Geçtiğimiz hafta vizyona giren, yönetmen M. Night Shyamalan’ın filmi Split (Parçalanmış), sinemaya gitmek istediğim bir günde tesadüf eseri keşfettiğim bir film oldu. Vizyona gireli henüz bir hafta olmasına rağmen filmin aldığı “harikulade”, “müthiş,” gibi yorumlar üzerine filmi görmeye karar verdim. Film, benim gibi gerilim türünü sevenler ve de üstelik psikolojiye de meraklı olanlar için birebir. Psikyatr Dr. Fletcher (Betty Buckley), James McAvoy’un canlandırdığı, tam yirmi üç farklı karakteri bünyesinde barındıran hastası Kevin’in zarar vermeye eğilimli, vahşi yönünü henüz keşfetmemiştir. Çünkü daha ortaya çıkmamış yirmi dördüncü kişilik, Kevin’in zorba ve takıntılı derecede temizlik hastası olan annesinden çocukken gördüğü eziyetin etkileriyle büyümüş, olgunlaşmış bir karakterdir. Kevin’in bu yeni ortaya çıkan kişiliği, her şeyden habersiz üç genç kızı kaçırarak alıkoyar. Üç kız, bu cani karakterin elinden kurtulmak için çabalarken, kızlardan biri olan Casey (Anya Taylor-Joy), bu kâbustan kurtulamak için Kevin’in farklı kişiliklerini kullanabileceklerini keşfeder, fakat bu hiç kolay olmayacaktır. Çünkü Kevin’in en son ve yeni ortaya çıkmış şeytani kişiliği onu ele geçirmek üzeredir.

dennis

Yirmi dördüncü kişilik Dennis

Filmde Kevin’in parçalanmış kişiliklerinden bazıları dokuz yaşındaki Hedwig, moda tasarımcısı Berry ve kadın karakter Patricia olarak karşımıza çıkıyor. Hedwig gerçekten de dokuz yaşındaki bir çocuk gibi konuşuyor ve o yaştaki bir çocuğun boyuna uygun olarak dizlerini bükerek yürüyor. Berry ise diğer karakterlerden farklı olarak çizim konusunda oldukça yetenekli ve birçok tasarımı var. Kevin’in annesini temsil edebileceğini düşündüğümüz Patricia ise gerçekten bir kadın gibi giyiniyor ve sesini inceltiyor. Karakterlerden biri ise şeker hastası ve düzenli olarak insülin iğnesi vurulması gerekiyor. Bu karakterler birbirlerini de tanıyorlar ve hatta filmin bir kısmında Dennis karakteri Berry gibi davranarak psikoloğunu kandırmaya çalışıyor. Bütün bunlar gerçekten de olabilir mi diye düşünmeden edemiyor insan: Aynı kişi bu kadar farklı fizyolojik ve psikolojik özelliğe sahip olabilir mi? Bir gün şeker hastasıyken, diğer gün gayet sağlıklı ve yetenekli bir modacı olabilir mi? Film boyunca Kevin’in doktoru Dr. Fletcher bazı bilimsel açıklamalar yapıyor.

 

Hedwig

9 yaşındaki çocuk karakter Hedwig

 

Kevin’in hastalığı Çoklu Kişilik Bozukluğu (Dissosiyatif kimlik bozukluğu) psikiyatride ender de olsa rastlanan oldukça ilginç bir durum. Kişi genellikle küçüklükte yaşadığı travmalara dayanamadığı için bunlara dayanabilecek farklı kişilikler geliştiriyor. Her kişilik geçmişten gelen bir duyguyu ya da anıyı mutlaka taşıyor oluyor. Kişilerin kendi cinsiyetlerinden farklı kişilikler geliştirmesi de oldukça mümkün ve hatta bu kişilikler âşık bile olabiliyor. Tedavi süresince, filmde de olduğu gibi, önce bu farklı kişiliklerin doktor tarafından iyice tanınması ve nasıl oluştuğunun tespit edilmesi gerekiyor. Daha sonrasında ise bir birleştirme tedavisi uygulanarak esas kişi ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Tedavi süresince yeni kişiliklerin ortaya çıkması da muhtemel. Hayal ürünü gibi görünse de film, konusunu oldukça gerçekçi bir hastalıktan alıyor. Filmde de Dr. Fletcher araştırmalarından bazılarını anlatırken bazı hastalarından ilginç örnekler veriyor. Kişiliklerden birinin, diğerleri yapamazken, aşırı güçlü olması ve halter kaldırması, bir kişilik görebilirken ötekinin kör olması, sağ ve sol elin aynı anda birbirinden bağımsız içeriklerde yazılar yazabilmesi bu örneklerden bazıları.

patricia

Kevin’in kadın kişiliği Patricia

Dr. Fletcher bir meslektaşıyla konuşmasında, diğer psikologlardan farklı olarak, bu hastalarda beynin yarattığı başka bir boyuttaki gerçekliğin neden normal insanlar tarafından yalan bir dünya olarak görüldüğünü sorguluyor. Öyle ki bu insanlar birden fazla benliğe sahipler ve öyle farklı bir beyinleri var ki vücutlarının geri kalanını her kişilikte tamamen farklı yönetebiliyor. Bu da daha öncesinde birçok psikiyatristin ve filozofun düşündüğü ve sorguladığı bir konuyu meydana getiriyor: Belki de bu, Kevin gibi insanların hasta değil, farklı ya da özel insanlar olduklarının bir göstergesi.

Son olarak da böyle bir rolü oynamanın oldukça zor olacağını tahmin edebiliyorsunuzdur. James McAvoy bu zor rolün üstesinden harika bir şekilde gelmiş. Kevin’in her farklı kişiliği o kadar inandırıcı ve gerçekçi ki, filmin başarısında başrol oyuncusunun payı büyük. “Split” oyuncularıyla ve senaryosuyla türünün kesinlikle en iyi örneklerinden biri.

Leave a Reply