koç’un paylaştığı ‘Senden Bana Kalan’ isimli romantik bir dram girdi.
Hem bir Abdullah Oğuz filmi olmasından dolayı, hem de genç oyuncuların performanslarını çok merak ettiğimden; aslında şu sıralar vizyonda iç açıcı pek fazla film bulunmaması da en büyük etken olabilir, ‘Senden Bana Kalan’ ilk tercihim oldu.
Filmde; dedesinin mirasından hak kazanmak için doğduğu Adatepe köyüne gidip, orada liseden mezun olmak zorunda bırakılan Özgür (Ekin Koç) ve hatırlamadığı çocukluk aşkı Elif’in (Neslihan Atagül ) hikayesi anlatılıyor.
Ekin Koç, ‘Sana Bir Sır Vereceğim’ dizisiyle çıkış yapmış, tam da ‘genç kızların sevgilisi’ kalıbında, genç bir oyuncu. Neslihan Atagül’ü ise Türk dizi izleyicisi son olarak ‘Fatih – Harbiye’de izlemişti, ancak Neslihan’ı sinemaseverler ona Altın Koza Film Festivali’nde ‘Umut Veren Genç Kadın Oyuncu’ ödülünü kazandıran ‘İlk Aşk’ ve belki de Özcan Deniz ile oynadığı ve gene ona aynı festivalde ‘Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu’; bunun dışında 25. Tokyo Uluslararası Film Festivali’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu’, 45. Sinema Yazarları Derneği Ödülleri’nde ‘Cahide Sonku En İyi Kadın Oyuncu’ gibi çeşitli ödüller kazandıran ‘Araf’ filmi ile hatırlar.
Ekin Koç’u ekranda bir iki kere, pek de beğenmediğim bir dizide gördüğüm için özel bir beklentim yoktu, yalnız ‘Araf’ filminden sonra Neslihan Atagül’den çok özel bir performans bekliyordum.
Filmi hiç araştırmadan izlemeye gidince, baştan sona küçük şoklar yaşadım. Bunu meşhur Kore filmi ‘A Millionaire’s First Love’ı (Bir Milyonerin İlk Aşkı) izleyenler çok iyi anlar. ‘Senden Bana Kalan’; Levent Kazak’ın uyarlama senaryosuyla, son zamanlarda çoğu Türk dizisinin de başvurduğu gibi bir Kore uyarlamasıydı.
Aslında uyarlama demek içime hiç sinmiyor, kabaca da olsa tam bir çakmasıydı. Çünkü en küçük, tatlı ayrıntılar bile direkt olarak kullanılmıştı. Bu filmle de görmüş oluyoruz ki; Türkler uyarlamadan pek anlamıyorlar.
‘Bir Milyonerin İlk Aşkı’ isimli bu filmi izlemeyenler senaryoyu, filmi çok beğenmiş olabilirler, ağlamaktan mahvolmuş da olabilirler; ama ben son sahnesinde ‘Ölünce Sevemezsem Seni’ çalana kadar- ki o da ağlamayan kaldıysa bu şarkıya dayanamaz artık darbesiydi kanımca- kupkuru gözlerle, biraz da şaşkın izledim.
Sanırım bu Kore- Türkiye uyuşmazlığındaki sorun şu; Koreliler tatlılık üzerine kurulu bir millet, bunu bilmek için Kore bağımlısı olmaya gerek yok; ben hiç Türklerin ‘Çok tatlı bunlar ya.’ diye anıldığını duymadım. Demem odur ki; karakteri bizimkine zıt bir milletin filmini kopyala-yapıştır usulü kullanırsan, kafalarda elbet kekremsi bir tat kalacaktır.
Yine de genç oyunculara ve güzelim Adatepe Köyü’ne kıyamayıp, filme on üzerinden altı verebilirim. Bence iki filmin farkını görmek isteyenler, ‘Senden Bana Kalan’a bir şans versinler. Bu arada ‘Bir Milyoner’in İlk Aşkı’ filmi hayatımın gözyaşını akıttırmıştır, açın bir izleyin onu da derim.