Birçok inanışta yer alan kıyamet kavramı filmlerin ve romanların da vazgeçilmez konularından biri olmuştur. Hepimiz en azından bir defa kıyamet ile ilgili bir yazı okumuş ya da film izlemişizdir. Ancak kıyamet hikayeleri dünya geliştikçe ve modernleştikçe daha fantastik ve garip hale gelmiştir. Kutsal kitaplarda Tanrı’nın herkesi öldüreceği ve hemen ardından derin uykularından kaldırıp cennet ya da cehenneme göndereceği söylenir. Ancak zaman içinde dünyanın, insanoğlunun düşünce yapısının değişmesi ve insanların bazı kavramları sorgulamasıyle birlikte senaryo değişmeye başlamıştır. İlk başta basit sonlar yani, güneşin patlaması, dünyanın durması yada gök taşı çarpması gibi teoriler ortaya atılmıştır. 20. yüzyılda ise iş tamamen karmaşık ve fantastik bir olaya dönüşmüş; yürüyen ölüler, namı diğer zombiler; uzaylı ve robotların dünyayı ele geçirmesi gibi teoriden uzak, senaryolar ortaya çıkmıştır. Bunlara bir kaç örnek;

Stephen King “Mahşer”:
Stephen King bu kitabında insanlığın çoğunun hayatını kaybettiği ve geride kalan sayılı kişilerin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. İnsanların ne kadar aciz ve ne kadar acınası varlıklar olduğunu anlatan King her ne kadar bu kitabı insanların acizliğine dikkat çekmek için yazmış olsa da; Mahşer, kıyamet kitapları arasında en iyi 10 kitap içinde yer alıyor.

Dünya Savaşı Z Filmi’nden

Max Brooks: Dünya Savaşı Z:
Bu eser zombi savaşının sözel tarihi olarak biliniyor. Kitapta insanlığın hızlı bir şekilde hasta olup zombiye dönüşmesi konu alınıyor. Max Brooks’a göre kitap gerçek olaylardan esinlenerek yazılmıştır.  Onun bu sözüne okurları bile inanmasa da yine Brooks’un yazdığı “Zombi Dünyasında Hayatta Kalma Kılavuzu” kitabı açıkça belirttiği tarih ve olaylarla bizi bu olayların gerçekten yaşandığına ikna ediyor. Şimdi siz bile bu yazıyı okurken “Bu saçmalık!” diyor olabilirsiniz. Ancak belirtmek isterim ki uzun bir araştırmadan sonra bu olayların gerçekliği inanılır hale geliyor. Bu kitabın filmi de 2013 Haziran’da vizyona girmiştir.

Moskova Metrosu Girişi

Moskova Metrosu Girişi

Dmitry Glukhovsky “Metro 2033, Metro 2034”:
Dmitri Glukhovsky bu romanında 21. yüzyılda Amerikan-Rus soğuk savaşının gerçekleşmesini ele alıyor. Glukhovsky, büyük çaplı nükleer ve kimyasal savaştan sonra insanların yer altında Moskova Metrosu’nda yaşam mücadelesini anlattığı müthiş 2 roman yazmıştır. Şanslı olanlar saldırı sırasında metroya kaçmış ve insan olarak kalmıştır. Geri kalanlar ise radyasyon ve kimyasallara maruz kalmış oldukları için psişik ve saf yaratıklara dönüşmüşlerdir. İnsanlar eski liderlik ve yönetim şekillerine dönmüştür. Metro içinde 4 ayrı güç vardır. Naziler, Kızıllar, Ştalkerlar ve bağımsızlar. Bu güçlerin bazılarını 2. Dünya Savaşı’ndan bilsek de bazıları tamamen hayal ürünüdür. Kahramanımız Artyom da kendini bu savaşın ortasına bulur ve kendi istasyonunu kurtarmaya çalışır.

Örneklerde gördüğümüz üzere farklı farklı senaryolar dünyanın sonunu dünyanın sonu gelmeden göstermekte. Bazı insanlar bu hayal ürünü hikayeleri yanlış bulsa da bu hikayeler yazılmaya devam ediyor.
Peki ya siz sonu okumaya ya da izlemeye hazır mısınız?

Leave a Reply