Misafir yazarımız Aygün Can Cengiz’e başarılı yazısı için teşekkür ederiz.  

 

Klasik tragedyalarda, özellikle Sophocles oyunlarında; kaderin Olympos tanrıları tarafından önceden belirlendiğini, insanların öz iradeye gerçek anlamda sahip olmadıkları işlenirdi. Oedipus oyununun başından itibaren Oedipus’un babasını öldüreceğini, çözülemeyen bilmeceyi bileceğini ve annesiyle evleneceğini biliriz. Oyunun giriş ve gelişme kısmında Oedipus  yolda karşılaştığı yaşlıca bir adamı öldürür, Thebes’te Sphinx’in bulmacasını çözer, şehrin kralı ilan edilir. Sonrasında ise eski kralın eşiyle evlenerek ondan çocuklar dünyaya getirir. Bir süre sonra Thebes yaygın bir hastalıktan kırılmaya başlar. Oedipus, kayınçosu Creon aracılığı ile eski kral Laios’un katilinin Thebes şehrinde olduğunu ve ancak o cezalandırılınca bu hastalıktan kurtulabileceklerini öğrenir. Bunun üzerine Oedipus, katili bulduğunda onu kör edip şehirden sürgün edeceğini söyler. Zamanla düğüm çözüldükçe Oedipus’un Thebes yolunda öldürdüğü adamın Laios olduğu ve aslında Oedipus’un babası olduğu ortaya çıkar. Böylece Oedipus’un hakkındaki kehanet her anlamıyla doğrulanmış olur.

pastedGraphic_1.png

Kehanetlerin doğrulanması, hayat akışının önceden belirlenmesi konseptleri; birey ömrünün bireyin serbest seçimlerinin sonuçları ile şekillendiği düşüncesiyle ters düşer. Shakespeare ise Yunanlar’dan aldığı tragedya formunda sadece Aristoteles’in üçlü birlik kurallarını yıkmakla kalmaz, oyunlarında tanrıların insan hayatlarını kontrol etme fikrinin yerine, toplumdaki bireylerin yaptığı seçimlerin bireyin kaderinde rol oynadığı fikrini işler. Buna kader demek güçtür, toplumda herhangi bir bireyin aldığı karar diğer bireyleri domino taşı etkisiyle etkiler ve çeşitli sonuçlar doğurur. Örneğin Capulet ve Montague aileleri arasında “antik bir düşmanlık”tan söz edilir fakat bunun aile büyükleri arasında bir karşılığı olmadığını parti sahnesinde Lord Capulet, Tybalt ile konuşurken Romeo hakkında “düzgün bir genç olduğunu” söyler. Anlayacağımız, iki aile arasındaki düşmanlık dedikodulardan ibarettir fakat Romeo ve Juliet’in aralarındaki aşklarını evliliklerini ailelerinden gizlemelerine neden olacak kadar da güçlüdür bu dedikodu.Dahası; Lord Capulet, Juliet belki de ona tam Romeo ile evlendiğini itiraf edecekken “elleri kaşındığını” söyler ve onu susturur.  

pastedGraphic_2.png

Bu konumda evli olan ve ailesi tarafından evliliği bilinmeyen Juliet ise içtiği güçlü bir ilaçla kendine ölü süsü vererek kırk sekiz saat sürecek bir uykuya dalar. Ona ilacı veren peder ise bu sırada Romeo’ya haber verecektir ve onlar kavuşacaktır. Habercinin gecikmesi, Romeo’nun Juliet’i gerçekten öldü sanması gibi zincir olaylar sonuç olarak ikisinin de ölümüne sebep olur. 

Bahsedilen iki oyundan da görebileceğimiz üzere, başta Sophocles olmak üzere tiyatronun atası olan Antik Yunan Yazını’nda kaderin tanrılar tarafından belirlendiği ve kontrol ettiği fikri İngiliz Rönesans Tiyatrosu dönemine geldiğimizde, Shakespeare’de yerini bireylerin verdiği kararlar zincirinin her bireyin hayatı üzerinde etkili olduğuna bırakmıştır.

 

Kaynaklar:

Bradley, A.C. Shakespearean Tragedy: Lectures on Hamlet, Othello, King Lear, and Macbeth. Ed. John Bayley. Penguin Classics, 1991. 

Shakespeare, William. Romeo and Juliet. A Collection of Great Drama. Ed. Tom Smith. Oxford: Globe Theater Press, 2005.

Sophocles. The Theban Plays.Ed. E. F. Watling.  Penguin Books,   1961.

Leave a Reply