Kaan Boşnak’ın tüm şarkılarını yazdığı ve uzun süredir beklenen yeni Yüzyüzeyken Konuşuruz albümü yayınlanalı bir ay kadar oldu. 2011’den beri hayatlarımızda olan grubun yavaş yavaş yeni tarzlara kaymaya başladığı son yıllarda çıkardıkları “single“lar ile belliydi. Peki bu son albümleri “Akustik Travma” nasıl olmuş?  

Öncelikle bunun önünde sonunda bir beklenti meselesi olduğuna değinmek lazım. Ben Yüzyüzeyken şarkılarıyla tanıştığımda daha gençtim ve duygusallık ve hikâye anlatımına önem verirdim. Kaan Boşnak bana kalırsa söz yazma becerileri oldukça iyi bir müzisyen ve şarkılarındaki hikâye anlatımı konusunda ön plana çıkıyor. Grup, daha basit altyapılı “kolay-dinlenir” şarkılarda sözleri ile yeni kapılar aralıyor ve ilk albümleri dönemi ele alınırsa yeni ufuklar vaat ediyordu. Sonra ikinci albümleri “Otoban Sıcağı” geldi ve hiç de fena değildi dedik. Yine ara ara dinler olduk.

“Akustik Travma” ise bana kalırsa maalesef ki bir olgunluk eseri olmaktan çok uzak. Elektronik altyapılara geçiş ve yumuşak “synth“ler ile bezeli şarkılar nedense gerekli çarpıcılığı ve gruba has olan “şey”in eksikliğini hissettiyor. Öte yandan elektroniğe bu yumuşak geçiş grubun tarzından bir şey götürmemiş aksine müzikal kimliğini pekiştirmiş. Fakat bu albüm ve şarkılar özelinde Kaan Boşnak’ın tanıdık vokalleri haricinde Yüzyüzeyken Konuşuruz’a ait bir taraf var gibi durmuyor. Problemin durduğu yer “tarz” değiştirmekten ziyade kendine özgü olanı kaybetmek denebilir.

Albümün genel ele alındığında prodüksiyon kalitesinin üst seviyede olduğu fark ediliyor. Yüzyüzeyken Konuşuruz’un en profesyonel albümü olduğu rahatça söylenebilir. Albüm kapağından tutun da kayıt kalitesine kadar albüm, daha üst bir yapım seviyesine çıkıldığını gösteriyor. Şarkılar ele alındığında ise kesinlikle kötü demek haksızlık olur. “Sandal” “Bodrum”  ve “Yıkılma Sakın” ön plana çıkan şarkılar. Öte yandan albümün kalitesinin artması ile birlikte grubun “samimi” ve akustik havasının kaybolduğu söylenebilir. Bütünlük ele alındığında, albüm kendi başına bir yerde duruyor ve yapımı itibariyle tematik ve sözel bir bütünlük teşkil ediyor.

Davulların akustikten elektroniğe geçişi ve gitarların efektli kullanımı çoğu şarkıya havadar bir yapı katmasına rağmen ben davul kayıtlarını pek beğenemedim. Gerekli özen gösterilmemiş ya da bilinçli olarak sade bırakıldıysa bile bunun dengesi iyi tutturulamamış. Fakat onun haricinde enstrüman kullanımı başarılı. Geniş bir enstrüman yelpazesi olduğu söylenemez fakat bu yine bütünlük ve yaratılan bu yeni elektronik tarz ile ilgili. Melodilerde yer yer basit ve yer yer karmaşık sololar ile bir çeşitlilik sağlanmış. Albümün dokuz şarkıdan oluşması bana kalırsa olumlu çünkü uzun uzadıya anlatmaktansa genel vizyon korunmuş ve şarkılar sıkıcılıktan uzak tutulmaya çalışılmış. Sözlere gelindiğinde ise, önceki Yüzyüzeyken Konuşuruz albümlerinden geride olduğunu düşünüyorum yine de bir noktada standart üstü olduğu kesin.

Toparlamak gerekirse, belki beklentiden, belki alışamamaktan, belki artık kişisel olarak olgunlaşmış olmamdan bu albüm benim açımdan hayal kırıklığı oldu. Yaptıkları bu yenilenmeyi ve dönüşümü takdir etmek gerekse de takdir edilecek bir yer bulmakta zorlandığımı fark ettim. Elektronikleşmek; ruhsuzlaşmak ve orijinallikten uzaklaşmak olmasa gerek diye düşünüyorum. Öte yandan şarkıların fena olmayışını ve aslında başka bir grup bu albümü çıkarmış olsaydı belki de gerçekten takdir edilesi olur muydu, düşünmek lazım. Kötü bir albüm mü? Açıkçası değil. Ne derece iyi peki? Orası maalesef tartışmalı.

Keyifli Dinlemeler.

 

Leave a Reply