Bilkent Senfoni Orkestrası Mahler’den Sıra Dışı Bir Eser İcra Etti

Bilkent Konser Salonu, 8 Nisan akşamı Gürer Aykal’ın şefliğinde Gustav Mahler’in Sol majör tonda bestelenen Dördüncü Senfoni’sini çaldı. Şef Aykal’a Bilkent Senfoni Orkestrası’nın emektar üyesi İrina Nikotina konzertmeister olarak eşlik ederken, eserin dördüncü ve son bölümü için Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Seda Ayazlı soprano olarak sahneye çıktı. Konserin teması “Cennette Hayat” olarak belirlenmişti, ki bu isimlendirme soprano Ayazlı’nın seslendirdiği “Das himmlische Leben” (Cennetsel Yaşam) isimli şarkının konusunu bir çocuğun zihnindeki cennet tasvirinden almasına atıfta bulunmaktadır.

Screenshot_2

Bilkent Senfoni Orkestrası, 8 Nisan akşamı Avusturyalı bestekar Gustav Mahler’in Dördüncü Senfonisi’ni icra etti.

Takriben bir saat süren senfoni, o gece çalınan tek eserdi. Geç-romantizm ile modernizm arasındaki geçiş döneminin önemli sanatçılarından biri olarak kabul edilen Mahler’in bu sıradışı bestesine uyacak başka bir eserin uyum sağlayacağını düşünmek de biraz naifçe olurdu herhalde. Avusturyalı besteci öylesine tartışmalı bir figürdü ki, eserleri Naziler tarafından sanatçının Yahudi kökenleri ve eserlerinin “huzursuzluk vericiliği” bahaneleriyle yasaklanmıştı. Nazi Almanya’sı 1930’larda modern sanat eserlerine adeta bir savaş açmış, ve modernizmi takip eden eserlere “dejenere sanat” etiketi yapıştırmıştı. Sunulan gerekçe ise bu tür eserlerin doğasında Yahudi veya Komünist esintiler taşıdığı, yani özetle, yeteri kadar “yerli ve milli” olmamasıydı. Bohemya doğumlu bir Yahudi olan Mahler ise bu politikaların hedef aldığı sanatçılardan yalnızca birisiydi.

Photo_of_Gustav_Mahler_by_Moritz_Nähr_01

Eserleri 1930’larda Naziler tarafından yasaklanan Mahler, hayret toplamaya ve hor görülmeye alışıktı.

Gustav Mendel, eserlerinin hayret toplamasına ve hor görülmesine alışıktı. İlk icrası 1901 yılında yapılan bu senfoni de salonda bol bol yuhalandı. Frankfurt, Nürnberg, Karlsruhe, Stuttgart, Berlin, Viyana gibi çeşitli Avrupa merkezlerinde sergilenen performanslar da sıklıkla olumsuz yorumlar aldı. Acımasız eleştiriler özetle eserin sanatçının önceki eserleri gibi anıtsal olmayışı, yapmacık bir masumiyet ve saflık sevdasında olması ve üsluptan yoksun bir ahenksizlik ile dinleyicilerin kulaklarına işkence etmesi gibi meseleler etrafında dolanıyordu. Senfoninin biraz acayip olduğu muhakkaktı: eser ters olarak bestelenmişti, anlaşılması güç bir humor barındırıyordu ve son bölümdeki şarkıyı kontekste uygun bir şekilde seslendirecek ideal bir ses bulmak çok güçtü. 

Screenshot_1

Eserin dördüncü ve son bölümü için Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Seda Ayazlı soprano olarak sahneye çıktı.

Bütün bunlara rağmen, Mahler’in olgunluk döneminin dinamizmini yansıtan Dördüncü Senfoni’si birçok yönüyle öncü bir eserdi. Sol majörde başlayan eseri Mi majörde bitirerek sanatçı kendisinden önceki ve sonraki bestecilerin de bol bol kullandığı bir pratik olan senfoniyi başladığı tondan farklı bir tonda bitirme metodunu radikal bir şekilde kullanıyordu. Bu yenilikçi detayla zıtlık oluşturacak şekilde eser, klasik formlardan alışkın olduğumuz gayet küçük bir orkestra gerektiriyor ve, örneğin, trombon veya tuba gibi enstrümanlara ihtiyaç duymuyordu. En önemlisi ise, görünüşte yalın bir yapısı olan senfoninin ancak dikkatli bir bakış sonucu fark edilebilecek baş döndürücü zenginliği, polifonik yoğunluğu ve yaratıcı müzikal fikirlerle bezeli oluşudur.

Screenshot_3

Şef Gürer Aykal eserin bitiminde konzertmeister İrina Nikotina ve keman sanatçısı Rasim Bağırov ile seyirciyi selamlıyor.

Şurası şüphesiz ki Bilkent Senfoni Orkestrası 8 Nisan akşamı son derece özel bir eser icra etti. Mahler öylesine olağan dışı bir sanatçıydı ki, yukarıda yazılanlar hesaba katılınca eserlerinin ölümünü takip eden yaklaşık 50 yıl boyunca büyük oranda önemsenmemesinin nedenlerini anlamak pek de zor olmasa gerek. Salondakiler dinledikleri eserin müzikal ve tarihsel arka planından ve sanatçının kişiliğinden ne derece haberdardı, veya ellerindeki bilgilendirici broşürde yazanlar kaç tanesinin ilgisini çekti bilemiyorum. Fakat bu görece uzun eseri hakkıyla değerlendirmenin ciddi bir altyapı gerektirdiği kanaatindeyim. Sınırlı kapasitem, orkestranın kabiliyetini veya solist Ayazlı’nın icrasını yorumlamaya pek imkan bırakmıyor. Fakat şundan eminim ki usta şef Gürer Aykal seyirciyle kurduğu yakın iletişim ve yaşından beklenmeyecek enerjisi ile tam anlamıyla bir sanatçı!

Leave a Reply