Siyah Derili Kadınların Hikayesi: En Mavi Göz

“Neyi yapabilirim, senin için?”

“Artık okula gidemiyorum. Bana yardım edebileceğinizi düşündüm.”

“Nasıl bir yardım? Söyle bakayım. Korkma.”

“Gözlerim.”

“Ne olmuş gözlerine?”

“Onların mavi olmasını istiyorum.”

En Mavi Göz… Toni Morrison’ın, küçük siyah derili bir kızın güzel görünebilmek, sevilebilmek, yaşayabilmek için bir çift mavi göze duyduğu isteği anlatan acı romanı. Sene 1941, yer Ohio. Morrison’ın 192 sayfaya sığdırdığı bu hayatı okumak, (yaşamak değil, tanık olmak değil, sadece okumak) 2014 yılında muazzam bir zorluk okur için. Okurken inanmak istemeyeceğiniz olaylarla dolu; siyah derili ailelerin, siyah derili kadınların, siyah derili küçük kız çocuklarının hikâyesi olan En Mavi Göz; Morrison’ın gerçekçi ve etkileyici anlatımı eşliğinde adetâ topluma, toplumsal değer ve güzellik yargılarına tutulmuş bir ayna konumunda.

Picola; Ohio’da yaşayan, ‘çirkinliği’ sebebiyle belli bir yaştan sonra okula dahi gidemeyen, ensest bir ilişki sonucu öz babasından hamile kalan, hayatta tek isteği bir çift mavi göz olan siyahî bir kız çocuğu. Hayat onun için çok zor. Yargılar onun için çok sert, çok acımasız.

the bluest eye

İlk duyuşta Picola’nın bu isteği, alışılmışın dışında geliyor okura. Ancak bütün dünya, mavi gözlü, sarı saçlı, pembe tenli bir yapma bebeğin her kız çocuğunun en değerli hazinesi olduğu konusunda görüş birliğine varmışken” ve Ohio’da, Mississipi’de, Georgia sokaklarında, Alabama’da güzellik algısı sarı saçlar, beyaz tenin üstünde parlayan mavi gözler olarak kabul edilmişken; Picola’nın her gece mavi gözler için dua etmesini kabul ediyorsunuz zamanla.

Romanda var olan toplumsal eleştiriler, elbette güzellik algısıyla sınırlı değil. Kadının ikili ilişkilerdeki, toplumdaki yeri ve ırkçılığın sosyal boyutu da Morrison’un eleştiri oklarının hedefinde. Morrison, ırk ayrımı üzerine yorum bildirmiyor. Anlattığı hayatların, romanda var olan farklı hikayelerin ayrıntılarında buluyor okur; ırkçılık denen olgunun ne olduğunu.

Siyahlığın beyaz gözlerde yarattığı tiksintiyi, siyah derili bir çocuğun elinden para alırken parmaklarına değmek istemeyen şekerleme satıcısında görüyor okur. Beyaz hanımının eski donunu kullanan Marie’nin hikâyesinde fark ediyor, içinde bulunulan koşulların zorluğunu. Siyah çocukların gözünden okulu görüyor okur. Öğretmenlerin yalnızca beyaz tenli çocuklara gülümsediğini; teneffüste siyah derili çocuklarla şakalaşılmadığını, Picola’nın çirkin olduğu için sınıfta tek oturduğunu öğreniyor. Siyahî çocukların daha iyi, daha akıllı olmalarına rağmen; beyaz arkadaşlarından daha aşağı olduklarını ne denli kabullendiklerini fark ediyor. Siyahî kadınların gözünden iş hayatını görüyor. Ev ekonomisi okumanın amacının beyazların yemeklerini hazırlamak olduğunu öğreniyor. Müzik eğitiminin amacının ise “yorgun efendilerini eğlendirmek” olduğunu.

ChildAbuse

Okur, siyah bir deriyle yaşamanın zor olduğuna iknâ oluyor zamanla. Fakat, zorluk bu kadarıyla sınırlı değil ne yazık ki. Siyahî olmanın yanı sıra, bir de kadın olmanın da zorluğunu sırtlayan siyah derili anneler var. Doktorların “tıpkı atlar gibi, hemen ve ağrısız doğum yaptıklarını” iddia ettiği siyah derili anneler. Bu anneler küçüklüklerinden itibaren cinsiyetlerinden ötürü kısıtlanıyorlar. Evliliklerinde onlardan ütü yapmaları, çocuk bakmaları, eşlerine huzur ortamı yaratmaları, gövdelerini parça parça erkeklerine vermeleri bekleniyor. Küçüklükten itibaren kızlıklarını kaybetmekten korkarak yetiştiriliyorlar, ama tıpkı Picola’ya olduğu gibi kendi “kızlıkları” babalarının bile bir anlık isteğiyle son buluyor.

Picola bu siyah derili kadınlardan sadece biri ve mavi gözlü olma isteği son derece ironik bir biçimde son buluyor. Evet, sona gelindiğinde Picola o çok istediği mavi gözlere sahip oluyor. Aklını yitirmiş ve kör olmuş bu siyah derili kız çocuğunun gözleri dünyadaki en mavi göz artık. En Mavi Göz.

Leave a Reply