“gürültüsüz sözcükler bulalım

yeni sevinçlere benzeyen  “

Ahmet Telli

Yapmamız gerekenlerden boğuluyoruz. Şehir boğuyor bizi, denizi bile yokken; garip. Yoruyor bizi ışıklar, yoruyor bizi bitmeyen trafik. Raflarda yan yana dizilmeye başlıyor önce kitaplar, sonra masaya birikiyorlar, başucuna daha sonra. Çantaları dolduruyorlar. İçimiz eziliyor, onları bitiremedikçe değil; başlayamadıkça kitaplara, eziliyor içimiz. Filmler geliyor, filmler gidiyor. Biz gitmiyoruz. Önünden geçiyoruz; gitmek lazım diye düşünerek; sinirlenerek yine, hep kendimize. Bir sürü ses bekliyor duyulmayı, bir sürü nefes bekliyor. Görülmesi gereken onca yeri düşünemez oluyoruz tüm bu kalabalıktan. Görmemiz gerektiğini düşündüklerimize de vaktimiz kalmıyor pek.

Sonra bir gece, bir şarkıya ilişiyor gözümüz. Açıyoruz, açılıyor kendiliğinden. Tesadüfler işe yarıyor. İlk defa diyoruz içimizden. Sonra… Sonra, şarkı kalbimizi alıyor avcuna. Oynuyor, acıtıyor. Öldürüyor bizi, öldürüyor.  Tam da kendimizi teselli etmekten vazgeçtiğimiz zamanlar, “dün kötüydü, bugün hallice” diyor nefes; ama “gün döner iyi gelir zaman.” Sessiz çığlık, edebiyat kitaplarının oksimoron sayfalarını aşıyor. İlk defa diyoruz içimizden. Şarkı bitiyor, yine başlıyor, bittikçe dolduruyoruz kadehimizi şarkıyla. Şarkıya susamışız, susadığımızı bilmemişiz.

“Her şey kötü gidiyor” diyoruz. Her şey kötü gidiyor sanıyoruz. Hatta her şey kötü gidiyor. Hep koşuyoruz, hep kaçıyoruz; hiç durmuyoruz, hiç. Durursak, kötü, yakalar bizi ve kaçarken arkada kalıyor, kötü. Bu gece şanslıyız, o ses bize “her şey yolunda” diyor. Her şeyin bir yolu var. Dengesi kendinden sorulan evren var sonra. Akıl kabul etmemek için çırpındıkça; hep kaçmak kalıyor insana. Kaçmayalım artık. Duralım. Şöyle ellerimizi dizlerimize koyup öne doğru eğilmişken, soluk soluğa ve kalp atışlarımızı parmak uçlarımızda bile hissedebilirken yani, anlayalım: Her şey yolunda.

Yollarımız var, fallardan taşan. Yollarımız var, uzun. Yollarımız var, ince. Bir de, o yollarda rastlaşamadıklarımız var. Kabullenmek, insanın kendisiyle verdiği en büyük savaş. Bitmeyen… Bunu kabul etmek bile, sakinleştiriyor gibi hissediyoruz.

Şarkı hala devam ediyor; yeni anlamlar kazanıyor, anlamlar kaybediyor; şarkı, köpürüyor ve taşıyor. Şarkı bizi aşmaya başlıyor. Şarkı hem korktuğumuz hem sığındığımız bu gece.

Sonra, işte diyoruz. Yapılması gerekiyormuş-lar listemizden silebileceğimiz yeni bir şey. Yüreğimizle oynayan bir şarkıda boğulmak. Tadını çıkarıyoruz şarkının. Gecenin, anın, olmanın…

Bu yazı geç kalmış bir şükür; öğrenilmiş, anlaşılmış, kabul edilmiş dengesine evrenin.

Herkes yolunda.

Leave a Reply